4 Haziran 2016 Cumartesi

SEVMEK

Sevgi nedir diye soruyorlar... Sevgi kaybolur mu, incinir mi, incitir mi diye soruyorlar? Evet sevgi dönüşürken onun binbir farklı, eşsiz yüzü yaşanır. Yaşanmadan olmaz da! Biz sevdiğimizi sananlarız ikilikte, -mış gibi yapanlar! En hakiki sandığımız sevgiler bile tertemiz okyanusta birer zehirli damla gibi ama okyanusa ulaşınca ne damla kalır, ne zerre ondandır ya damlaya hürmet!

Hakikatte kayıp, eksiklik, acı, incinme, sahibiyet, ayrım yoktur. O nedenle SEVGİ de ancak; sen ve ben yokolup, BİR olduğumuzda mümkündür... Bir tek SEVGİ varolur o zaman! BİZler O’nu, o an görebilir ve ancak O’nunla bilebiliriz. O an gündelik hesaplar, geçmiş acılar, gelecek kaygıları, kavram karmaşaları, “ama”lar “keşke”ler, “meli”, “malı”lar, suretler, sorular, tek bir toz parçası kalmaz... Bir tek O kalır... Sevgi, varlık dahil tüm yansımalardan gocunmasız sıyrılır, herşeyin üzerinde ebediyen, koşulsuz, kılıfsız olarak parlar ve her şeyi yakıp kül ederek  aslına döner... Sevgi geldiğinde -ki etiketlerin olmadığında hep oradadır- başka bir mevcudiyet söz konusu değildir. Sevgi budur. Sevmek; ölüp dirilmek ve aslında hiç ölüp dirilmediğini bilmek yine de O’nunla dolup taşmaktır. Sevgi hiçlikte bulur tüm hepliğini ve o hiçliği dolduran da yine O’dur. İşte bir tek bu sonsuz dönüş içindir; tüm sanrılar, tüm beşeri harala gürele, tüm OL’uşlar, tüm sevişler ve ondan türeyen her şey...

Sevgi; spiritüel yanılgılarla "sevgi kelebeği" olmak demek değildir, kendi hakikatini çiğnemek hiç değildir! Sevmek, bütüne evet diyebilmek için önce bir takım şeylere hayır diyebilmemizi de gerektirir yoksa içi boş bir yanılsamadan ibaret kalır sevgi. "Nefsini bilenlerden değil, silenlerden" oluruz o zaman, zamansız, istemsiz... Oysa ki sevgi, nefse de zulmetmez, sevgi nefsin hakikatini bilen, onu o yolda kullanandır, sevgi dengedir ve her bilinçte, her bilinçle aldığı ölçüde tekamül eder, kendi kendini tanır aynalarıyla, kılıflarıyla... Sevgi; ne olmadığını bilebilmektir ama; bilmez misin ki sen, ben, biz her şeyiz ve her şey olduk.


Sevgi sensin de; kendini soruyorsun! Diğer her şeyi sorduğun gibi... Kendi aracılığınla kendinden ve diğerlerinden geçtiğinde tekrar tekrar tanıyacaksın O’nu. Kendinden, diğerlerinden geçmek; terk-i diyar etmek değil, aksine önce kabul ve testlimiyeti gerektirir. Sevgi hiç bir şekilde anlatılamaz. O’nu anlatan her şey eksiktir... O sadece OL’ur. O senin yokluğunda mümkündür yokolup buluşunla mümkündür, boşaltmadan dolduramazsın. O; seni vareden SIR’dır. Sırrın hakikati ancak ve belki BİRLİK, TEKLİK, EŞİTLİK ve EŞSİZLİKTE ve O dilerse yaşanır.

Her zerre sevebildiği ölçüdedir. Korku seçimi karanlığı, sevgi seçimi de sevgiyi çeker ve nihayetinde her şey aslına dönüşür.


Sevgiyle dolup taşmanın yüksüz çabası nasip OL'sun tüm canlara...

Hiç yorum yok: