Sırrı çözdüm diyene aldanma.
Sır çözülmez, sen çözülürsün sır içinde.
Adı üstünde; sır... Sır kalır.
Bazı insanlardan, bazı ortamlardan, bazı şeylerden kalp bağını koparmadan nefs bağını kopararak sessizce uzaklaşabilirseniz ne mutlu!
Kavgayla, öfkeyle, kınamayla değil de onun da büyük resimde bir takım şeylere hizmet ettiğini,
her şeyin zıttıyla varolduğunu iç huzuruyla ve güveniyle kabullenerek,
araçlarına saygıyla ve fakat kendi araçlarını seçerek,
yargılamadan, özgürce, hakkını iade ederek, size verdiği armağanı alarak, şefkatle,
sessizce uzaklaşabilirseniz ne mutlu size!
Bunu realitenizin hakikate en yakın olduğu noktadan bilinçli bir şekilde yapabilirseniz ne mutlu hepimize! Kırmadan dökmeden kendinizi ve ötekini, sessizce derman olmak... Mümkün!
"Egoyu Öldürelim" ve "Egoyla Savaşalım" hesaplarınızdan, "Ego" hesabına yatırılanlar acayip faiz getiriyormuş, bir de vadeli yaptınız mı tadından yenmez bilginize.
Olmayan hesaplarla oynamayın
:)
Olmayan hesaplarla oynamayın

-Yel Değirmenleri
Korku faydalı, doğal ve gereklidir. Bu içgüdüsel haliyle korku, gerektiği an, otomatikman, olabilecek tüm tasarımları harekete geçirerek sizi olması gerektiği biçimde koruyacak ve acıyı minimize edecektir.
Korku pathetikleştiğinde, bir zihin yanılsaması haline dönüşür; buna endişe diyoruz. Endişe, olabilecek tüm tasarımları devre dışı bırakarak sizi korumayacak, hatta direk ateşe atacak, bununla birlikte acıyı da tahammül edilmez hale getirecektir.
Endişenin korkudan farkı ve yarattığı yıkımın sebebi; bizzat sizin yazılımınız olmasındandır.
Endişe rutin bir aktivite olduğunda tüm çakralarda farklı bir yüze bürünür, blokaj yaratır ve sistemi dengesizleştirerek kitler. Zamanla korku ve endişeyi ayırt edemez ve onarmaktan da yoksun hale gelirseniz; gerçekten korkmanız gereken durumlarda (savunma ya da kaçma vs.) donakalma, korkmamanız gereken durumlarda can havliyle binbir türlü saçmalama durumları yaşanır ve bu bir tür bol öfkeli kolektif panik hastalık haline dönüşür. Şu an çoğumuzda öyle ne yazık ki; günün çoğunu sürek avında ya da gladyatör olarak geçiriyoruz
:) Gerek var mı, bana ya da çevreme faydası var mı? Yok! Ya da şöyle diyelim korku varken zaten endişeye gerek yok
:D Bir şey yapılabiliyorsa zaten yapılacaktır, yapılamıyorsa endişe ettiğindendir ya da yapılmaması gerektiğindendir, donanımına güven, korsanları temizle.
Korku pathetikleştiğinde, bir zihin yanılsaması haline dönüşür; buna endişe diyoruz. Endişe, olabilecek tüm tasarımları devre dışı bırakarak sizi korumayacak, hatta direk ateşe atacak, bununla birlikte acıyı da tahammül edilmez hale getirecektir.
Endişenin korkudan farkı ve yarattığı yıkımın sebebi; bizzat sizin yazılımınız olmasındandır.
Endişe rutin bir aktivite olduğunda tüm çakralarda farklı bir yüze bürünür, blokaj yaratır ve sistemi dengesizleştirerek kitler. Zamanla korku ve endişeyi ayırt edemez ve onarmaktan da yoksun hale gelirseniz; gerçekten korkmanız gereken durumlarda (savunma ya da kaçma vs.) donakalma, korkmamanız gereken durumlarda can havliyle binbir türlü saçmalama durumları yaşanır ve bu bir tür bol öfkeli kolektif panik hastalık haline dönüşür. Şu an çoğumuzda öyle ne yazık ki; günün çoğunu sürek avında ya da gladyatör olarak geçiriyoruz


Konfor alanının ve bilindik olanın artısı; çocuğu korumak, büyütmek, belli maddesel gelişimleri sağlamaktır, fakat sürekli aynı tip habitatdan beslenip o kozanın içinden çıkamaz hatta belli korkularla onu rasyonelleştirir, ondan zevk alır hale geldiğinde bu, dönüşümünü imkansız hale getirecektir.
Bundandır ki; güçlü olandan değil, uyumlu olandan yanadır akış. Uyumlu olanın gücü; farklı habitatlardan beslenebilmesi esnekliğindendir ya da farklı habitatlardan beslendiğinden uyumlu ve güçlü olmuştur.
Güneş de güneş diye direttiğimizdendir güdük kalmamız, güneş de güneş diye direttiğimizdendir fırtınanın nimetini alamamamız, diretmendendir sert kabuğun ve sert kabuğundandır ona buna köleliğin, şikayetin, acın ve sıkıntın!
"Aşık" olamıyorum diyorsun ya olamazsın, diretirsen OL'amazsın, bırak aşığı, küçük bir çalı bile olamazsın! Bir rüzgarda savrulur, fırtınada kırılır yitip gidersin! Rüzgar estiğinde, 'neden esiyor, ben eğilmem bükülmem, şöyle olsun' diye rüzgara kızıyorsun, bu öfke senin tüm enerjini çekip zehirlerken ne dönüşümünden, ne aşkından, neden bahsedeceksin? Önce eğil ve esne. Kafandaki güneş tanrısıyla kozanın içinde sihirli değneğini ararken eğilemezsin! Bükülemezken ne kozanın içinden çıkabilirsin ne de sihirli değneğinin, güneş tanrının, Aşkının... her neyse davan işte onun hakikatini görebilir, hak'edebilir ve yaşayabilirsin. Korkun seni yerle bir etmeden kendi rızanla bırak çık içinden, o zaman korkunun hakikatini de görmüş olacaksın.
Bundandır ki; güçlü olandan değil, uyumlu olandan yanadır akış. Uyumlu olanın gücü; farklı habitatlardan beslenebilmesi esnekliğindendir ya da farklı habitatlardan beslendiğinden uyumlu ve güçlü olmuştur.
Güneş de güneş diye direttiğimizdendir güdük kalmamız, güneş de güneş diye direttiğimizdendir fırtınanın nimetini alamamamız, diretmendendir sert kabuğun ve sert kabuğundandır ona buna köleliğin, şikayetin, acın ve sıkıntın!
"Aşık" olamıyorum diyorsun ya olamazsın, diretirsen OL'amazsın, bırak aşığı, küçük bir çalı bile olamazsın! Bir rüzgarda savrulur, fırtınada kırılır yitip gidersin! Rüzgar estiğinde, 'neden esiyor, ben eğilmem bükülmem, şöyle olsun' diye rüzgara kızıyorsun, bu öfke senin tüm enerjini çekip zehirlerken ne dönüşümünden, ne aşkından, neden bahsedeceksin? Önce eğil ve esne. Kafandaki güneş tanrısıyla kozanın içinde sihirli değneğini ararken eğilemezsin! Bükülemezken ne kozanın içinden çıkabilirsin ne de sihirli değneğinin, güneş tanrının, Aşkının... her neyse davan işte onun hakikatini görebilir, hak'edebilir ve yaşayabilirsin. Korkun seni yerle bir etmeden kendi rızanla bırak çık içinden, o zaman korkunun hakikatini de görmüş olacaksın.
Bir dost
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder