25 Haziran 2017 Pazar

BAYRAM VESİLESİ


Sevinçler paylaştıkça büyür. 
Acılar da paylaştıkça büyür. Küçüldü sanırsınız... Çifte standarta bak 'acılar paylaştıkça küçülür' Çifte standart kimdendir bilirsin.
Paylaşılan her şey büyür!
Acınızı şifayla ya da şifa olabilecekle paylaşmadıkça paylaşmayın hele ki kolektif alanda...
Acınızı acı doluyken ya da acı dolu biriyle, böyle bir ortamda, acınıza acıyacaklarla, acınıza öfkeleneceklerle, acınızla kahrolacaklarla paylaştığınızda 10 korku 100 korkuyla konuşmaya, alışveriş yapmaya başlar ve bilin bakalım ne olur. Biliyorsunuz işte... Bu yol da mubahtır ama uzundur, zordur, dikenlidir, tehlikelidir, çok tüketicidir.
En güzeli sevgiyi paylaşın ve ne paylaşıyorsanız paylaşın ama sevgiyle, şefkatle paylaşın.



SAMİMİYET, her şeyden önce gelir. 
Samimi olup da herhangi bir sorunu, blokajı, dengesizliği olan biri olabilir mi? Olamaz.
Nedir bu samimiyet? Gizlememektir, dürüst olmaktır, tüm mevcudiyeti ve kendini olduğu gibi kabul edip korkusuzca kalbini açıp sevmektir, doğal, sade, basit ve kolaydır samimiyet. Bastırdığınız her şey samimiyetsizlik yaratır, işleri yokuşa süren de budur ve bastırılanın geri dönüşü nasıl olur bildin mi!İnsanın samimi olabilmesi için önce tanıması / tanıştırılması şarttır. 


Yaşamın anlam ve amacı bakış açın kadar değildir. Bakış açın kadar olan ancak senin yaşamının anlam ve amacıdır. Yaşamın anlam ve amacıyla ak ki bakış açından ibaret kalmayasın!

AKLIN YOLU BİRDİR!
O da, gönülle, gönülde, gönüldendir!
Aksi halde, aklın o kadar çok yolu vardır ki şaşar kalırsın!
Şaşma ki kalmayasın!


1.
Mananın boşalttığı alanı madde,
Maddenin boşalttığı alanı mana doldurur!
2.
Maddenin boşalttığı alanı madde doldurursa o mana yokluğundandır.
Mananın boşalttığı alanı mana doldurursa o madde yokluğundandır.
3.
Madde ve mana bir olduğunda boşluk; çömleği ayakta tutan doluluk olur.




*Size bir şeyin varlığını ispatlamaya çalışan kişi, ona kendisi de inanmıyordur ve bununla mücadele ediyordur. Derdi kendiyle.
*Size bir şeyin yokluğunu ispatlamaya çalışan kişi, ona kendisi inanıyor ve bununla mücadele ediyordur. Davası kendine.

*Bilen kişide durum bambaşkadır, bu tip mücadelelere girmez, fakat bilme yolunda diğerleri de gereklidir.


Tüm "-izm" ler sizi bir bataklıktan çıkartıp daha konforlu bir bataklığa terfi ettirmek içindir. Sağlamayı her türlü izmle yapabilirsiniz. 
Bknz: Feminizm, Ateizm, Spiritüelizm, Romantizm, Fütürizm, Komünizm, Kapitalizm, Marksizim Konformizm, Sufizm, Elitizm vs. vs. Bunlar duraklardır, gerekir ama çok bekleme yapmayın. Genelde -ist ekleri de buralarda konaklayan sakinlere verilen adlardır.


AŞKIN DERECESİ DAİMA NEFSLE ÖLÇÜLÜR.
O nedenle sen varken aşk yoktur. 
Sen yokken aşk vardır.
Bunun tekbir istisnası vardır: Her şey O'nunla vardır.

Narsist ve bağımlı kişilik, saldırgan ve kurban, alıcı ve verici, köle ve işveren bu ilişki tipleri gül gibi yürür gider tencere kapak misali  Ne zaman ki biri değişir o zaman ilişkiler çoturdamaya başlar. İlişkide bulunduğunuz her insan doğru insandır ve sizin içindir ama ilişki vardır, ilişki vardır. Özgür olana kadar ilişki kuramazsınız özgür olduğunuzda ister kurar ister kurmazsınız ama öyle ya da böyle bir ilişkiden alabileceğinizi başka hiçbir şeyden alamazsınız.

Aydınlanmamış birinin aydınlanmış olana nisbetle aydınlanması bazen çok daha olasıdır. Cahil birinin eğitilmesi nasıl ki eğitilmişe göre daha kolaysa aynen öyle... Zanlar işin içine girmeye görsün... Aman!

***
Yengeçler yamuk yürümez dosdoğru yürür sen yamuk bakıyor olmayasın.

Evrendeki her şeyi pozitif ve negatif kullanabilirsiniz lakin bu onların asıl kimliğini zedelemez.

Herhangi bir şeyi bağlamından koparttığın an anlamsızlaşır sadece araçtan ibaret kalır ve ruhsuzlaşır. Ruhsuzlaşan şey çirkinleşir, deforme olur ve tehlike arz eder, negatif kutbiyet bunu ustaca kitleler üzerinde kullanır. Bir diğer teknik, negatif kutbiyetin pozitif kılıfları ustaca kullanmasıdır. Şaşmayasın! 

Toplumlar, bireyler, bedenler eğitilmez, bilinç eğitilir. Aydınlanma daima bireysel, çöküş daima kolektiftir. Bazılarının tüm oluşumlardan hem içindeyken bilinç olarak dışında kalması ve kolektiviteyi aşması gerekir. 

Her ölümle bir doğum gerçekleşir. Her katilin doğumuyla bir aziz de doğar. Her azizin ölümüyle bir katil de ölür. Denge muntazamdır şaşırmayasın. Sen işine bak!

Her şey vardır da önemli olan sen nerdesin, hangi bilinçteysen o mevcudiyetlerin varlığıyla muhattap olursun. Bilinç durumunuzu kendi haline bırakıp kaptırmayın, kapılmayın, düşmeyin. Ondan sonra ben nelerle muhattap oldum demeyin! Sen yüksek şuurda merkezlenip alt şuurlarla muhattap olacaksın. Aksi takdir de neden diye yanmayasaın.

Allahı seviyorum, inanıyorum vs. diyorsun. Kendini, ötekini berikini sevmiyor ve inanmıyorsun. O zaman sen ne kendini biliyorsun ne Allahı seviyorsun.

Zanlardan ibaret olmayan, hakedilen, idrak edilen, kadir kıymet bilinen bayramlara... Kutlu Bayramlar Ahali... 
Büyükleri gözlerinden, güççükleri ellerinden, delileri, aşıkları gönüllerinden öperim. Muhabbetiniz bol çikolatınız daim olsun :D


Her anı bayram olanlara selamlar olsun. Bazı anları bayram olanlara sevgiler olsun. Kendi bayram olabilenlere selam üstüne selam olsun.




18 Haziran 2017 Pazar

GÖZLERİNİ KAPAT, AŞIK OL, ORDA KAL!

Selam üstüne selam olsun her birimize,
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim...
Zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler. Kendi kendini hallaç pamuğuna çevirmek pek traji-komik bir hikâyedir. Nefs, ancak hakikatine ulaşmanız ve nimetlerinden faydalanmanız için değerli bir araçtır. Ona ipleri verirseniz köle, iplerin aslen kimde olduğunu bilip nefsi onun emrinde kullanabilirseniz sultan olur ve nefsinize de zulmetmemiş olursunuz. “Bilmek başka, bulmak başka, olmak bambaşka” demiş ya Mevlana dedem, işte kamil insan için murad edilen olmaktır ve bu, bir tohumdur sulanmayı bekleyen... İlaveten diğerleri de bir sebeple O'ndandır! Aklından, gönlünden çıkarmayasın.
Sorun; dünyanın kötüye gitmesi, fazla kiloların, fazla alışverişlerin, fazla madde vs. kullanman, fazla arzuların, ilişkilerini devam ettirememen, fazla tutunman, çabuk sıkılman, tahammülsüzlüğün, fazla düşünmen, aşırı tepkiselliğin, duygusallığın, paranın, zamanının, imkanlarının yetersiz olması, herhangi bir şeye dengesizce abanman vs. değil! Sorun birilerinin ölmesi birilerinin yaşaması, birilerinin suçlu, haksız, kötü, birilerinin de suçsuz, haklı, iyi olması vs. değil! Sorun öfken, açgözlülüğün ve sende bulunduğunu düşündüğün diğer hiçbir şey de değil. Bunlar görünen, zihnindeki araçlar, etiketler, illüzyonlar, yansıtmalar sadece!
İnsanlık havuzunda bilinçaltında sorun tektir ve işin tuhafı, aslında hiç var olmamıştır ve fakat zahiren var görünür. Paradoksu, tüm dinamizmi, varoluşu yaratan da budur ya çok şükür. Lakin paradokslar da duraklardır, oralarda çok durulmaz ve paradokslar asla zihinle aşılmaz. Görünmeyen köke sirayet etmedikçe, dönüşmez, olsa olsa değişir ya da ancak esnerler.
Sorun; kaybettiğini sandığın şey, sorun; koruma altına alabileceğini sandığın şey, sorun; korktuğunu sandığın şeydir! Nedir bunlar? Kalbine bak! Cevaba şaşıp kalacak, ya gülme krizine ya ağlama krizine gireceksin, önce dilin ve zihnin tutulacak sonra tekrar kendine gelecek ve artık sen, o bildiğin sen olmayacaksın. Zihin temizlenmedikçe, kalple bir olmadıkça, zihne sorup aldığın cevaplar seni kısır döngüden ötesine götürmez. Bir olunca da artık soru, cevaba ve soruna gerek kalmaz.
Sorun; bizzat zihnin kendisidir, sorun; yanılsama, rüya ve ikiliklerden oluşan sınırlı kozan, konfor alanın ve bundan acı-tatlı zevk almaya, alışmaya, diri değil, ölü olmaya başlamandır. Zihnini aşman; yine düşündüğün ve korktuğun gibi bilinçten kopacağın, kendini ya da bir şeyleri kaybedeceğin anlamına gelmiyor, aksine daha bilinçli olacağın, kendinle beraber her şeyi bulacağın bambaşka bir boyut, cennet ve ötesi anlamına geliyor. 
Sorunların, soru ve cevapların hakikatini zihni aşmadan görmen ve getirilerini yaşamanın mümkün olmadığı, tüm öğreti, zaman ve kültürlerde bilinir ve teknikler az çok farklı olsa da aynı şeyi sağlamak içindir.

Peki, nasıl sağlarım? 
En güzelini dedem demiş işte; “Gözlerini kapat, aşık ol, orada kal!” 
Nasıl olacak bu? Ben de ekleyeyim naçizane: SADECE İZLE! Her şey izlemekle başlar.
Peki, sonra, izleyince ne olacak, ne katacak bana, ne kadar sürecek, teknikler? Bunlar zihnin sorusudur. Bunu da izle. Zihin bilmek ister, çerçeveler ister, kelimeler, kimlikler, çokluklar, beklentiler, duygular, düşünceler, mekanlar, zamanlar, biçimler ister. Gökyüzünün bulutları izlemesi gibi hepsini izle! Teknikler elzemdir, öğren, ama sana nefes olan şeyi putlaştırdığında adım atamayacağını da hatırla, onları da izle!
Sen belki adına meditasyon diyeceksin, işte bu meditatif hal, farkındalık ve getirileri zamanla tüm varlığına ve yaşamına, rutin bir meditasyondan, gözlemden çıkıp yayılacak. Görünen değil gören/le olacak,  arka plandan çıkıp tüm manzarayı keyifle izleyecek, hâkim olanı bilecek ve huzura ereceksin. Zaten O hakimdir de, önemli olan nefsin de bunu bilmesidir, buna da şimdi ister 'mutmain' olmak de, ister Aşk de, ister bir olmak de, ister hakikat de, ister bambaşka bir şey... Bunlar mertebeler, mertebeleri de izle... Aslolan hazine, sır, seninle sende yürüyor. Bu senin hikayen, hatırla!
Sorularının cevaplarını sana başkası söylerse, cevap doğru olsa da meşru değildir, çünkü  zihinleriniz konuşmuş ve bilgi bilinçte deneyimlenip içselleşmemiş, mühürlenmemiş olur, senin parmak izin, senden gören eksik olur ve bunun ne sana ne de bana hiç bir faydası ve anlamı olmaz, Hak yerini bulmaz ve senden doğmaz. 
Ben artık zihinlerimiz konuşsun istemiyorum! Zihnin sustuğunda, bildiğin her şeyin ötesinde ve içinde konuşan kimdir, nedir? Kendinle kendinde ve her şeyle her şeyde O'nunla ol'duğunu yaşa istiyorum. Zihnin tekrar konuşmaya başladığında da O'ndan gayı olmadığını yaşa istiyorum, kıyametin kopsun,  Aşk 'Ol, yanışların bitsin, kendine gel, bize gel istiyorum. Neden istiyorum? Çünkü seni çok seviyorum! Senin de ne kadar sevdiğini bilmek ve bu Aşkın oluşunu sonsuzca izlemek, deneyimlemek istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Zor mu? Bunu bir tek ben mi istiyorum? Hayy'di bu soruları kendine sor, sus, yürü ve izle, orda buluşalım! Başka hiçbir şeye ihtiyacın yok.
Aşk dolu bir HazirAN Ol'sun hepbirlikte...
Ahu Birlik Alp / Usui Reiki Master Teacher
www.varolus.com

17 Haziran 2017 Cumartesi

AFFEDİŞ

Her affettiğin kişi, durum sensin! Kendini affetmektir en zoru! Neden affediyorsun? Nefsine zulmetmeni affediyorsun! Nefsine zulmetmek nedir bildin mi??? Nefse zulüm bile affedilir! Ne zaman, nasıl affedilir? Şayet nefs hakikatini bilirse ancak! Nefs kendini bildiğinde affetttiğin Rabbindir.
Affetmek, bağışlamak, havale etmek, mış gibi yapmak değil, affedecek bir şey olmadığını idrak etmektir! Kendine gelmen, kendini bulman için affedebileceğin şeyler yaratmak zorundasın.
Affettiğine ancak şükran duyarsın vesile olup sana bu yolu açtı diye! Affetmediklerinde ne hazineler saklı bir bilsen, özgürlüğünün, aşkın anahtarı saklı onlarda...

İNİSİYASYON YANGISI



"Her Taştan Parmaklara Yüzük Olmaz." Rumi
İNİSİYE olduğunuz "bilgi / nur", dönüşümü, dengelenme ve arınmayı kendiliğinden başlatır ve bu yolda, inisiye edildiğinizle, olduğunuz hal/enerji/seviye arasında bir boşluk meydana gelir. İnisiye olduktan sonra yaşamınızda ortaya çıkması en az pozitifler kadar normal hatta daha beklenir olan her seviyeden negatifler, bilinçaltı açılımları, nefs zorlamaları bundandır ve şifacıdır aslında! O boşluğun dolması için sizin bunları hakkıyla,hikmetiyle kullanabilmeniz ve bağlantıda olmanız çok önemlidir ve tüm gidişhatı belirler, (bağlantılardan bir önce bahsetmiştim) riayet edilmesi gereken süreçler, uyarılar, kurallar bundandır.
Bir kez Nar, Nur'a gark olunca, artık O Nur dönüştürmek ve kendinden gayrı şey bırakmamak ister ve bunun için yakar ayrı kalan her canınızı ve gene sevgidendir bu aldanmayın sakın, duanıza icabet edilmiş işte şükredin, kutlayın. Nefs yandıkça ışık ondan türer ve Aşk, adanma olmadan olmaz. Ateşiniz bol olsun dağılmayın, önünüzde muhteşem bir yol var, nur taşınızı yontmaya uğraşırken lütfen kendinize, ona, yola köstek değil yardımcı olun, hayrınızadır 

KALP BAĞLANTILARI


*Maddi-manevi, fiziksel, duygusal, zihinsel, ruhsal, bireysel, toplumsal sorunlarınızdan, sürekli sorunu yaratana yatırım yaptığınız sürece özgürleşemezsiniz, yanılsamalara kapılmayın.
*Zihni bilgilerin kalbe inmesi, içselleşip yaşamından fiziksel/zihinsel her seviyede taşması, mühürlenmesi, nefsin mutmain olması, kalbin emrinde olması için özellikle ilk eşiği geçene kadar TERBİYE şarttır. O nedenle eşikten geçene kadar hiçbir şeyi kendi haline bırakamazsınız ama bu zorlamayla hem zordur hem de tehlike ve sapma ihtimali boldur, başka yollar da vardır, lakin kişiye göre değişir.
* Şifa; "rağmen ve "birlikte" bir yoldur. Yol açıldıktan sonra, kalp bağlantısını, onu canlı tutarak boşlamamak bu nedenle önemlidir! Bu nedenle çalışmalar yanılsamalarla bırakılmaz! Bizimki daha çok şuna benziyor; hastayken küfürde sağlıklıyken şükürde olmak. Ve şuna benziyor; başına bir "şer" geldiğinde bağlantıya sarılmak, "hayır"da ise bağlantıyı unutmak... Biliyorsunuz işte bunu yapan nefsinizdir ondan bu haller.
*Ruh her daim, her surette hatırlar, hatırlatır, sarılır ve şükürdedir gidip gelmez ve bunu kalbinize mühürlemeniz gerekir sonra şeklen ne yapmanız icap ediyorsa zaten yapacaksınız orda bir sıkıntı olmaz. Ruhla nefs arasındaki bağlantıdır, yoldur kalbiniz. Ancak kalpte mühürlenen şey, nefse hakikatini bildirebilecek bir güce sahip olabilir, bu da ruh tarafından dilenirse verilir, dilenmezse verilmez amma dilendiyse layığıyla kullanmalı 
*Nedir bu kalp BAĞLANTILARI; içe bakış, sorgulama, tefekkür, meditasyon, enerji/şifa çalışmaları, ibadetler, dua, şükür, ilmi donanımlar vs.
*Sistemde; bir anahtara sahip olman demek, bahşedilmiş olması demek kapıyı açacaksın demek değildir, sen bunu son nokta sanıyorsun ya da bir şeyler sanıyorsun, derin bir oh çektin ve bıraktın vs... Oysa bir anahtara sahip olabilmen sadece başlangıç yapabilmen içindir ve bu çok büyük bir lütuftur nefsin tarafından heba edilmezse! Kapıyı açacak ve devam edecek olan kalbin gücüdür, anahtarla ve sadece seni, kalp kapısına getirir, yolunu taşlardan temizler, ışık tutar, açacak, yürüyecek, seçecek olan yine sensin ve bunu asla yarım akılla, yarım gönülle ve kalbin gücünü alan, ışığın önünü kesen nefste merkezlenerek, boşlayarak, kapılıp giderek, bir ileri iki geri şeklinde yapamazsın. Bunlar hoşuna gitmedi zoruna gittiyse, haklısın ya deyip yarın uçup gidecekse, nefsin kendine hoş, kolay ve geçici gelenlerle olduğundandır ve sonu mutlak hüsrandır.
*Nefsini bileneyse nefsi de helaldir, nefsini bilen kendini de rabbini de bilir, eşiği geçen zaten gidip gelmez ama bunlar süreçlerde, çok başka konulardır ki sanmayın nefsini bilene, eşiği geçene iltimas geçilir, her şeyden münezzehtir bilakis en çok o sorumludur ve çalışır, bağlantıların şekli ve niteliği dönüşebilir ama bakiliği ve asli olması asla değişmez derinleşerek, nizamla, dengeyle, çabasız bir çabayla artar, aksi yine hüsrandır ve yüksekten düşenin parçası bile bulunmaz. Evet genelde düşme olmaz yalpalama olur oralarda ama sıkça bahsedilen had bilmek için bu yeterlidir arif olana.
Aşklı meşkli haftalar olsun 

MADDİ / MANEVİ YOL


Manevi yol mertebelerinin, derecelerinin ve yolun açılmasının nefs mertebeleri, dereceleri ve terbiyesiyle ne alakası var diyenler...
Manevi yolla maddi yolu ayıranlardır. Bu tip enerjiler her zaman dengesizlik yaratır çünkü sistem, yasa böyle değil.
Kök çakra ile taç arasında hakikatte hiyerarşi olmaz. Biri yüksek biri aşşağı değildir, kök çakran düzgün çalışmıyorsa sanma ki ötekiler çalışıyor.
Manevi düzeyde sıkıntı yaşıyorsan sanma ki maddi düzeyde ferahtasın.
Sanma ki ölünce, nefs olmazsa, zihnimden, bedenimden, paramdan, sevdiğimden ondan bundan, bağımlılıklarımdan, yaşamdan, benden gayrı olursam kurtulurum.
BİZZAT ONLARLA, ONLAR SAYESİNDE ve BURDA KURTULACAKSIN ve KAVUŞACAKSIN!
Nefs terbiye olduğu ölçüde manevi bilgiler doğru, düzgün açılır.
Manevi bilgiler doğru, düzgün açıldıkça nefs terbiye olur.
Öyle bir alakası var ki hiçbir şeyi ayıramazsın. Şaşırma!

ANLAMAK / ÇÖZMEK

Anlamak çözmeye yetmez! 
Anlamak, nefsin de içinde bulunduğu özünüzdendir basamaktır, ama çözen, nefsin özde erimesiyledir.
Ego, nefsin negatif atfettiğin en alt kademesidir, zihin nasıl ki bilinç içinde bir alt kategori bunun gibi... Sana verilen, tutunduğun tüm kimliklerin hakikatiyle karşılaşınca özde erirsin, bu erime sanırsın seni yokedecek, sanma! Burası eşiktir çözmene yardımcı olacak, hikaye bu eşikte başlar, o nedenle eşiğe kadar her an sıkıntı, tehlike, gidip gelme, kayıp düşme, eksiklik vardır. Eşikten sonra nefste de egoda da kalpte de zihinde de O vardır.

HASTALIK

HASTALIK ve tüm uyarılar sana kendini dinle, dinlen diye gelir. Sen dinledin, dinlendin, misafirini, şifacını güzel ağırladın, halleştin mi? Yoksa ne yaptın???
O hastalığı yaratana kadar ne emekler sarfettin şimdi de 3 günde apar topar kapı dışarı mı etmek istiyorsun? Oldu peki kapıdan kov bacadan girsin, her yöntemi dene  Alma verme dengesi var, her şeyin bi oluru, olanı var gözünü seveyim. Reçete basit  Sevin-yargılamayın-affedin (kendinizi) sonra her şey gelir...

UYKU-KOMA-SARMA-TERK



Çok fazla uyku : Maddi dünyayı kaldıramıyorum bari kaçayım ya da bari kendimi uyuşturayım da hissetmem ya da şuna buna sarayım da neşemi bulayım... Bir faz sonrası kendinizi 3. köprüden de atsanız ka-ça-maz-sınız. Bunlara gerek yok, çözüm de yok, kendinize gelin! Uyumayın, kendinizi komaya sokmayın, uyanmak için uyanık kalmanız, burda olmanız gerekiyor, ne arıyorsanız burda, neden kaçıyor, direniyorsanız burda kendinizle, bir başınıza halledeceksiniz ister güzellikle ister kötekle ister daha daha... Halledince bunlara ihtiyacınız da kalmayacak. Çok ağır gelmesin lütfen değil çünkü, sizin bir ağırlığınız olsun, oraya buraya sızdırmayın, verdiğiniz gücü toplayın, kendinize zerre gram acımayın lütfen. Kendinizi kendinize acımayacak kadar çok sevin lütfen. Herhangi bir varlığa acıdığınızda dediğiniz şey şu; seni de kendimi de tanımıyorum ve değerini düşürüyorum. Yüceltin, takdir edin, onurlandırın, kaderine, seçimlerine saygı duyun bu kaçış bile olsa... Acıyan egodur, ego daima uyur ve sıkça sevgi kılıfları kullanır uyutur.

GECE EKSPRESİ



Sevinçler paylaştıkça büyür. Acılar da paylaştıkça büyür. Küçüldü sanırsınız... Çifte standarta bak 'acılar paylaştıkça küçülür' Çifte standart kimdendir bilirsin 
Paylaşılan her şey büyür!
Acınızı şifayla ya da şifa olabilecekle paylaşmadıkça paylaşmayın hele ki kolektif alanda...
Acınızı acı doluyken ya da acı dolu biriyle, böyle bir ortamda, acınıza acıyacaklarla, acınıza öfkeleneceklerle, acınızla kahrolacaklarla paylaştığınızda 10 korku 100 korkuyla konuşmaya, alışveriş yapmaya başlar ve bilin bakalım ne olur. Biliyorsunuz işte...
En güzeli sevgiyi paylaşın ve ne paylaşıyorsanız paylaşın ama sevgiyle, şefkatle paylaşın.


Bilgi, 
kalpte mühürlenmedikçe/hatırlanmadıkça içselleşmez, sizi dönüştürmez, ruha taşımaz. 
Bilgi,
ancak belli rehberlikler, anahtarlar ve azimle kalpte mühürlenince nefsani irade ve yanılsamalardan bağımsız, koşulsuz şartsız açılıp, sevebilir, anlayabilir ve affedebilir.


Bağımlılık ve bağlılık simya yılı kadar farklı.
Biri değişim biri dönüşüm demek.
Ölmek ve "ölmeden önce ölmek" arasındaki fark nasılsa öyle işte...


AŞKTA HER YOL MUBAHTIR.
Bunu diyen; yolu da yolcuyu da, Aşkı da mubahı da günahı da hakkıyla bilendir. Aksi aman! Bazı boyutları bambaşka bir yerden okuyunca ağız burun kırıyoruz sonra. Sapla saman ayrımı lütfen.


Halden anlayanlar ya o halin içinde olanlar ya da o halden geçmiş olanlardır, gerisi halden ancak kendi halini anlar.

Her zahiri için, batıni; küfürdür, korkudur ve şirktir. Böyledir bu.

Yakınlaştıkça göremezsin, bakarsın. 
Görme için mesafe şarttır, sempatinin olmaması, kimliklerden, yargılardan, özdeşmeden arilik şarttır. 
Bu nedenle insan en son ve en zor kendine objektif olur.
Bu nedenle de her şey seninle başlar seninle biter. 
Mesafe mesafesizliği, uzaklaşma yakınlığı, sınırlar sınırsızlığı taşır.



*Bir işlevi de sizi kendinize getirmek olan şeyleri, kendinizden geçmek için kullanırsanız durum oldukça vahim seyrediyor.

*Bu durum içinde, şayet kendinizden geçip kendinize gelebilirseniz, eskiden sizi kendinize getirmek için tasarlanan şeyleri artık kendinizden geçmek için kullanamazsınız!
ancak kendine getirmek için kullanabilirsiniz!

İlerleyip, ilerlemediğinizi, nerde nasıl durduğunuzu en net görebilecekleriniz
Katalizörler/ tohumlayıcılar / vesileler / aynalalar / gölgelerle ilişkilerinizdir. Bunlar;
1. Ebeveynleriniz, çocuklarınızla ilişkileriniz
2. Bireysel, ikili, toplumsal ve çoklu ilişkileriniz
3. Negatif atfettiklerinizle ilişkilerinizdir.
İtinayla açın, kullanın güzelleşin, güzelleştirin.
Herhangi birindeki negatif varoluş düzeyiniz (korku, endişe, acı, nefret, kıskançlık, sahiplenme vs.) ve kendini pozitif kılıflayan negatif varoluş düzeyiniz (tahammül, beklenti, fedakarlık, vicdan, kurtarma-kurtarılma isteği, gurur vs.) ilerleme yolunda olduğunuzu gösterir, belli eşiklerle yol sonsuz... Ta ki kendinize gelinceye kadar.
Evet bilinç zorlanmadan, acısız sancısız açılmaz, yok böyle bir paket; şunu alayım bu kalsın şeklinde, o yüzden bazı şeylerden köşe bucak kaçarken aslında neden kaçmaktasınız hesabınızı kitabınızı adam akıllı yapın!
ACI ARAMAYIN ama, acıyı kucaklamaya da gönüllü olun çünkü genellikle acınız korkunuzun üzerine çıkmadan ilerleyemiyorsunuz.
Her sancı çeken, zorlanan bilinç açılacak diye de bir kural yok. Farkı yaratan farkındalıktır, gören göz, idraktır bu da önce samimiyetle, hazır olmakla olur,
Sen hazırsan sana gönderilecektir, hazır olmayana gönderilmez, neyle muhattap olduğunu dosdoğru bilesin!

Aşk bahşedilen, ruh üflenen, idrak verilen biriciksiniz. Kendinize güvenin biraz, heder etmeyin, olmayın.


14 Haziran 2017 Çarşamba

İSTEMEK-YOL

Yol bulunur arayana
Yol açılır anlayana
Yol olunur adayana...
Para istiyorum, sağlık istiyorum, kariyer istiyorum, iş istiyorum,
aşk istiyorum, keyif istiyorum, tüm ilişkilerim şahane olsun istiyorum, barış, huzur, güç, neşe, mutluluk, güven, bilgelik istiyorum, aydınlanmak istiyorum, kendimi, tanrıyı istiyorum, dünya, ailem, insanlık güzel olsun istiyorum, bunlar gelip geçmesin kalıcı olsun istiyorum, hiç bir şey istemiyorum... Yani kısacası istiyorum da istiyorum! Tamam eyvallah çok güzel de, bunlar için ne yapıyorum ? ? ?
*Sen istiyorsun da bakalım istediğin şeylerin adamı mısın, istediklerin seni isteyecek mi???
* Bunların hepsi de değerli şeyler, sen o değeri karşılayabilecek misin bakalım??? "Sabır ver" diyorsun, sabır ehli olmak için neleri karşılaman gerek haberdar mısın mesela? Sabır verilir de önce bir check etmek lazım alabilecek misin, anladın işte, madem anladın neden gelip sabır istedim neler geldi başıma diyorsun, ne sanıyorsun???
* Dahası gerçekten istiyor musun bakalım???
* Karşılığında ne verdin ne istiyorsun???
* Bir kaç saat kendine tahammül ettin mi ki, bunlar sana niye tahammül etsin???
* Sen kendini sevdin mi ki, bunlar seni niye sevsin kardeşim???
* Görünürde seçebileceğin şeyler vardır, seçemeyeceğin şeyler vardır, sen seçebileceklerini ne kadar, nasıl seçtin de bunlar seni seçsin istiyorsun???
İste olacaktır " the secret" tarzı şeyler güzeldir, ama o iş öyle değil!
Tevekkül, akışa bırakmak armut piş ağzıma düş demek değil!
Çabasızlığın aydınlanmayla, kaderle ilişkisi bildiğin gibi değil!
Spiritüellik, manevi yol ya da her ne diyorsan ruhlar alemi değil! Sihirli değnekler diyarı hiç değil! Madde dünyası mana dünyasından ayrı gayrı da değil!
İnsanın ederi neyse, aldığı da odur, olduğuda. Ne bir eksik ne bir fazla!
Sen kendi ederini bildin mi?
Ne isteyip, neyi nasıl yaptığını ve neyle buluştuğunu idrak edebileceği muhteşem bir hafta olsun herkese.
"Sabır ver" diyorsun, ya da "...... ver" boşluğu sen doldur. Sabır ehli olmak için neleri karşılaman gerek haberdar mısın mesela? 
Sabır verilir de önce bir 'check' etmek lazım alabilecek misin? Anladın işte... Madem anladın neden gelip "sabır istedim, neler geldi başıma diyorsun?" Ne sanıyordun??? 
Baktın durum bu, o zaman "kalsın istemiyorum" diyorsun.
Anlasansa, istemişsen istetilmiştir, zaten kaldırabileceğin içindir, "istemem yan cebime koy" diyen, korkundur, nefsindir, zihnindir. Şimdi idrak, çaba, seçim burada devreye girer. 
Sıkışınca "Allaha havale ediyorum." Oldu peki, öyle mi? O sana havale etmiş zaten, burda işin ne! Allah kendi için mi bir şey istiyor da O'na havale ediyorsun? O'na havale edeceksin tabii ama havale eft gibi bir işlem değil. O beddualar, o kabul etsin havaleleri... bunları da bir düşün...

3 dakikadan uzun videolara,
1 paragraftan uzun yazılara,
10 dakikadan fazla kendime,
1 haftadan fazla başkasına,
tahammül edemiyorum. Aferin bana çok da şey etmemek lazım, zaten yeterince çok şey ediyorum diyorsun ya...

"Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere... sığınacaksan, söze ama diye başlayacaksan, girme aşk yoluna. Aşk yolunda U dönüsü yoktur! Aşk der ki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna ama bil ki senin de başını isterim yoluma! Kahır, kapris gelecekse senden amenna ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma!
Aşk bilek gücü değil YÜREKTİR!..YÜREĞİN YETMİYORSA düşme yollara..."
MEVLANA

Dost acı da söyler tatlı da nerden alırsan...

12 Haziran 2017 Pazartesi

KAPI



Dedem...
En iyi ihtimalle kapıyı çalıp kaçıyoruz, vurmayı az da olsa bilen var, vurmayı bilmek başka tamam, ama durmayı bilmek bambaşka...
Şanslı bir çocuk olarak, yapardım, çok pis zevklidir kapı çalıp kaçmak :)
Ama bir yandan da düşünürdüm; ulan ben tam kaçarken, kapının sahibi dikilse önüme acaba nasıl biridir, ne der, ne derim, ne olur diye? Daha da heyecanlanırdım, lakin niyetim başkaydı, cesaret edemezdim, zamanım yoktu daha başka kapılar vardı, hem ya dayak yeseydim.
Vurmayı da bilmezdim bir denge tuturamazdım, bazen tırsık, bazen gümgüm, bazen hiç istemez, bazen her gün giderdim çalmaya, kimin kapısını çaldığımı zaten bilmiyorum kör topal bir "heves" işte çok şükür.
Hiçbir çocuk 'ya kapı açılmazsa' diye düşünüp beklemez o kapıda farkettiniz mi? Hemen topuklar. Çünkü çocuğun asıl korktuğu ya kapı açılırsa, ya durursam ve sonrası ihtimalidir, sizi o kapıya getiren de aynı korkunun haz kısmıdır, durduran da o hazzın bambaşka bir şeye bürünmesidir ya neyse... Gel zaman git zaman benim için bir gün bir kapıda değişti herşey.
Amma velakin aslolan çaldığınız kapıda durmaktır, asıl muhabbet ondan sonra... Ergenlik de bir yere kadar. Çalıp kaçtığınız kapıların ardında ne var merak etmeden, doğru biçimde, doğru kapıyı çalmadan ve durmadan açılamazsınız ki ötesine berisine. Çalıp kaçtığınızla kalırsınız!
Şayet öyle diliyorsan o da bir kapıdır ama, kapı var, KAPI var!
Çalan var, çalmayan var, kapıdan bi haber olan var, duran var, durmayan var, kapı içinde kapılar var, bilen var bilmeyen var...

DUA


*Sözleriniz, düşünceleriniz, nazarınız duadır ve DUALARA İCABET EDİLİR.
Bugün uyanırken nasıl uyandınız, gün içinde nasıldınız, nelerle, kimlerle karşılaştınız? Yatarken nasıl uyudunuz? Duadır! Dualarınızın farkında mısınız, dualara icabet edildiğinin farkında mısınız? Duama icabet edilmedi ya da dilediğim gibi edilmedi diyorsan sen daha ne dua ettiğinin farkında değilsin! Aman!

PAZARTESİ SENDROMU ve ANTİ SEMPATİK BEN


BUGÜN BİRAZ SEVİMSİZ, PAZARTESİ SENDROMU TADINDA OLABİLİRİM OLMAYADABİLİRİM, SEN SEÇECEKSİN!
*ENERJİN YÜKSELDİKÇE 'ŞUNA YA DA BUNA SARAYIM' DİYE AYIRT ETMEZ TOPTAN YÜKSELİR! Sen seçeceksin!
Dağılmayın!
*Kendine 1 saat her neyse, ayırmaktan imtina ediyorsan, bir takım şeyler sanıyorsan ne bekliyorsun? Bunu kendine lütfen sor! Ederi, değeri nedir? Neyi neyle takas edip nasıl şikayet ediyorsun? Her şeyin doğumu, çiçeklenmesi için belli şeylere, düzenli ve yordamlı olarak ihtiyaç vardır. Sen üzerine düşenleri yapıyor musun? Nasıl yapıyorsun? Ne kadar yapıyorsun? Sen seçeceksin! Dağılmayın!
*Bilgi-sorgulama-deneyim-içselleştirme bunların hemhal olması için yollar yordamlar belli, bahaneler belli. O tencerenin kapağı açıldıysa açıklarını kapatacaksın! Sen seçeceksin!
DAĞILMAYIN! Bir noktadan sonra kim-ne gelse toparlayamaz. Sen TOPARLAYACAKSIN! Yanında illa ki üstadın olacak, kalabalıklar olacak... ama sen tek başına yaşayacak, doğacak ve öleceksin, dağılmayın! Sonra gel bana gene çemkir ben de dert olmaz! Seninkini sen seçeceksin!
Ne kadar ekmek o kadar köfte
2*2=4
Herkese kendi güzelliğinde haftalar olsun.
Bir Dost

10 Haziran 2017 Cumartesi

KENDİNİZE GELİN!

Kendinize gelmemek için ya da kendinize gelme yolunda her şeye sardınız helali hoş olsun muradına ersin... Madde aleminde her şeye sarıp, yaşayıp tükettiniz, mana alemindekiler çok farklı sandınız bu halle oraya da girdiniz; astral, kanal mesajları, reenkarnasyon, bilmemne şifreleri, uzaylılar, tanrılar, gurular, uçuş enerjileri vs... Her şeye daldınız. Hala kendinize gelemediyseniz kendinize sarmadığınızdan ya da bunları kendinizle sarmadığınızdandır. Oyalanmayın, oynamayın, darlanmayın. Ha sarın hobi olarak gene sarın, adabıyla kullandıysanız zaten en son geleceğiniz nokta yine kendiniz! Bu kendiniz; korktuğunuz, sandığınız, bildiğiniz gibi değil, hiç değil... Ondandır dedemler demiş; 'ne arıyorsan kendinde ara, kendinden bil'.
Gönlü geniş, aklı selim haftasonları...

AYDINLANMA

Ben nasıl aydınlanırım, neden aydınlanamadım, az aydınlandım vs. deyip, her şeyden bıkanlara; en hızlı, en şiddetli, en yeni ve en tescilli alternatif yöntemler :)
1. Dosta düşmana kışlık stok için bir çuval BEZELYE AYIKLAmayı deneyin. Gerçekten möthiş bir zevk; o minnak toplar, kaplar, o ses, o doku, o koku, arada minnak bi tırdıl da varsa buyrun erdiniz, buldunuz işte.
2. 40 derece sıcakta, muhakkak itinayla, sepet sepet BUHARLI ÜTÜ deneyin. Hiçbir derdiniz tasanız kalmaz.
3. ÖRGÜyle tekamül denen bir husus var adına "knitting games" de deniyor; yalnız yanınızda mutlaka o iplere dalacak bir kedi ve en az 10 çile yün olsun. Çileyle tekamül kısmı dedikleri bu evet.
4. Sabah gün doğumuyla toprağa girin, akşam gün batımıyla çıkın, her türlü pis işi toprağı öpe koklaya, dansla, aşkla yapın, helak olun toprağa yığılın. Hiçbir bağımlılığın kalmaz göreceksin.
5. 1 gün boyunca kudur kudurabildiğin kadar, sonrasında 1 gün boyunca karşına çıkan her şeye, herkese, her duruma, her düşünceye eyvallah de , hiçbir eylemde, düşüncede, sözde bulunma, kıpırdama sus, otur, ego diyeti yap. Sonra ne yaşadım ben şu 2 günde diyip aklını başına topla, bunun bir ortasını bul, fabrika ayarı çek. Sevgiye, huzura, özgürlüğe kavuştun işte.
Az çok anladın, örnekleri çoğaltabilirsin ama burda çok durma uygulama, deneyimleme kısmı önemli olan, özenle başlayasın haydi!
Bak şaka değil, niye inanmıyor, gülüyorsun? Her şeyi denedin, inandın bunların ne farkı var, zor mu geldi :) Hala aydınlanıcam aydınlanamadım diyorsan gel ben sana başka türlü de anlatırım, anlatırım her türlü de... Konu sensin onu n'apalım :D

9 Haziran 2017 Cuma

ZERAFET ve ZARİF İNSANLAR

Bütün zarif ve zarifleşen insanlara...
TÜM O KEDERE, İNSAN OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI VE ZANLARA RAĞMEN, dünyadan AŞKla geçmek ve dönmek için oldukça ZERAFET sahibi olmalı insan.
Zerafetin anlamını hiç düşündün mü?
Zerafet; İÇİNE 1ŞEY KONAN ZARF demek! Asaletle de yakinen ilşkilidir. 
***
Zarftan geç, içine konana dön ve ordan tekrar zarfa dön!
***
Bundandır ki...
Zarif ve asil bir insanın yüzünde, bakışında, duruşunda, söyleminde, edişinde daima hüzünlü bir güzellik, yaşlı bir çocuksuluk, tanıdık bir yabancılık olur. Zarifler zarifleri tanır meşk eder, zarif olmayanları da canı gibi severler.
***
Mektuplar en son sahibine ulaşır, kimi açılır kimi açılmaz, açılanlar hayli kafidir.
Mektupları sahibine ulaştırma görevi zariflerindir, açılma, açılmama sahibindendir.
***
Ne, nasıl, ne zaman oluyor görünürse görünsün,
ZARİF OL'un, zarif kalın, zerafetle yürüyün, zerafetle eşlik edin, zerafetinizi kaybetmeyin, zarif olanlarla beraber olu, zarif olamayanlardan korkmayın ve hepsinin kıymetini bilin, lakin zerafete samimiyet bunu gerektirir.

Bir Dost

DOLUNAYLA GELEN





Rüyasından uyananın hayallerini gerçekleştirme gibi bir düşü olur mu? Onun için, rüya da hayal de, düş de gerçek de 1 dir. İsterse gene düşler, ama o düşler, artık bildiğin düşlerden farklıdır.

Bilenle bilmeyen hakikatte birdir!
"Bilenle bilmeyen hiç bir olur mu!" sözü ise bambaşka bir ehliyet içindir.
Oradaki "bilen ve bilmeyen", bildiğin, bilenle ve bilmeyen değildir.

Arzu verilir,
Arzusu olana daima ihtiyacı olan da verilir,
İhtiyacı görmen için arzundaki korkuyu temizlemen gerekir,
arzudaki korkuyu temizlemeden adım atamazsın,
temizlediğin vakit de ne ihtiyaç kalır, ne arzu, ne korku...
Keyfe keder...


Bayılanın baygınlığını arttıran da,
ayılanın ayıklığını arttıran da,
bayılanı ayıltan da,
ayılanı güya bayıltan da aynı, tekbir şeydir.
Bildinse nedir... Sarıp sarmalandığındandır,
Sarıp sarmalayasın .

"Çoğu zarar olanın azı karardır" denmemiş "azı da zarar" denmiş...
Oksijenin de çoğu zarar, kararı Can ama :) E ne olacak şimdi?
İki bilgi de doğru, elçiler doğru, e ne olacak şimdi?
Sus denmiş, konuş denmiş, çaba denmiş, testlimiyet denmiş, denen her şey zıttıyla denmiş, hepsi doğru, e ne yapacaksın şimdi? 2 zıt bilgi birbirini sabote etmez ve böyle bir durumda zihin otomatikman çöker, kıyametin kopar, güzeldir de ama orda uzun kalmayasın yürü, kıyametin ötesinde başlıyor diriniş hikayen...
Sen nerdeysen oradan okuyacaksın, boyutsallık, bilinç, hitap edilen farkı var.
Oku da, nerden, nasıl okursan... Yeter ki önce "Oku" hele bir kıyametin kopsun sonrası gelir...


Taşı kıran son vuruş değildir, ondan önceki tüm vuruşlardır.

Samimiyet ve cesaret her şeyden önce gelir.

Bilen, önce ve daima haddini de bilir.

Sihirli değnek verilir her an da. Önemli olan sen onu kullanabilecek misin, kullanacak mısın, nasıl kullanıyorsun konu bu!

"Sen neye yanarsan yan ben senden yanayım"
O nesli tükenen insanlara binip gitmedi bu güzel cümleler, merak buyurmayın! Endişeleniyorsan göze alamadığındandır. Yanıcam diye aklın çıkıyor ondandır. Yanıcam diye cennete meylediyorsun ondandır. İlla ki yanacaksın da adabıyla yan bari! Yanmak var yanmak var çünkü. Gönlünüze göre artık ne diyim...

ŞÜPHE




ŞÜPHE;
en sevdiğim kapı bekçisi, en sevdiğim elek, en sevdiğim cevher, en sevdiğim günah, en sevdiğim nimet, en sevdiğim turnusol kağıdı...
ŞÜPHE, Veziri rezil, rezili vezir eder, lakin şüphe görevini sonlandırdığında, vezir her zaman vezir rezil de her zaman rezil olacaktır.
Rezillerin yüce görevidir vezirlere yol açmak, onların istidadı budur gocunmazlar,
vezirlerin görevi ve istidadı da başkadır, zulmetmez, müteşekkür olurlar.
ŞÜPHE ise sınavın; nasıl kullandığın önemli, şakası yoktur;
ne ayaklar kayar şüpheden, ne ayaklar gül bahçesini adımlar.
ŞÜPHEdir insanı beşer, beşeri insan, insanı kamil eden.

ŞÜPHE yüzünden cennetten atıldınız, hatırlamazsın tabii, bir nedenden hatırlatmazlar tabii.:)
Bunu diğer kibir, tamah, öfke, değersizlik, yoksunluk, korku gibi şeyler takip etti... 
Şüpheden geçmeden cennete, cennetten geçmeden diğerlerini sıfırlayamazsınız. 
Sıfırdan yüz kilometreye çıktınız, tekrar sıfır kilometre olabilirseniz o sıfır kilometre artık ışık hızından hızlı olacaktır. Şüphesiz şüpheyle çalışın! 

Kendinden ŞÜPHE edenin, O'na güvendiğini görmedim, O'ndan ŞÜPHE edenin kendine ve diğer hiçbir şeye güvendiğini görmedim. Her şeyin ortası ve dengesi olur. Şüphe ve güvenin olmaz. O nedenle... Her şeyin ortası ve dengesi de ancak güven tam olduğunda, şüphesizlikte gelir.

Bir Dost

6 Haziran 2017 Salı

TATLI RÜYALAR & GÜNAYDIN

Şu olmasa, bu olmasa, o olsa daha güzel olmaz mıydı hayat, dünya???
1.OLMAZDI! Olamazdı! Çünkü zaten ol'andır ol'an ve bundandır güzel!
Her şey zıttıyla varolur ve bundandır tüm devinim, zenginlik, yaratım, varoluş, aşk, güzellik... Güzel bir tabloda tüm renkler vardır.
Dahasını, enini, ötesini, berisini lamını cimini, amasını, belkisini, keşkesini arıyorsan arama, aradığın burada, seninle, her şeyle, olanla tekbir ve muazzamdır, başka türlü en iyi ihtimalle Tatlı Rüyalar.
2.OLURDU! Olmalı da! Onun için ya gayret... Ve öyle de oldu. Başka türlü en iyi ihtimalle tatlı rüyalar...
ve Günaydın :)