25 Ocak 2017 Çarşamba

SEÇİMLERİMİZ



Pervaneler & Gökkuşakları;
Velhasıl bugün biraz ağır konuşacağım ama hayırlı bir sebep için ol'sun...
Çoğumuzu binbir türlü şeyle boğuşurken izliyorum yol böyle eh ama siz seçtiğiniz için böyle ne yaparsanız kendinize, yapmadıklarınız da kendinize, olup biten bu başka bir şey yok,
kısır döngülerle, kendi yarattığı ve tutunduğu rüyalarla, yanılsamalarla dönüyor çoğumuz. Bunu kendime neden yapıyorum sorun? Dahası, başka türlüsü nasıl mümkün sorun?
Hemen şu an ne oluyorsa ne olduysa hepsini geride bırakın sizden, yaşamınızdan, hediyenizden ve aslolandan değerli değil hiçbir şey, yüklerinizi, aslında hiç varolmayan şeyleri taşımayı seçmeyin, sizi zorlayan bizzat ışığınızdır, lütfen sırtınızı kendinize ve ona yaslayın, dert edinmeyin, güvenin, izin verin, kabul edin, şikayet etmeyin, kişiselleştirmeyin, olan neyse hikmeti nedir, benim için ne var diye sorun? Cennet, cehennem, mucize her şey sizde.
Her an gören, hakim olan ve seçen olun, bir kuş tüyünden hafiftir zihin ve kalp ve özgürdür her şeyden, asıl doğası budur zaten gerisi parazit, teferruat, çerez, bakış açınızı değiştirince hepsi gül bahçesi ve bu bir tek, her seferinde sizin elinizde, mutlu olmak için geldiniz!Kimseye, hiçbir şeye bir sözünüz olamaz sizin, hiçbir şeyin de üzerinizde yaptırımı olamaz siz izin vermedikçe, tüm anlaşmanız her şeye rağmen ve her şeyin üstünde kendinizle, kendi kıymetinizşe, kafanızın, duygularınızın içinde olup bitenler, ötekiler, diğerleri, gündelik debdebe, gelip geçenler, gelecek olanlar vs. değil yaşamak bu murat edilmedi, belli şeyler çok güçlüdür kazınmıştır biliyorum ama algınız da bu böyle an zamanda, hafifleyin ve geçin artık o eşikten, ikiyi, üçü, beşi bırakın!
Birinin ışığının önünü nelerle tıkadığını, kendini nelerle takas ettiğini izlemek en zoru beni yormayın, üzmeyin nolur :) Kendinize özen gösterin hayli yeterli hepimiz için, bir girdi çıktı yapın oturup ve ne yapılması gerekiyorsa biliyorsunuz ve yapın, çalışmalarınızı ertelemeyin, vazgeçmeyin, bahanelemeyin, bırakmayın, korkmayın, dağılmayın, kapılmayın, gönülden yapın.
Her ne haldeyseniz her ne sanıyorsanız kendinize gelin. Öğrenin, yardım alın görüntüde birlikte yürüyoruz hepimiz ama gene de yolu bir tek ve sadece kendinizle yürüyorsunuz. Çok mu zor? Değil hiç de değil en kolayı aslında ve uğraştıklarımızla kıyaslanınca paha biçilmez, kelimeye gelmez <3
Aşkla... Pırıl pırıl bir gece ve yepyeni bir gün olsun hep olduğu gibi... Bir bebek gibi açın gözlerinizi uykunuzdan, şükranla, dopdolu ve sıfır kilometre, hep olduğu gibi...
Bir dost

BAŞARI



Hem başarılı hem de mutlu olan çok az insan vardır. Bu insanlar 'başarılarını' mutluluklarının ve içsel dürüstlüklerinin önüne koymayanlardır. Başarı-mutluluk ve dürüstlük bunlar birbirine bağlı, koşulsuz şartsız ve içsel düsturlardır ve bizzat değer, özgüven ve özsaygıdan doğar. Ebeveynlik egolarını ve korkularınızı hakimiyet altına alarak çocuklarınıza bunların hiçbir dış etmene (para-pul, iş, kariyer, mevki, aşk, diğer ilişkiler vs.) bağlı olmadığını öğretin, hatta kimseye bir şey öğretemeyeceğinizden örnek olun. Aksi takdirde o zehirler akacaktır, sizden önce çocuğunuza, sonra tekrar size ve tüm çevreye...

ŞİFA KANALLARI İÇİN ÖNEMLİ OLANLAR!


Bir şifa kanalı için -ki bu en genel anlamıyla hepimiz demek- en zor açanlardan biri; giderek incelen şekilde empati/sempati ayrımını yapabilmektir ve bu tabii ki bizzat sizin kendi yaşamınız içinde, ötekilerle ilişkilerinizde her türlü halle sınanacaktır. Şifa kanallarının düşünce-duygu mesafesini dengeyle gözetmesi gerekir ki bu varolan en yüksek izin veriş, nefsi aradan çekiş, duyarlılık olup kendinizin ve bütünün en yüksek hayrınadır. Sempati en keskin kılıçlardandır. Yüksek empati, düşük sempati candır. Örneklemelere girmek istemiyorum durum farkettiğiniz üzere aynı zamanda paradokstur, tüm sınavlar ve oluş paradokslar üzerine kuruludur. Paradoksların tek çözümü vardır beni aradan çekin. Nasıl yapacağım? Önce çokça izlemeye ve 'sadece izle'meye başlayarak. İzlemek pasif değildir bilakis en aktif haldir.
"Ey nefsim seni sen yapan benim, beni de ben yapan sensin, ya yola gel beraber gidelim ya da yoldan çekil ben Hakk'a gideyim." Rumi

GÜNLE GELENLER 13



Kelimeler büyüdür, kendi kendini doğrulayan kehanet evrenidir, kelimelerden okunur evrenin.

Ama, keşke,belki... Kelimelerin gücü adına, bunlar negatifler kadar olmasa da öncesinde geleni zıttıyla geçersiz kılar eder. 
Seviyorum ama... Sevmiyorsun! 
İstiyorum ama... İstemiyorsun!
Nokta.

Varlık yoklukta sınanır, yokluk varlıkta.
Varlık zannındaysan yokluğu illa ki tadacaksın ki vardan yok olabilesin. 
Yokluk zannındaysan varlığı illa ki tadacaksın ki yoktan varolabilesin, 
halden hale geçeceksin ki nihayetinde VAROLabilesin.

Ruhun karanlık gecesi sen onunla yürüyebilene kadar karanlıktır. Hızır ne demiş; 'dön, sen benimle yürüyemezsin', yürüyebildiğinde hep aydınlık, sonrası ne aydınlık ne karanlık...

'Geçmişi bilirsem düzelebilirim, kökeni, nedeni-nasılı, ötekini berikini anlayabilirsem iyileşebilir, yol alabilirim.' Sana geçmişle, kökenle, neden-nasılla. ötekiyle ilgili milyon tane şey sayarım, anlarsın, yaparsın da ama şimdiye hazır olmadan bir adım bile atamazsın ve geçmişin fırtınası şimdinin yanın da meltem gibi kalır. Geçmişle, kökenle, ötekiyle yol alıyorsan bu değişim olur, şimdiyle bütünleştirebiliyorsan bu dönüşüm olur. Anahtara ulaşmak için geçmişten 'geçmek' zorundasın ama anahtar şimdidedir! Her nerdeysen kendine gel! Şimdi 'serttir', kendin 'serttir', aşk 'serttir' gelmemek için daha ne yol varsa hepsini sırayla dene, çıkmaz sokak!

Korumalar dizersen korunamazsın. yegane koruman, açıklığındır.

Akrebin görevi sokmak diye akrepten vazgeçersen, o zehir sana zerkolunur. Bir başkasının göreviyle kendi görevinden vazgeçen gafil sen kendi işine bak! Senin görevin nedir?

'Ya gelmezsen, ya gidersen, ya bulamaz, ya anlayamazsam?...'
'Gelip giden, olup biten, kaybedip bulan, anlamlandıran sensin! Ben sabitim!' dedi.

Öfkeliyken sardığınız her şeye şiddet bulaşır, neye saracağınıza özen gösterin bari, mesela vardır bu tiplerden çok; ev temizliği gibi işlere falan hiç bulaşmayın, aynı durum diğer negatifler için de geçerli ve fakat üzgünken ev temizliğine sararsanız evden alacağınız tepki, öfkeliyken alacağınız tepkiyle aynı değil, ha ben deney insanıyım diyorsanız buyrun, o da çok eğlenceli ama sonra "mekan temizliği" farz, enerji eşyalara çok pis siner sonra gene size biner, mekanların enerjisi, yerlerin kulağı, koltuğun, kıyafetlerinizin canı vardır, yapmayın kendinizi düşünmüyorsanız kıymayın şuncağızlara kadifeler okşanmak içindir, ahşaplar koklanmak, camlar parlamak... hırsla, aceleyle vs. değil şükranla temizleyin! yapabiliyorsanız mutlaka kendiniz, en doğalından ve tabiki şiir gibi... Aşklı meşkli şarkılısından olsun bi rica, hayrını görürsünüz... :) -Son eşya bükücü ev hanımı bknz: Temizlikle tekamül-

GÜNLE GELENLER 12



"Okul" kelimesinin kökü Antik Yunan'a dayanmaktadır ve "Boş Zaman" demektir.
Biz ne yaptık?!

KİŞİLİK dediğimiz şeyi yerlere göklere sığdıramazken kelime kökenine bakaydık bir tefekkür edeydik iyiydi. 
Sen gene öv, öv de hobi olarak öv!

İçe bakış, bununla ilgili tüm çalışmalar ve devamı oldukça fazla CESARET gerektir. Tüm bildiklerinizi, olduğunuzu, olduğunu sandığınız şeyleri, tutunduklarınızı ve sınırlarınızı bir kenara bırakmanız gerekir. Önce cesaret ya da cesaretsizlik gelir, diğer her şey ona uygun olarak takip eder ve dengeye oturur.

Kimi Osho'yu sıkıcı buldu, kimi gereksiz, kimi simsar, kimi bencil, kimi uçuk, kimi tehlikeli, kimi bilge, kimi aydınlatan buldu... Herkes neyse ve neyse kendini sıkıştıran onu buldu, tüm diğerlerinde olduğu gibi...

Bir insanı tanımak istiyorsan nelerden haber verdiğine, seçimlerine, üstüne başına, haline tavrına, duvarlarına... bakarsın. Mesele insanı tanımak değil ki! Onda gizlenendir mesele! Ona'dır hürmet.

Şeytanın favorisidir tapınaklar ve über değerler.... Bundandır ki; 'sana yularsız da binerim' der.

Dil ikilikte! Şirk koşar! Zihin, beden şirk koşar! 
Uyuyan, uyanan şirk koşar! Cennet cehennem, aydınlık karanlık şirk koşar! 
Araf, berzah da şirk koşar! Aşk ve Gören dahi şirk koşar!
Ötesi mümkün, ve dahi içindeyken mümkün! Sırrın sırrından haber ver.

Kim ölü kim diri bildin mi? Ne üzerine ölürsen onun üzerine diriltilirsin de dönüşün olmaz.

Medyayla, siyasetle, insanla uğraşanlar belki de enerji alanına en çok özen göstermesi gerekenlerdir. Biz bugün bunu gördük.

Aşk geldi mi kül / kul olmadan bırakmaz,
sen Sen ol şerbeti zehir etme.

Marifetmiş gibi haber yapan da var,
Marifetinden utanan da...
Marifetin canı cehenneme diyen de var,
Marifeti kendinden bilen de var...
Marifeti ötede beride arayanda...
Var da var işte, marifet ehlinin elinde yoğrulmak, demlenmek düşsün nasipse...


Karnesi sıfır olup paylaşan olursa gönlünden öpücem.
Eğitim sistemimiz berbattı di mi tey Allahım


Dervişin fikri de, zikri de, hali de Aşk...

"Elimde olsa cenneti ateşe verirdim cehennemi de bir kova suyla söndürürdüm ki Aşk baki kalsın." Şems

Dünyanın, insanların, herhangi bir şeylerin senin, benim, onun zihnine göre nasıl olması gerektiği, doğru/yanlış değil olay! Öyle olsaydı çok başka olurdu!
Olay bambaşka! Bunu biliyorsun ama öteki daha "güzel" di mi.
Evet öyle ama tüm bu "daha bişeylerin" bir son kullanma tarihi var.
Son kullanma tarihi geçince başlıyor dans.

İnandığı şeyi savunmaya geçenin kendisi henüz o şeye inanmamıştır. Oturmamış kıyafet rahatsızlık verir ihtiyaç bundandır.
*** Neresinden tutarsan :) Muazzam bir eser, tek kelimelik külliyatlar
'Dünyaları dolaştım da içime sinmedi' demiş derviş Tapduk'a 
'Nedir şu 'la ilahe illallah'ın anlamı, belki sen bilirsin?'
Kulağına fısıldamış Tapduk: 'Ölüm var!' 
***

Görünenin değil görenin gerçek olduğunu biliyorum diyecek yerdesin madem hey Maşallah, görenin kim/ne olduğunu diyebilecek misin?

Sorun ne?
Sorun benim!
Bunu diyebilen ne kadar az, elde var 1.
O zaman, şu seni ortadan kaldırdık mı ne sorunun kalır, ne davan. O sen hiç varoldu mu ki? Kişisel cennet!
Cehenneme girmeyen cennete de meyletmeyen var.
Onun hali de başka. Başka başka...
Olup bitenin hepsi bu daha ne olsun

NEDEN BAZILARI REİKİ İLE DEVAM EDERKEN BAZILARI ETMEZ?


REİKİ ile ilgili... bu hafta ortak konu ve sorularından;
1.Neden bazı kişiler Reiki ile devam ederken bazı kişiler etmez?
2.Çakralarımı kendim açıp auramı temizleyebilir miyim? Mesela Taç çakramı diğer tekniklerle açamaz mıyım ya da kök çakramı?
3.Bebekler ve küçük çocuklarda akan Reiki değil midir?
4.Son gelen son kalır nedir?
....
1.Bir noktada Reiki ile devam etmemeniz hiç etmeyeceğiniz anlamına gelmez, etmeyedebilirsiniz, kanallık ömürlüktür, inisiye olan kişinin aura kanalları reikiyi kullanmasa da çok nadir durumlar hariç kapanmaz, fakat tekrar kirlenip, biriktirmeler oluşabilir, bazı durumlarda inisiyasyonlar tekrarlanabilir, reikiyi bu nedenle de herhangi bir negatif sinyale ihtiyaç duymadan düzenli kullanıyoruz. Bunun yanısıra reiki 1 inisiyesi olan bir kişi illa ilerlemeli diye bir kural da yoktur, yaşamı boyunca reiki 1'i kullanabilir, fakat reiki 2 alan kişi 3'ü almalıdır çünkü bu ikisi birlikte bir denge sistemini oluştururlar. Gelelim soruya, bu sorunun bir kaç olası cevabı var;
*yanlış, eksik inisiye,
*bilgi/eğitim/uygulama yetersizliği, neyi neden, nasıl yaptığının içselleştirilememesi, kulaktan dolma, yanlış, eksik bilgiler edinilmesi sonucu ve bir şeyleri tam da oturtmadan pek çok farklı alana enerjiyi dağıtmak -bu durumlarda daha, en, hızlı vs. söylemlerinin eşlik ettiğini görüyoruz sıklıkla-
*reikiyi -ya da herhangi farklı bir teknik için de geçerli- bir ilimle dolduramamak, besleyememek (özellikle bu kısmın çok önemli, kritik, belirleyici faktör olduğunu görüyoruz)
*kişinin rica, minnet, zorlama ya da birilerini kırmamak vs. için reiki almış olması,
*bir statü, moda, ego vs. göstergesi şeklinde reiki alınmış olması,
*bir şeylerden kaçış babında sihirli değnek düsturuyla reiki alınmış olması ve şikayetlerinde biraz düzelme olduğunda reikiyi bırakması yani bir nevi reikinin ikame edilmesi, olan bitenin kendi dışımızda görülmesi tam kabulü ve ilerlemeyi sabote eder,
*kişinin zihin yapısı ve bilinçaltı çekirdek kalıpları, korkuları, inanç ve fikirleri şifa sürecinde sıklıkla ve şiddetle üstüne çullanabilir ve bu durumda çok sıklıkla kendi kendini gerçekleştiren kehanet şeklinde süreci sabote ederler.
İlk çırpıda aklıma gelenler ve deneyimlediklerimiz bunlar.
2. Hayır inisiye olmamış bir kişi herhangi bir yöntemle aura kanallarını temizleyip çakralarını temizleyip dengeleyemez. Bioenerji vs. verebilir. Taç ya da herhangi bir çakranızı kendi kendinize reikiye kanal haline getiremezsiniz, inisiye olmuş biriyle olmamış fakat başka çalışmalar yapan birinin taç çakra açıklığı ve niteliği aynı değildir, bunun yanısıra herhangi bir çakranın ne kadar açık olduğu önemli de değildir sistem bütünseldir ve denge önemlidir, bazı disiplinlerde kök çakra çok açılırken taç çakra dar kalır ya da tam ters ve bu bir takım sıkıntılar yaratabilir, reikinin bir farkı da budur.
3.Hayır değildir, sadece saf yaşam enerjisidir! Reiki daima inisiyasyona tabiidir. Batının "evrensel yaşam enerjisi" olarak kodlamasından daha farklı nitelikte anlamları da içerir Reiki. Bu nedenle ben şahsen bebeklerin, küçük çocukların ya da daha farklı bir açıdan; "aydınlanmış" vs. kişilerin enerjisine "evrensel yaşam enerjisi demeyi" daha doğru buluyorum. Reikiyi ise; sevgili can hocam gibi "İlahi Nur" tanımlamasıyla kullanıyorum :)
4. İnisiyasyon içeren tüm sistemlerde son inisiye olduğunuz her ne ise, silsilesi, enerji niteliği ve niceliğiyle aura ve çakranızda yani enerji sisteminizde baki olan odur, daha önceden gelenlerin herhangi bir hükmü yoktur anlamındadır. Mesela Usui Reiki 1. ve 2 üzerine Violet Flame Reiki aldığınızda artık Usui değildir sizde akan.
Aşkla Kalın
Ahu Alp

ZAMAN


'Zamanım yok!', 'zaman yetmiyor!' bunlar şehir efsaneleri. Zamanın yoksa; ya kötü bir yöneticisin, ya bir sabotajcı, ya şikayetçi, ya bir dolandırıcı. Ya zamanını doğru yönetemiyorsun, ya zamanın olsa yapacağını düşündüğün şeyleri gerçekten istemiyor, korkuyor ve bu şekilde sabote ediyorsun, ya kurban rolünü oynayıp ona buna suç atıp şikayet ediyorsun, ya da istemem yan cebime koy şeklinde başka şeylere, alışkanlıklara öncelik veriyorsun ki zaten bu durumların hiçbirinde şikayet etmeye hakkın yok. Hangisi olduğunu anlarsan şehir efsanen daha rahat çözülür. Zaman olan bir şey değil, yaratılan bir şey, zamanın yoksa yarat, olan sensin, yetmeyen sensin, yettirecek olan da sensin, gelip geçen sensin. Yüzyıllardır daha çok zamanın olsun, daha az yorul, daha çok yaşa diye tonla şey icat edildi işe yaradı mı hayır demek ki sorun bu değil, yokluk bilincindeysen işe yaramaz, bereketiyle kullanamazsın ne zamanı ne de başka bir şeyi.

20 Ocak 2017 Cuma

GÜNLE GELENLER 11



Birileriyle, bir şeylerle mutlu olmayı dilemende "pek" sorun yok diyelim. Mutlu olmayı buna bağladığında ciddi bir sorun var. Dilediği olmayınca mutlu olabilen çok az insan tanıyorum, onlar ne dilediklerinin farkında varanlar. Diledikleri olunca mutsuz olan epey insan tanıyorum, onlar ne dilediklerini hiç bilmeyenler.

Küçüğün gölgesi büyük olurmuş, güneşi arkana aldığındandır o :)

Korkusu olanda sır tehlikelidir. 
Sır sana verilmez sen korkularından emin oldukça sırra açılırsın.

Şimdi sen madde alemindeki sarsıntılar dünyanı yerle bir ederken, depremler aklını yerinden oynatıp, gönlünü dar ederken ille de mana alemi bana açılsın diyorsun. 
Neyine güveniyorsun demezler mi? 
Sana açıldık açılacağımız kadar, sen bu açılımla ne yapıyorsun demezler mi?
Sen mana alemini maddeden kaçmak için mi, madde üzerinde güç kullanmak için mi istiyorsun demezler mi?
Madde ve mana ayrımıydı demezler mi?
Derler daha neler neler derler. Sen en iyisi sus da elindekine bir bak.

Ehil kişiye sorduğun Nasılsın? sorusu senin içindir. Haline bakıp hallenesin diye! 1000 farklı değişkenin varlığında aynıdır onun cevabı! Ehil olana nasılsın diye sorma, kendine sor! Sonra git aradaki farka neden diye sor.

Şunu, bunu ve onu çok iyi bilirim, çok iyi yaparım diyene, şunu, bunu, onu geç kendinden haber ver! derler. 
Kendinden haber verenler şunu, bunu, onu söylemez. 
Kendinden bi haber olanlar şundan, bundan ve ondan haber verir.

Sadece kendi sevdiklerine ve seçtiklerine karşı iyi olana iyi deniyorsa kötü kime deniyor?

Birisini, bir şeyi hayatından çıkartman, vedalaşman gereken durumlar olacaktır. Bunu ancak onu çok severek yapabilirsin!
Biz nefret ederek, acıyarak vs. yapabileceğimizi sanıyoruz o yüzden o kişiler, şeyler hayatımızın merkezindeler :) 
Bırakman gereken neden ve nasıl çok sevilir? Burdan başla...


Ben oturduğum yerde otlarım ohh diyorsan, eyvallah o da güzel. 
Yürüyeceksen de aklı yarı yolda bırakacaksın kendi rızanla. 
Akıl bilendir ama gel gör ki nasıl olunacağını bilmez. 
Seni kapıya getirir ve vedalaşma zamanıdır... Nefs için tek damla gözyaşı dökülmez der dedem dökeceksen aşk için dök. Burada uzun kalınmaz yoksa akıl seni terkeder de delirirsin. Korkma! Bilen aklı bırak, bilmediğine yürü! Aşk o kapıdan seni devralacak kendine getirecek. AŞK AKLIN OLMUŞ HALİDİR. AKLIN, AŞKA VARMAK İÇİNDİR. Özünden şüphe eden aklınla vuslata nasıl erer, nasıl aşk olursun?!


GÜNLE GELENLER 10



Kelimelerin gücü adına... Kelimenden sorumlusun... Özenle bakıp, seçmeli sevip okşamalı. Kelimeyi mi? Hayır onu ağzına dökeni, zira beddua türevleri dile musallat olmadan gönle musallat olurmuş, gönle musallat olan ayağa takılır da kafanı taşlara vurursun mazallah... Hep aynı hikaye... Bu açığı, bir de gizlisi var o daha beter aman evladım etme.

Yetişkinlerin çocuklardan öğrenebileceği en harika şeylerden biri OYUNdur. Çocuklar kendiliğinden imgeleme, soyutlama ve rol yapma yeteneğiyle doğarlar sonradan bu körelir, bu körelmeden yeniden bir doğum gerçekleştiğinde bir bilge edinirsiniz. Bilgelerin en sevdiğim özelliklerinden biri; yetişkinden daha yetişkin çocuktan daha çocuk olurken aynı anda ikisini de taşıyabilmeleridir.

Hiç bir şey bilmiyor, istemiyor, hissetmiyor ya da emin değilseniz bu kutlanası bir ilk adımdır. Zihin bu durumda alanı korumak için paniğe kapılacak sizi bilir, emin, hisseder ve ister halde tutmak için her yol mübah diyecektir, es geçin! Mevcut durum içinde pazarlık ve beklenti içine girmeden, sadece izleyin ve durun! Bir süre sonra bu size yepyeni bir kapı açacak. Tüm aksi durumlarda, en iyi ihtimalle kendinize, bilişe ve her şeye teğet geçiyorsunuz.

Kendi şeytanlarınla yüzleştiğinde dışarda şeytan falan göremezsin. Dışardaki senin için her ne ise, içerdekinin vasat bir görüntüsünden ibaret.

İstenilen hizzaya getirmek, köleleştirmek, karartmak için en etkili ve hızlı yöntem korkuları tetiklemektir ve bu tekrarlanan, şiddetli dış biçimlerce içselleştirilir, otonom bir sistem haline gelir ta ki siz onu çözene, aynı enerjileri çevirmeyene dek. Gidenlere Nurlar, kalanlara şifalar olsun.

Varlığının hakikati yokluktur ve insan bundan kaçınmak için her şeyi göze alır, acı bundandır, oysa ki sen bunun içinde rahat hale, zevk alır hale geçebildiğin ölçüde varoluşun ve dönüşümün başlar, başka türlüsü tatlı rüyalar ya da karabasanlar. 

'Duygusal-zihinsel olarak olgunlaşmamış, içsel olarak merkezlenemeyen, kendini gerçekleştirememiş bir kişiye 1 saat boyunca bir odada hiç bir dış uyarıcı olmadan, hiçbir şey yapmaksızın, olmaksızın, düşünmeksizin, sadece varlığınla bomboş otur dediğinizde bu bir işkenceye dönecek, uyarıcı arayacak ve sonunda çıldıracaktır, ilk tepkiler neden oturayım? sonra ne olacak? ve denedim yapamıyorum, faydası yok türevleridir... İnsanların çoğu en iyi ihtimalle çıldırma ya da sıkıntı noktasında döner ve bu nedenle başarısız olurlar. Duygusal olarak olgunlaşmış kişide bu hiç de sorun değildir, hatta mutluluk vericidir. Burda kaçınılanı, gerçekleştirileni, mekanizmayı görebiliyor musun!?'

Yaşadığın aşk ,realitende hangi nicelik ve nitelikte olursa olsun, hakikatinde tek "kişi"liktir, kendinden kendine olandır. Bunu sindirebildiğin ölçüde acın hazza dönüşür.

Aşk insanı rezil de eder vezir de korkuna tutunursan rezil, bırakırsan vezir...

GÜNLE GELENLER 9



'Nerelisin?' 
'Ne demek nerelisin, cevabı olmayan ve bir ton cevabı olan şeyin sorusu sorulur mu? Sorulsa da cevabı susmaktır! 
Babamın doğduğu yer mi nereli olduğum, anamın mı, benim mi? Yoksa ait hissettiğim, doyduğum yer mi nereli olduğum? Ya da geldiğim yer, gideceğim yer mi? Zaman mekana bağlı, yerel, fiziksel bir yer mi nereli olduğum, ötesi mi? Bunların hepsi ve hiçbiri mi? Nereliyim ben biliyor muyum? Nereli olmadığımı biliyor muyum peki? Benim cevaplarım seni sıkar en iyisi sendenim buralıyım deyip geçeyim, daha da iyisi ben susayım, zorlaşmasın, böyle iyi' dedi içses.
-Tuhaf bir çocuğun günlüğünden- 

'Her şeyin başı sağlık'
Neyin sağlığı? 
Gönlünün sağlığı!
Herhangi bir hastalığı, fiziksel acıyı, rahatsızlığı, ölümü sevgi olmadan yaşa bakalım nasılmış, bir de sevgiyle yaşa!
Her şeyin başı da sonu da sevgi, aradakiler teferruat.
Sevgi olmadan ne dirilik, ne sağlık sana uğrar...
Sevgi olduğunda ne hastalık ne ölüm sana dokunur.
Dedem kendi cenazesine düğün dernekle gitmiş, her şeyin üzerinde bir yıldız gibi parlamış. Sen hesap kitap derdindesin, ağlama, sızlanma, küfür derdindesin. Geçeceksin ki geçilmeyesin!


Neyi arıyorsan şimdi, burda, seninledir, ötede beri de, başkasında değil. Kendine geldiğinde bulacaksın.

O'nu seviyorum diyorsun, o zaman O'nun sevdiğini de seveceksin.

Kendi hiçliğinden, boşluğundan, yalnızlığının keyfinden geçmeden herhangi bir şeyin varlığını bilip nasıl keyif alacaksın? Yapamazsın. O yüzden O'ndan O'nadır tüm kapıların...

En değer verdiklerine, el üstünde tuttuklarına, yedirtmediklerine, toz kondurmadıklarına, yüce değerlerine de bak, gizli şirk olmasınlar, put olmasınlar, perdelemesinler!

Güle kokusunu veren dikenidir. Gül dikeninden vazgeçer mi hiç? Sen geçiyorsun hem de öyle bir geçiyorsun ki... Gülün sana açılır mı, koku verir mi, hakeder misin?

Her şey var da alemde, belki senin alanında değil, bir şeyin senin alanında olmaması yok olması anlamına gelmez bunu bilip yürüdüğünde, bu bir diğer adımdır.

GÜNLE GELENLER 8



Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardandır. Dilemekle olmaz ama olanlar dilediklerindendir. Bilmekle olunmaz ama olanlar bilenlerdendir.

İçimde ciddi ciddi takılanı yakalayan bir öteki var, pek eğleniyor :) Onu yakalayan beriki daha da çok eğleniyor... Böyle işte buralar...

Kendini ve ötekini tanımlamanda sorun yok, realitede iş göreceksin! Bu tanımlar gönlüne inmediğinde, varlığını sınırlamadığında hiçbir sorun yok, şahane. 
Bu dengeye nasıl ulaşırım? 
Akılla bilir, Aşkla ulaşırsın. 

Dünyanın en süper akılları bir meydana toplansa ancak aşkın akıllandırdığı varır kendine.

ERİLi dengele! Dişil otomatikman dengeye oturur.

Eksiği olduğunu düşünene; 'fazlan nedir?'
Fazlası olduğunu düşünene; 'eksiğin nedir?' dendi.

'Diğer yarıma kavuşunca her şey harika olacak, iki yarım bir tam edecek' rüyasından uyanabilirsen, her şey harika olmayacak! Her şey berbat da olmayacak! Her şey OLDUĞU gibi OLacak, iki tam bir bütün edecek! 
Bir şeyi yargılamamak demek onu seçmek anlamına gelmez! 
Ötekini yargılamadan da berikini seçebilirsiniz, aslında bir tek böyle seçebilirsiniz. Bir şeyi bırakabildiğinizde size bir hak tanınır, yargıdan vazgeçebildiğinizde bunun size dönüşü, eklediği, ödülü; seçim özgürlüğüdür! Oysa yargıladığınızda, yargıladığınızı seçmek ve yargıladığınızla yargılanmak dışında hiç bir seçeneğiniz kalmaz!

Sınırlar ve denge olmadan hakikat bilgisi hiç bir işine yaramaz ve tehlikelidir Ondandır ki her boyutun kendi sınırı ve dengesi vardır. Mutlak sınırsızlık ve denge bir tek hakikate mahsus.

Tüm enerjiler hakikat bilgisiyle kodlanır. Sırtın sağlam yani :) ::)


Bilen savunmaz.
Savunmayan incinmez.

:)


GÜNLE GELENLER 7



Her kim, nerde, ne zaman ne yapıyor olursanız olun varoluşunuzdaki maddi/manevi tüm çalışma ve yönelimlerin, tüm tekniklerin, inisiyasyona tabii ya da değil, tüm enerji&şifa sistemlerinin vs.nin anlam ve amacı; sizi size ve bütüne açmak olduğundan, bunu destekleyen, hatta bizzat tekniği doğuran evrensel/hakikat bilgisi ya da Mistik bir İlimle bütünleşmesi şarttır! Doğal süreçte zaten bu kendiliğinden böyle gelişir ve derinleşir!
Siz bu ana damarı, ister istemez bir takım sebeplerle elimine ettiğinizde her ne yapıyorsanız, ne kadar uzun süredir yapıyorsanız yapın ne yazık ki yaptığınız şey mekanik, metaryalist bir biçim olmaktan öteye gitmez, altı bomboş kalır, mana/kalp bağlantısını sağlamaz! Bu da sizi bir noktadan sonra menzile taşıyamaz kısır bir döngü haline gelir ve içinizi sıkar, hatta ve hatta daha da uzaklaştırır!
Öte yandan, mistik bir ilimle yol alıyor olmanız belli bir tekniği bırakmanızı gerektirmez, aksine ikisi birlikte olduğunda en güçlüdür. İlim tekniğinizi dönüştürür ve teknik, ilimde derinleşmeniz içindir! Hiçbir teknik sadece teknik olarak, tek başına bu nedenle yeterli değildir. Sağlam olan şeylerin altında illa ki bu destek vardır, sağlam gelmeyenlerse bu destekle sağlamlaştırılmalıdır!
Bir Dost

Konuştuğun kim? Gördüğün ne? 
x kişisi, y durumu, z şeyi vs. vs... 
Gerçekten mi? Ya değilse? :) 
Sen ne dersen doğrudur.

Evvel zaman içinde dövme yaptırmaya giden ben... Dövmecim 'sana dövmeni istediğin gibi yaparım, ama bana önce 2 şeyin cevabını vermen lazım' dedi. 
Biraz huzursuzluk, fazlaca heyecanla içimden yok artık dememe rağmen, deli gibi istiyordum bu dövmeyi ve tamam her şeyin cevabını veririm nedir ki dedim.
1. Merak ettiğin, kafana takılan bir şey var mı? 
2. Bu dövmeyi neden istiyorsun? 
Birinciyi, acı var mı, nasıl bir acı, ne kadar, ne oluyor bitiyor? minvalinde cevapladım. 
İkinciyi o dövmenin benim için ne anlam ifade ettiğini son derece rahatsız, tuhaf haller içinde ve geçiştirerek cevapladım.
'Sana bu dövmeyi, şu an yapamam başkası yapar ama ben yapmam, kaldıramazsın sonra başa bela.
Eğer istiyorsan, bu soruyu sormayacak, geçiştirmeyecek ve içselleştirecek olduğunda tekrar gelirsin, o zaman yaparım dövmeni' diyerek beni gönderdi.
Dövme ustası çok nadir bulunan bir güzelliktir, teşekkürler Ustam 

Sözün bitip her şeyin başladığı yer gibisi var mı! Yok da var işte. Uzaklaşmak gibisi var mı!Yok da var işte :)


GÜNLE GELENLER 6



Sırrı çözdüm diyene aldanma.
Sır çözülmez, sen çözülürsün sır içinde.
Adı üstünde; sır... Sır kalır.

Bazı insanlardan, bazı ortamlardan, bazı şeylerden kalp bağını koparmadan nefs bağını kopararak sessizce uzaklaşabilirseniz ne mutlu! 
Kavgayla, öfkeyle, kınamayla değil de onun da büyük resimde bir takım şeylere hizmet ettiğini,
her şeyin zıttıyla varolduğunu iç huzuruyla ve güveniyle kabullenerek,
araçlarına saygıyla ve fakat kendi araçlarını seçerek,
yargılamadan, özgürce, hakkını iade ederek, size verdiği armağanı alarak, şefkatle,
sessizce uzaklaşabilirseniz ne mutlu size!
Bunu realitenizin hakikate en yakın olduğu noktadan bilinçli bir şekilde yapabilirseniz ne mutlu hepimize! Kırmadan dökmeden kendinizi ve ötekini, sessizce derman olmak... Mümkün!



"Egoyu Öldürelim" ve "Egoyla Savaşalım" hesaplarınızdan, "Ego" hesabına yatırılanlar acayip faiz getiriyormuş, bir de vadeli yaptınız mı tadından yenmez bilginize.
Olmayan hesaplarla oynamayın :)

-Yel Değirmenleri

Korku faydalı, doğal ve gereklidir. Bu içgüdüsel haliyle korku, gerektiği an, otomatikman, olabilecek tüm tasarımları harekete geçirerek sizi olması gerektiği biçimde koruyacak ve acıyı minimize edecektir. 
Korku pathetikleştiğinde, bir zihin yanılsaması haline dönüşür; buna endişe diyoruz. Endişe, olabilecek tüm tasarımları devre dışı bırakarak sizi korumayacak, hatta direk ateşe atacak, bununla birlikte acıyı da tahammül edilmez hale getirecektir.
Endişenin korkudan farkı ve yarattığı yıkımın sebebi; bizzat sizin yazılımınız olmasındandır.
Endişe rutin bir aktivite olduğunda tüm çakralarda farklı bir yüze bürünür, blokaj yaratır ve sistemi dengesizleştirerek kitler. Zamanla korku ve endişeyi ayırt edemez ve onarmaktan da yoksun hale gelirseniz; gerçekten korkmanız gereken durumlarda (savunma ya da kaçma vs.) donakalma, korkmamanız gereken durumlarda can havliyle binbir türlü saçmalama durumları yaşanır ve bu bir tür bol öfkeli kolektif panik hastalık haline dönüşür. Şu an çoğumuzda öyle ne yazık ki; günün çoğunu sürek avında ya da gladyatör olarak geçiriyoruz :) Gerek var mı, bana ya da çevreme faydası var mı? Yok! Ya da şöyle diyelim korku varken zaten endişeye gerek yok :D Bir şey yapılabiliyorsa zaten yapılacaktır, yapılamıyorsa endişe ettiğindendir ya da yapılmaması gerektiğindendir, donanımına güven, korsanları temizle.

Konfor alanının ve bilindik olanın artısı; çocuğu korumak, büyütmek, belli maddesel gelişimleri sağlamaktır, fakat sürekli aynı tip habitatdan beslenip o kozanın içinden çıkamaz hatta belli korkularla onu rasyonelleştirir, ondan zevk alır hale geldiğinde bu, dönüşümünü imkansız hale getirecektir.
Bundandır ki; güçlü olandan değil, uyumlu olandan yanadır akış. Uyumlu olanın gücü; farklı habitatlardan beslenebilmesi esnekliğindendir ya da farklı habitatlardan beslendiğinden uyumlu ve güçlü olmuştur.
Güneş de güneş diye direttiğimizdendir güdük kalmamız, güneş de güneş diye direttiğimizdendir fırtınanın nimetini alamamamız, diretmendendir sert kabuğun ve sert kabuğundandır ona buna köleliğin, şikayetin, acın ve sıkıntın!
"Aşık" olamıyorum diyorsun ya olamazsın, diretirsen OL'amazsın, bırak aşığı, küçük bir çalı bile olamazsın! Bir rüzgarda savrulur, fırtınada kırılır yitip gidersin! Rüzgar estiğinde, 'neden esiyor, ben eğilmem bükülmem, şöyle olsun' diye rüzgara kızıyorsun, bu öfke senin tüm enerjini çekip zehirlerken ne dönüşümünden, ne aşkından, neden bahsedeceksin? Önce eğil ve esne. Kafandaki güneş tanrısıyla kozanın içinde sihirli değneğini ararken eğilemezsin! Bükülemezken ne kozanın içinden çıkabilirsin ne de sihirli değneğinin, güneş tanrının, Aşkının... her neyse davan işte onun hakikatini görebilir, hak'edebilir ve yaşayabilirsin. Korkun seni yerle bir etmeden kendi rızanla bırak çık içinden, o zaman korkunun hakikatini de görmüş olacaksın.
Bir dost 

GÜNLE GELENLER 5



Korumalar dizersen korunamazsın. yegane koruman, açıklığındır.

Akrebin görevi sokmak diye akrepten vazgeçersen, o zehir sana zerkolunur. Bir başkasının göreviyle kendi görevinden vazgeçen gafil sen kendi işine bak! Senin görevin nedir?

Öfkeliyken sardığınız her şeye şiddet bulaşır, neye saracağınıza özen gösterin bari, mesela vardır bu tiplerden çok; ev temizliği gibi işlere falan hiç bulaşmayın, aynı durum diğer negatifler için de geçerli ve fakat üzgünken ev temizliğine sararsanız evden alacağınız tepki, öfkeliyken alacağınız tepkiyle aynı değil, ha ben deney insanıyım diyorsanız buyrun, o da çok eğlenceli ama sonra "mekan temizliği" farz, enerji eşyalara çok pis siner sonra gene size biner, mekanların enerjisi, yerlerin kulağı, koltuğun, kıyafetlerinizin canı vardır, yapmayın kendinizi düşünmüyorsanız kıymayın şuncağızlara kadifeler okşanmak içindir, ahşaplar koklanmak, camlar parlamak... hırsla, aceleyle vs. değil şükranla temizleyin! yapabiliyorsanız mutlaka kendiniz, en doğalından ve tabiki şiir gibi... Aşklı meşkli şarkılısından olsun bi rica, hayrını görürsünüz... :) -Son eşya bükücü ev hanımı bknz: Temizlikle tekamül-

'Ya gelmezsen, ya gidersen, ya bulamaz, ya anlayamazsam?...'
'Gelip giden, olup biten, kaybedip bulan, anlamlandıran sensin! Ben sabitim!' dedi.


Hayır meridyeni çalışmadan Evet aktive olmuyor. İçi dolu bir Evet diyebilmek için önce Hayır diyebilmek şart.

Aşık karakterlerden birini gerçekten öldürüp diğerini de şizofreni başlangıcı teşhisiyle hastaneye gönderdiler. Aşk ölmektir, Aşk deliliktir'den senaristler olarak anladığımız bu bizim 


Gücünüzü kendi dışınızda herhangi birine ya da bir şeye bağladığınızda ve o şey sizi beslediğinde, sizinle olduğunda, kafanızda korkularınızla oluşturduğunuz senaryoya uyduğunda yani "ben" dediğinize hizmet ettiğinde harika hissedersiniz.
O halı ayağınızın altından çekilince -ki çekilir o halılar!- ne durumda olacak, ne hissedecek, ne düşünecek, nasıl davranacak, ne bileceksiniz?!
İnsanları ya da şeyleri -iyi ya da kötü niyetle hiç farketmez- kayıp sandığınıza, yaralarınıza, korkularınıza, "varoluşunuzun dayanılmaz ağırlığına", can sıkıntınıza bir pansuman aracı olarak kullandığınızda size geri dönüşü çok daha büyük bir acı olacaktır. Evrenin sekmez hizmet anlayışıdır bu.

Tüm diğer şeyler, tüm değerler varoluşunuzla yalnız ve sessizce oturabilmenizden ve kaçındığınıza cesaretle, sabırla, merakla, sevgiyle bakabilmenizden sonra gelir.
Şimdi olup biteni görüyorsan ne yapılacağını biliyorsun, biliyorsan yapabilirsin de.