27 Şubat 2017 Pazartesi

GÜNLE GELENLER 18




Rüyanıza hakettiği eşsizlikte güzel bakın lakin bir başkası aynı şeyi görmüyor, kimse sizin gibi rüya göremez.

Bugün kendin için gerçekten bir şey yaptıysan insanlık, dünya ya da kendi dışında atfettiğin diğer ötekiler için hiç endişe etmezsin, aksine...

Özgürlük; canın ne istiyorsa onu yapma egosu değildir. Ha şayet öyleyse, köleliğin en şık kılıflarından biridir. -Söz meclisten dışarı :)-

İnançlarınıza, değerlerinize, yargılarınıza, realitenize, gelip geçenlere tutundukça, neye tutunmanız gerektiği her defasında size özenle hatırlatılır.
Hatırlatma can yakıcıdır, iz bırakır ve tabii ki eşsiz değerdedir.
Hatırlatanın hatırlattığını adam akıllı hatırladığında diğerlerine ihtiyacın kalmaz, acın da kalmaz, tekrar tekrar hatırlatılmaya, hatırlamaya, hatıralara, hatırlanmaya, izlere evet işte tüm bunlara ihtiyacın kalmaz.

Şikayetler azalınca ya da azınca çalışma bırakılmaz! Fırtınada, baharda, sevgilide, düşmanda, hastalıkta, sağlıkta, dış etkenlere, şekillere, mekansal, zamansal, fiziksel, zihinsel durumlara, caydırıcılara vs. göre çalışma bırakılmaz.
Bırakılırsa pazartesi rejimlerine, hobi olarak yaplara, sihirli değnek masallarına, idraksizliğe, zanlara, bir ileri iki gerilere dönüşür. 
Çalışmalar daimidir, sonsuzdur, sizin bir parçanızıdır yeme içme, uyuma, yürüme, nefes gibi, eliniz kolunuz gibi, kendiliğinden tüm varlığınız gibi ve Aşkla...

Kabul etmekle onaylamayı karıştırıyoruz.
Kabul ettiğiniz bir şeyi illa ki onaylamanız gerekmiyor,
ya da onaylamadığım bir şeyi kabul edemem diye bir şey yok rahat olun, ikisi apayrı şeyler,
fakat dönüşüm için illa ki kabule kapı açmanız gerekiyor.

Çalışmalarda her türlü toplumsal/kişisel vicdan, algı ve yargılarınızdan özgürleşmedikçe, yani kabul edip izin verip dahil etmedikçe, yani izleyen olmadıkça, yani anlayış ve şefkat olmadıkça o çalışma illa ki yalpalar. Bu tip lükslere özellikle belli alanlarda giremezsiniz! Fabrika ayarlarınıza dengeyle hakim olun & sık sık merkezlenin.

Zihin bir kez eşiği geçti mi onun adı artık gönüldür! Ordan düşme olmaz, gel-git olmaz, orda can sıkıntısı, endişe olmaz; daimi ve koşulsuz huzur, daimi meditasyon ve farkındalık!


20 Şubat 2017 Pazartesi

GÜNLE GELENLER 17





Vicdan ve fedakarlığın, hoşgörü ve yardım isteğinin nefsin incelmiş makamları olduğunu duyunca çok şaşırıyoruz, üstüne bir de delleniyoruz neden? Öfke nefsin kaba makamıyken kabul, fedakarlığa gelince mi gocunmaya başlıyoruz, neden hayırdır, sınırlarımız ihlal mi oldu, ne oldu yerlere göklere sığmaz tahammülümüze? "Aşşağı değerlere" laf edince sorun yok, "Yüce değerlere" laf edince sorun var neden?


Bilinçli hiç bir insan, şartlar, yakınlık, görünen vs. ne olursa olsun bir diğerinin sorumluluğunu almaz. Her şeyin ötesinde, yasalarınız ne derse desin, Kolektif Yasalar buna asla izin vermez! Anneleri, geçin, Tanrının bile böyle bir hakkı ve iddiası yoktur. Eğer bir insan böyle bir sorumluluk alıyorsa korkudandır, korku son derece bulaşıcı olarak bilinçsizlik, güvensizlik, hırs, öfke, ayrılık ve acı taşır. Hayır! Şimdi siz kalkmış tüm bir devlet ve milletin sorumluluğunu bir insanın yüklendiği bir durumdan bahsediyorsunuz. Selametle diyorum... Aklınızı başınıza devşirmezseniz devşirirler.

Dağa seslenirsen dağ da sana seslenir sen de bir cevap aldım sanırsın sonra da o cevaba sararsın, dağa seslenme! Sus yeter! Olur da dağ sana seslenirse, dinle yeter! Olur ya dağ hareket ederse, sadece izle yeter! İşleri zorlaştırma, karmaşıklaştırma, kendini yola sürme yeter!

'Zamanım yok!', 'zaman yetmiyor!' bunlar şehir efsaneleri. Zamanın yoksa; ya kötü bir yöneticisin, ya bir sabotajcı, ya şikayetçi, ya bir dolandırıcı. Ya zamanını doğru yönetemiyorsun, ya zamanın olsa yapacağını düşündüğün şeyleri gerçekten istemiyor, korkuyor ve bu şekilde sabote ediyorsun, ya kurban rolünü oynayıp ona buna suç atıp şikayet ediyorsun, ya da istemem yan cebime koy şeklinde başka şeylere, alışkanlıklara öncelik veriyorsun ki zaten bu durumların hiçbirinde şikayet etmeye hakkın yok. Hangisi olduğunu anlarsan şehir efsanen daha rahat çözülür. Zaman olan bir şey değil, yaratılan bir şey, zamanın yoksa yarat, olan sensin, yetmeyen sensin, yettirecek olan da sensin, gelip geçen sensin. Yüzyıllardır daha çok zamanın olsun, daha az yorul, daha çok yaşa diye tonla şey icat edildi işe yaradı mı hayır demek ki sorun bu değil, yokluk bilincindeysen işe yaramaz, bereketiyle kullanamazsın ne zamanı ne de başka bir şeyi.


Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim:
Zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler.
Sorun dünyanın kötüye gitmesi, fazla kiloların, fazla alışverişlerin, fazla madde vs. kullanman, fazla arzuların, ilişkilerini devam ettirememen, fazla tutunman, çabuk sıkılman, tahammülsüzlüğün, fazla düşünmen, aşırı tepkiselliğin, duygusallığın, paranın, zamanının, imkanlarının yetersiz olması, herhangi bir şeye dengesizce abanman vs. değil! Sorun birilerinin ölmesi birilerinin yaşaması, birilerinin suçlu, haksız, kötü, birilerinin de suçsuz, haklı, iyi olması vs. değil!
Bunlar görünen, bilincindeki araçlar sadece!
İnsanlık havuzunda bilinçaltında sorun tektir ve işin tuhafı aslında hiç varolmamıştır, asıl doğası sorunsuzdur :) ve bu görünmeyen köke sirayet etmedikçe dönüşmez olsa olsa değişir ya da ancak esnerler.
Sorun kaybettiğini sandığın şey, sorun koruma altına alabileceğini sandığın şey, sorun korktuğunu sandığın şeydir!
Ve bunları bu zihinle aşman mümkün değil, değiştirmen mümkün ama aşman mümkün değil!
Sorun bizzat zihnin kendisidir.
Sorunlarının hakikatini zihni aşmadan görmen ve getirilerini yaşaman mümkün değil.
Zihnini aşman bilinçten kopacağın, kendini ya da bir şeyleri kaybedeceğin anlamına gelmiyor aksine daha bilinçli olacağın, kendinle beraber her şeyi bulacağın anlamına geliyor.
O nedenle, zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler.
Peki nasıl çözerim? En güzelini dedem demiş işte, ben de ekleyeyim; önce sadece ve sadece izle !
Bir dost


"Okul" kelimesinin kökü Antik Yunan'a dayanmaktadır ve "Boş Zaman" demektir.
Biz ne yaptık?!

KİŞİLİK dediğimiz şeyi yerlere göklere sığdıramazken kelime kökenine bakaydık bir tefekkür edeydik iyiydi. 
Sen gene öv, öv de hobi olarak öv!

GÜNLE GELENLER 16




Zanlarının ötesinde... 
Her ölüm sıralıdır! 
Her ölüm vakitlidir! Tamdır! İstisnasızdır! ve Tadımlıktır. 
Biri demiş ki, 'zorlaştırmayın kolaylaştırın!' buraya da uyar, zorlaştıran, ayıran ve acıtan daima zihindir! 
Zulüm-Zan-Zihin. 

İlk tomurcuklar geldiğine göre @Bahar Temizliği Festivali... Enerji boşlukta akar! Dolapları, mideleri, kafaları, gündemleri, yükleri itinayla boşaltın, temiz, mis, az ve öz.

Ne kadar çok kaptırırsan o kadar aptallaşırsın! Bir noktadan sonra artık dönüş için sapla samanı ayıramaz hale gelir, farkında bile olmazsın, hatta zevk alırsın bundan akıllanıyorum sanırsın. Sonunda da ne enerjin kalır, ne kafan, ne de aşkın.

Veremiyorsan alamazsın,
alamıyorsan vermediğindendir, adil ve net.
Evrendeki hiçbir güç karşılıksız çalışmaz huzur istiyorsan huzursuzluk yaratanı bırakacaksın... Karşılayabiliyorsan da karşılayamıyorsan da liyakat ve çaba sonucudur.

Öylesi de var böylesi de, çeşit çeşit, diyar diyar, renk renk, kusursuz, seyredilesi... Eline sağlık.

 Sorun,çözümü bilmez! 
Sorunu yaratan çözümü bilir! İkisi ayrı şeyler.
Çözümü bilen, sorunu yaratır ki kendine gelebilesin! 
Sen halen sorunla hemdemsin, çözüme gel.
Kendinin ya da ötekinin acısını ya da sevincini bilmen şart ama olmak için bundan özgürleşme, özdeşleşmeme adımı gerekiyor ki buna sempatiden ari olmak diyoruz zihin buna bencillik, duygusuzluk, faydasızlık, pasiflik vs. der :) Oysa bunların ve kaybolmanın en kestirme ve garanti yolu zihinle bir olmandır.
Her şeyin başı ve sonu; önce zihni izlemeyi öğrenmen, göreni bilmen şart.

İkilikte olduğun her an şirktesin.
Şirkteysen dengede değilsin.
Bunun da bir getirisi var.
Şirkte olduğun sana pek çok yolla işaret edilir.
Şirk koşmada zihin sana yeter.
'Terbiye edici olarak nefsin sana yeter.'
Amma velakin her şey zıddıyla bilindiğine göre,
şirk koşmadan, nefsten geçmeden de bilmen mümkün değil,
zihnin hakikatini bilmek için zihni bırakman şart, bu delireceğin anlamına gelmiyor, aksine o eşikte birden bire akıllanacaksın ve bu an zamanda bütüne yayılacak zaten sonsuzlukta hep olduğu gibi ve fakat "sen" eksik saydığının henüz farkına varacak, aradığını tanıyacak, sana yük olanın aslını bileceksin!
Şimdi tüm bunları diyeni, ötesini berisini, hepsini bırak!
Ne oldu? Nerdesin?
?


"Kalp başka, kafa başka konuşur" yok böyle bir şey, hiç olmadı, sen öyle duyuyorsun.

En çok cevap vermek istediğinizde susun! Berbat geçen bir kaç saniyeden sonra hayat başlıyor.

Zihninizi ciddiye almaya başladığınızda, o da sizi ciddiye almaya başlar sonra bir de bakmışsınız yaka paça zanlar dünyasındasınız yapmayın.


GÜNLE GELENLER 15




"Ben senin için saçımı süpürge ettim, ne fedakarlıklar yaptım sen neden ... yapıyorsun, sana baktım sen de bana bakacaksın tabii ki" tanıdık geliyor mu bu ve bunun gibi cümleler?
Geliyorsa sorgulayın! Nadiren de olsa bir kaçını gül bahçesine taşımışlığı vardır, ama genellikle cehenneme giden yollar 'iyi niyet' taşlarıyla döşelidir. Etmeyin!
Bir Dost


Bir insan nefret, korku ve direnç doluysa yapabileceğiniz en muhteşem şey; onu gerçekten anlamak ve beklentisizce şefkat verebilmektir.

Top 5
-Dediklerin çelişiyor, hangisini alayım?
Nerdeysen onu al :)
-Dediklerin itici.
Aynalara küsmüş olmayasın :)
-Dediklerin pek çekici
Senden ötürü :)
-Dediklerin çok zor, uygulaması zor, anlaşılması zor.
Zorlaştıran kim? :)
-Kafayı bozmuşsun
Çok şükür :)


Kimi, neyi seversen sev sevdiğin kendinsin, nefret ettiğin de... Nereye gidersen git bulduğun kendinsin, bulacağın da... Tüm bu yolu kalabalıklarda bir tek kendinle, kendine yürümektesin!

Odak neresiyse, enerji oraya akar ve enerji nereye akarsa odak o olur, yaratım böyle gerçekleşir.
Enerjiniz değerlidir, odaklar önemlidir, çarçur etmeyin, farkındalıkla seçin !



Güçlendiğinde, özgürleştiğinde! magazinden, haberlerden, gündemden ya da öteki gündemden beynin yanmaz ya da kurumaz korkma. 

Bilgeler savaşmadan kazanır, çünkü onlar yeterince savaşmıştır ve artık düşmanını adıyla çağırma şerefine nail olurlar. Düşmanının adını bildin mi?

Yerlere küfrettikçe, gökleri de yerleri de sana yar etmem dedi. 
Gökleri ayırdıkça, yerleri de gökleri de sana yar etmem dedi. Ve ekledi;
"Öldürmeyeceksin!"


Bazı kapılarda çok durulmaz, uyuşturucudur, takılma, durma, sadece yürü! Senin işin; kapılar ve yürüyen yokolana dek budur dedi.

Hayat fevkalade basit ve herhaliyle kusursuz şahanelikte, nasıl ve neden zorlaştığını görünce gülme krizine girersin. Etme yazıktır.

İmkanınız varsa Aşık olun, yoksa delirin o da yoksa önce bi durun! En azından akıllanmaya ya da aptallaşmaya çalışmayın! 

Sevgili "hayvan hakları" savunucuları, "duyarlı" insanlar; "Bugün hayvan öldüren, yarın insan öldürür" şeklindeki sloganlarımızın açılımı ne yazık ki "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ile aynıdır. Bu şuna benziyor;"başımın gözümün sadakası olsun diye..." Bu söylemler araçsallaştırma, ben ve korku ekseninde kilitlendiği için varolanı değiştirmez sadece daha da azdırır. Dil derinde ne var ne yoksa yansıtır, kılıflar enerjiyi değiştirmez. Kaş yapayım derken göz çıkarmasak, sevgi neydi? Reklamın iyisi, kötüsü olmaz, istediğimizi sağlıyorsa mübahtır demeyin, öyle bir olur ki...

Çok nadirdir fakat eşiği geçip duygulanırken zulmetmemeniz, düşünürken zannetmemeniz mümkün! Hem o hem o!

GÜNLE GELENLER 14



Zihin bir kez eşiği geçti mi onun adı artık gönüldür! Ordan düşme olmaz, gel-git olmaz, orda can sıkıntısı, endişe olmaz; daimi ve koşulsuz huzur, daimi meditasyon ve farkındalık.

Garantili, en kestirme, bol acılı yanıştır: Ayırın ve Yargılayın! Ayırmayıp yargılamayan yanmıyor mu? O da yanıyor, onun ki de bi başka. Dedik ya ayrıcalık yok.

'Gördüğünün yarısına inan, duyduğunun hiçbirine inanma' demişler. 
Daha bi meali; düşündüklerine inanma!
Neden?
Zandır!
Zanlara elini veren kolunu kaptırıyor, gerisini de hepimiz biliyoruz zaten.
İnanma! Ta ki..........


İnsanlar tarafından anlaşılmıyorsan güzel yoldasın,
kendin tarafından anlaşılmıyorsan daha da güzel yoldasın,
insanlar tarafından anlaşılıyor ama kendin tarafından anlaşılmıyorsan yolun yol değil :)
bunlardan geçip anlaşılmayı, güzeli, yolu vs. bir kenera koyduysan bambaşka
ve hepsi bir oturunca dengedesin, işte o zaman anlaşılır anlaşılması gereken varsa ve anlar anlaması gereken varsa!


Keder, üzüntü ve hüznü birbirlerine karıştırıyoruz. 
Aynı şey huzur ve mutluluk için de geçerli. 
İnanç ve iman, realite ve hakikat, şükür ve hamd, görülen ve gören, zihin ve gönül, ego ve sevgi için de geçerli!
Alıcınızın ince ayarlarını her değişimde kontrol edin! Ta ki... evet ta ki.........


'Senden içeri olan sen' hep seninle, her an burda her şeyle ve hiçbiriyle!
Sen nerdesin? Orası muamma; gidip gelmece, bir arkadaşa bakıp çıkacaktık durumları güya.


Cehalet mutluluktur ama muhabbeti getiren, mutluluk değildir!
Her şey ve herkes aynı yasalara tabiidir, ayrıcalıklı ve muaf değildir. Ayrımlar, alçaltmalar, yüceltmeler, biçimler kafandadır.

Beklenti, yanılsama (zan) ve koşulları aşmayanın zihinden özgürleşmesi mümkün değildir, dolayısıyla ne sevebilir ne de bilebilir. 
Özgürleşmenin ilk koşulu ışığın nüfuz etmesidir ve ışık daima çatlaklardan hücum eder, tabii siz çatlaklarınıza zulmetmeden izin vermeyi kaldırabilirseniz.