Dedem...
En iyi ihtimalle kapıyı çalıp kaçıyoruz, vurmayı az da olsa bilen var, vurmayı bilmek başka tamam, ama durmayı bilmek bambaşka...
Şanslı bir çocuk olarak, yapardım, çok pis zevklidir kapı çalıp kaçmak

Ama bir yandan da düşünürdüm; ulan ben tam kaçarken, kapının sahibi dikilse önüme acaba nasıl biridir, ne der, ne derim, ne olur diye? Daha da heyecanlanırdım, lakin niyetim başkaydı, cesaret edemezdim, zamanım yoktu daha başka kapılar vardı, hem ya dayak yeseydim.
Vurmayı da bilmezdim bir denge tuturamazdım, bazen tırsık, bazen gümgüm, bazen hiç istemez, bazen her gün giderdim çalmaya, kimin kapısını çaldığımı zaten bilmiyorum kör topal bir "heves" işte çok şükür.
Hiçbir çocuk 'ya kapı açılmazsa' diye düşünüp beklemez o kapıda farkettiniz mi? Hemen topuklar. Çünkü çocuğun asıl korktuğu ya kapı açılırsa, ya durursam ve sonrası ihtimalidir, sizi o kapıya getiren de aynı korkunun haz kısmıdır, durduran da o hazzın bambaşka bir şeye bürünmesidir ya neyse... Gel zaman git zaman benim için bir gün bir kapıda değişti herşey.
Amma velakin aslolan çaldığınız kapıda durmaktır, asıl muhabbet ondan sonra... Ergenlik de bir yere kadar. Çalıp kaçtığınız kapıların ardında ne var merak etmeden, doğru biçimde, doğru kapıyı çalmadan ve durmadan açılamazsınız ki ötesine berisine. Çalıp kaçtığınızla kalırsınız!
Şayet öyle diliyorsan o da bir kapıdır ama, kapı var, KAPI var!
Çalan var, çalmayan var, kapıdan bi haber olan var, duran var, durmayan var, kapı içinde kapılar var, bilen var bilmeyen var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder