3 Ekim 2017 Salı

OK ATILMAYANLAR

Gerçek olan gerçeklerle yüzleşmekten korkar mı? Böyle bir halde yüzleşecek bir şey var mıdır? Ancak bir şeyin sahtesi aslından korkar. Sahte neler yarattın, neden yarattın o vakit bildin mi? Devam ettikçe ikame kullanıyor olacaksın ki ikame yolu... ne ben derim, ne sen söyle...
-Sahte olduğunu düşünen gerçeklerin tiyatrosu konulu eser-
***Gerçeği bil, kendini gerçekleştir, sahtelerden sakın.

Bana sence? diye bir soru sorma lütfen o bencedir sana uygun olmayabilir! 2 zihnin konuşmasından başka bir şey değildir sence bence... Sence dersen sana her seferinde ayrı bir bence sunarım, gerekirse daha fazlasını da sunarım ama sana bence bir cevap verirsem sana antidepresan vermiş olurum.
Ben ancak zannını sarsabilirim o da izin verirsen, verildiyse, hazırsan, göze alabileceksen... Gerisi hallolur olmaz ama ilk koşul senden çıkmandır. 
Bu senden çıkma hali daha başlangıçtır herşeye. Senden çıkmadan 1 adım atamazsın sanırsın, her çıkan adım atar mı? hayır ama önkoşuldur. 'Benden çıkarsam, senden çıkarsan ne kalır mahvoluruz, ne oluruz' deme bunu diyendir sen! Bununla ömürler tüketip yitip gitme nicesi gibi! Bana takvimler, sonralar, anlamlar, amaçlar sorup durma! Takvimler sabit, sen sonsuz gelip geçensin, anlam ve amaçsın, an zamanda öte ve berisin.
Bana daha hızlı, daha kolay şeyleri, hapları, mucizeleri de sorma lütfen! En kestirmesi dendiydi sen nerdeydin?
Dünyanın, insanların, şeylerin nasıl olması gerektiğine dair düşüncelerinle, toplumsal, ahlaksal, vicdani, zamansal, kültürel vs. kalıplarınla bunlara kapılıp gitmenle, acı, sevinç ve kozalarınla, seni onaylayıp onaylamamakla beni onaylayıp onaylamamanla, dogmalarınla ilgilenmiyorum, bunlar sadece çıkış noktası olarak işlevsel, aslolan için...
Her şey var da sen yoksan neye yarar? Durmaksızın yargılarken, kıyaslarken, beklentideyken, kendinde değilken, kendine binbir türlü şey yapıştırmışken buluşmamızın bir getirisi olabilir mi? En azından biraz açık kapı bırakmalı , boşaltmalı ve öyle tutmalısın. Sonra? Sonra selamlaşıp susarız birbirimize ne bileyim  Her şey vardı da farkında olanı liyakatını bekler dururdu döner dururdu ondan içeri sonsuzca...


Bana korkunu söyle seni kimin yönettiğini söyleyeyim 
İnsana hizmet eden korkuyla, insanı herşeyden eden korkuyu ayırtedemiyoruz!
İnsana hizmet eden korkuda zaten otomatik pilottasınız ve oldukça kendinizdesiniz, diğerinde ise kendinizde olmak dışında her yerdesiniz (genellikle bu geçerli) İşin kötüsü; bu 2. durum arttıkça otomatik pilot fabrika ayarlarınızda da sapma oluyor. iNSANIN KENDİNİ SABOTE ETMESİ BÖYLE BİR ŞEY 

Kendi yarattığın korkulara, koşullanmalara, binbir türlü safsataya inanmayı seçip bundan zevk alıp kendine acımak oraya buraya sarmak en hazin ve komik insan geleneği peki sen sadece bir insan mısın? Anlıyorum sonuna kadar; gerçeklerle yüzleşmekten ölümüne korkuyoruz ama zerre gram acımıyorum! Seviyorsanız siz de acımayın dik durun ve dönün, kendinize rağmen vazgeçin anda bırakın, telafisi herzaman mümkün, ama erken olursa en güzeli!

Korkun senden alınırken, gönlün genişletilirken hangi yollardan geçirilirsin boşuna mıdır? Bunları bir tart biç şikayet etmeden...

Arz etmediğin hiçbir şey yoktur ki talep yaratsın. Talep varsa illa ki arz etmişsin ki bu da boşuna değildir, sapıtmayasın.

Zannıyla sual olur herkes. Zannın olmadığı vakit ne olur? Sual olunmaz.

Bir noktaya kadar 'korkuyla istediğin her şeyi sana musallat ederim' der. Bir noktadan sonra 'korkuyla istediğin hiçbir şeyi sana yaretmem' der.

Tüm bildiklerini unuttuğunda, bunlar senden uzaklaştığında, kimlikler silindiğinde, sanki yeni doğan gibi, hafızasını kaybetmiş biri gibi, sonsuz sona yaklaşan biri gibi... Sen tüm bunlardan geriye kalansın. Kar tanesi ol, nota ol öyle Sev! Zamansız, mekansız, kimliksiz, kelimesiz, şekilsiz, ölçüsüz sev.

Yarın ölecek olsanız yaptıklarınızdan çok yapmadıklarınızı düşünecek paniğe kapılacaksınız, birden daha çok ya da az yaşamaya başlayacaksınız. Neleri kattınız? Neleri elediniz? Bu yükleri, eksikleri bir not edin önündeki bariyerlere zerre gram değer ve önem atfedip kapılmayın!!! Muhtemelen yarın ölmeyeceksiniz ama o not ettikleriniz sadece cenazelerde, ölüme yakın deneyimlerde hatırlamanız için değildir. Kendinizi bilmeniz içindir. Kendinizi bildiğinizde hatırlamanıza, hatırlatılmasına, ölmenize, paniğe kapılmanıza vs. gerek kalmaz ve bu epey şey'dir.

Sevgi ve Aşk nasıl ayrılır? Ayrılır mı ayrılmaz! Görünürde ayrılır. Aşk kendinden geçme hali, sevgi kendini bulma hali... Yok beşeri aşk, yok ilahi aşk, maddi sevgi, manevi sevgi... Bunlar birbiri içine, birbirine her an dönüşen, birbiri için olanlardır. Belki renkleri farklıdır takılma, ama her rengin içinde olan O yok mudur vardır işte, gerisini ne soruyorsun, sevgisizlik aşksızlık dahi dahildir ama buna tutunmayasın! Ruh rengarenktir ve senin "ben" dediğinin de değildir yaşa & yaşat.

Herhangi bir negatif salınım içinde (acı, öfke, üzüntü, kırgınlık, suçluluk vs.) kendinde değilsin! Bu doğru olabilir, gerekebilir ama kendinde olduğunu göstermez. Haklı olmak doğru olduğunda değil, kendinde olduğunda gerçekleşir. Helal olanları haram etmenin en kestirme yolu kendinizi kaybetmeniz, haram olanları helal etmenin en kestirme yolu kendinize gelmenizdir.

İnsan kendini yargılıyorsa yargısızlığınız bile incitecektir hatta belki en çok bu incitecektir. Sarılmak istersiniz bu ona ölüm gibi gelir, çok fazla gelir, iter böyle anlar olur siz gönülden devam edin.

Halin içinden geçerken hali bilemezsiniz. Halden geçince bilirsiniz buna mesafe diyoruz. Mesafe 2 şekilde alınır biri doğrusal diğeri boyutsal. Doğrusal olanı zaten otomatik yaşıyoruz. Boyutsal olan için farkındalık ve gören göz şart.

Perde aynı anda hem açık hem kapalı olamaz bundandır kısa devre  Tek istisna vardır o da denmez.

Hiç yorum yok: