Vicdan ve fedakarlığın, hoşgörü ve yardım isteğinin nefsin incelmiş makamları olduğunu duyunca çok şaşırıyoruz, üstüne bir de delleniyoruz neden? Öfke nefsin kaba makamıyken kabul, fedakarlığa gelince mi gocunmaya başlıyoruz, neden hayırdır, sınırlarımız ihlal mi oldu, ne oldu yerlere göklere sığmaz tahammülümüze? "Aşşağı değerlere" laf edince sorun yok, "Yüce değerlere" laf edince sorun var neden?
Bilinçli hiç bir insan, şartlar, yakınlık, görünen vs. ne olursa olsun bir diğerinin sorumluluğunu almaz. Her şeyin ötesinde, yasalarınız ne derse desin, Kolektif Yasalar buna asla izin vermez! Anneleri, geçin, Tanrının bile böyle bir hakkı ve iddiası yoktur. Eğer bir insan böyle bir sorumluluk alıyorsa korkudandır, korku son derece bulaşıcı olarak bilinçsizlik, güvensizlik, hırs, öfke, ayrılık ve acı taşır. Hayır! Şimdi siz kalkmış tüm bir devlet ve milletin sorumluluğunu bir insanın yüklendiği bir durumdan bahsediyorsunuz. Selametle diyorum... Aklınızı başınıza devşirmezseniz devşirirler.
Dağa seslenirsen dağ da sana seslenir sen de bir cevap aldım sanırsın sonra da o cevaba sararsın, dağa seslenme! Sus yeter! Olur da dağ sana seslenirse, dinle yeter! Olur ya dağ hareket ederse, sadece izle yeter! İşleri zorlaştırma, karmaşıklaştırma, kendini yola sürme yeter!
'Zamanım yok!', 'zaman yetmiyor!' bunlar şehir efsaneleri. Zamanın yoksa; ya kötü bir yöneticisin, ya bir sabotajcı, ya şikayetçi, ya bir dolandırıcı. Ya zamanını doğru yönetemiyorsun, ya zamanın olsa yapacağını düşündüğün şeyleri gerçekten istemiyor, korkuyor ve bu şekilde sabote ediyorsun, ya kurban rolünü oynayıp ona buna suç atıp şikayet ediyorsun, ya da istemem yan cebime koy şeklinde başka şeylere, alışkanlıklara öncelik veriyorsun ki zaten bu durumların hiçbirinde şikayet etmeye hakkın yok. Hangisi olduğunu anlarsan şehir efsanen daha rahat çözülür. Zaman olan bir şey değil, yaratılan bir şey, zamanın yoksa yarat, olan sensin, yetmeyen sensin, yettirecek olan da sensin, gelip geçen sensin. Yüzyıllardır daha çok zamanın olsun, daha az yorul, daha çok yaşa diye tonla şey icat edildi işe yaradı mı hayır demek ki sorun bu değil, yokluk bilincindeysen işe yaramaz, bereketiyle kullanamazsın ne zamanı ne de başka bir şeyi.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim:
Zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler.
Sorun dünyanın kötüye gitmesi, fazla kiloların, fazla alışverişlerin, fazla madde vs. kullanman, fazla arzuların, ilişkilerini devam ettirememen, fazla tutunman, çabuk sıkılman, tahammülsüzlüğün, fazla düşünmen, aşırı tepkiselliğin, duygusallığın, paranın, zamanının, imkanlarının yetersiz olması, herhangi bir şeye dengesizce abanman vs. değil! Sorun birilerinin ölmesi birilerinin yaşaması, birilerinin suçlu, haksız, kötü, birilerinin de suçsuz, haklı, iyi olması vs. değil!
Bunlar görünen, bilincindeki araçlar sadece!
İnsanlık havuzunda bilinçaltında sorun tektir ve işin tuhafı aslında hiç varolmamıştır, asıl doğası sorunsuzdur
:) ve bu görünmeyen köke sirayet etmedikçe dönüşmez olsa olsa değişir ya da ancak esnerler.
Sorun kaybettiğini sandığın şey, sorun koruma altına alabileceğini sandığın şey, sorun korktuğunu sandığın şeydir!
Ve bunları bu zihinle aşman mümkün değil, değiştirmen mümkün ama aşman mümkün değil!
Sorun bizzat zihnin kendisidir.
Sorunlarının hakikatini zihni aşmadan görmen ve getirilerini yaşaman mümkün değil.
Zihnini aşman bilinçten kopacağın, kendini ya da bir şeyleri kaybedeceğin anlamına gelmiyor aksine daha bilinçli olacağın, kendinle beraber her şeyi bulacağın anlamına geliyor.
O nedenle, zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler.
Peki nasıl çözerim? En güzelini dedem demiş işte, ben de ekleyeyim; önce sadece ve sadece izle !
Zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler.
Sorun dünyanın kötüye gitmesi, fazla kiloların, fazla alışverişlerin, fazla madde vs. kullanman, fazla arzuların, ilişkilerini devam ettirememen, fazla tutunman, çabuk sıkılman, tahammülsüzlüğün, fazla düşünmen, aşırı tepkiselliğin, duygusallığın, paranın, zamanının, imkanlarının yetersiz olması, herhangi bir şeye dengesizce abanman vs. değil! Sorun birilerinin ölmesi birilerinin yaşaması, birilerinin suçlu, haksız, kötü, birilerinin de suçsuz, haklı, iyi olması vs. değil!
Bunlar görünen, bilincindeki araçlar sadece!
İnsanlık havuzunda bilinçaltında sorun tektir ve işin tuhafı aslında hiç varolmamıştır, asıl doğası sorunsuzdur

Sorun kaybettiğini sandığın şey, sorun koruma altına alabileceğini sandığın şey, sorun korktuğunu sandığın şeydir!
Ve bunları bu zihinle aşman mümkün değil, değiştirmen mümkün ama aşman mümkün değil!
Sorun bizzat zihnin kendisidir.
Sorunlarının hakikatini zihni aşmadan görmen ve getirilerini yaşaman mümkün değil.
Zihnini aşman bilinçten kopacağın, kendini ya da bir şeyleri kaybedeceğin anlamına gelmiyor aksine daha bilinçli olacağın, kendinle beraber her şeyi bulacağın anlamına geliyor.
O nedenle, zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler.
Peki nasıl çözerim? En güzelini dedem demiş işte, ben de ekleyeyim; önce sadece ve sadece izle !
Bir dost
"Okul" kelimesinin kökü Antik Yunan'a dayanmaktadır ve "Boş Zaman" demektir.
Biz ne yaptık?!
Biz ne yaptık?!
KİŞİLİK dediğimiz şeyi yerlere göklere sığdıramazken kelime kökenine bakaydık bir tefekkür edeydik iyiydi.
Sen gene öv, öv de hobi olarak öv!
Sen gene öv, öv de hobi olarak öv!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder