ŞİFA NİYETİNE
Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi&Reiki
26 Mart 2018 Pazartesi
HERKES ÖLÜR ÇOK AZI YAŞAR.
Kayıp varsa yas vardır, suç varsa ceza vardır, evet varsa hayır vardır, mutluluk varsa mutsuzluk vardır, sağlık varsa hastalık vardır ve son derece gerekli doğaldır da. Önemli olan her şeyin hakkını vererek, sindirerek, kabul ederek en önemlisi sevgi ve şükranla, gözardı etmeyerek yaşayın. Savaşçılar takılmaz, düşer kalkar durur, gereken yerlerde gerektirdiği biçimde konaklar ama sürekli adım atarlar mevsimler gibi ve sonsuz... Huzur demek ölü bir dinginlik demek değildir. Huzuru kaosun içinde bulabiliyorsanız anlamını bulur yoksa içi boş kalır. Kabul demek boyun eğmek, mış gibi yapmak demek değildir, onaylamadığınızda anlayış ve idrak geliştirebiliyorsanız kabul anlamını bulur yoksa onun adı tolerans olarak boş kalır. Tıpkı affetmenin ötekini bağışlamak, büyüklük göstermek olmadığı gibi. Kendinize zulmünüzü affedemediğinizde içi boş kalır. Sırtınızı dönüp, yüzleşmediğiniz, tiye aldığınız, direndiğiniz, korktuğunuz, dışladığınız her şeyin hayaleti üzerinize biner ve hayatınızda açmazlar yaratır çünkü her şey öncelikle anlaşılmak için bütünün bir parçası olarak sizde yaşar. Anladığınızda sevebilecek, sevebildiğiniz de yürüyebileceksiniz, yürüyebildiğinizde yaşayabileceksiniz. Unutmayın herkes ölür çok azı yaşar.
19 Ekim 2017 Perşembe
SONBAHAR KAPIDAYKEN
Beni sevdiğin kadar, sevdiğin sürece, sevdiğin biçimde seni severim. Buna ticaret diyoruz, alış veriş diyoruz! Her ilişki bir alış-veriş dengesi değil midir. Öyledir. Ama Sevgi sadece vermektir, alış-veriş, ilişki, ikilik değildir.
Zihne 2 zıt komutu aynı anda verirseniz -paradoks- zihin iptal olur. Zihin hükümsüz olunca sen o zaman gör şenliği. O şenlikler ki elzemdir.
-Sevgi ve aşk bana farkını de! dedim.
-Aslında yok! ama sen gene de isteyeceksin... O vakit; sevgi her şeye dönüşür her biçime girer, aşk dönüşmez ama dönüştürür! dedi.
*Sevebildiğinizde anlamış olacaksınız, anladığınızda yargılayamayacaksınız, yargılayamadığınızda açık olacaksınız, açık olabildiğinizde özgürleşecek ve sevebileceksiniz.
Ondan önce, sevgi bekleyecek, anlamayacak, yargılayacak, kapalı olacak ve bir köle olarak sevemeyeceksiniz.
*Duygu / düşünceyle özdeşleşmeden, mesafe alarak Aşk nasıl yaşanır?
O zaman Aşk olunur! ve Aşk olmadan, zaten Aşk yaşanmaz ki.
Tüm isimler surete büründü de birbirine zıt oldu, düşman oldu bir gün hepsini taşıyan gelip birleştirdi onları ya, insan onun aynasında gördü ya...
Söyleyen, söyleten ve söz bir olduğunda artık ondan sual olunmaz. Olmadığında sual olunur.
Endişeleriniz hakkında endişelenmeyi bırakın . Bırakın endişeleriniz sizin hakkınızda endişelensin
:) Bu noktaya geldiğinizde göreceksiniz endişe falan kalmayacak evet aynen böyle.
Aynı şey hayaller konusunda şöyle işliyor; hayallerinizi kovalamayı bırakın, öyle bir hayal edin ki onu yaşayın; hayaliniz size koşarak gelsin.
Zor mu bunlar şimdi? Yoo Çok kolay evet aynen böyle.
Çok basit karmaşaya gerek yok. Endişelendiğinizde, kafayı taktığınızda, öfkelendiğinizde, suçluluk duyduğunuda ya da herhangi bir negatif salınımda bağışıklığınız düşmeye başlar bunlar yeterli süre, belli şiddette tekrarlandığında belli hastalıklara sahip olursunuz sonra da bunlar için endişelenmeye başlarsınız. Endişelenmiycem hastalanmıycam derseniz gene aynı şey kapıdan kovarsınız bacadan girer bu kafa yapısı...:) İşte böyle cancağazım. Bu kimin işine gelir? Kimsenin. O zaman hiçbir şey hakkında endişelenmeyin. Herhangi bir negatif salınımı bastırın, görmezden gelin demek değil bu, o da aynı sonucu verir. Yol yordamdan ayrılmayın, kapılıp kayıp gitmeyin, muhattap olmayın bırak oynasınlar çocukla çocuk olunur mu gül, geç, eğlen, izle.:)
Zor mu? Değil. Elinde değil mi? Bir tek senin elinde, kendini kandırma, kaçak dövüşme. Zevk mi alıyorsun? Ha o zaman bol keyifler şikayet etmeyeceksin.
Öğrenci Üstadına biat ettiği,
Üstad Öğrenciyi kendinden öteye götürmeye gönül verdiği sürece ilerler...
Bundan önce bilginin korunmuş olması, kaynağı ve saflığı önemlidir, ondan sonra hakiki bir Üstad / Öğrenen olmak, her şeyden önce dilemek ve dileğine adanmak...
Şiir gibi yaşamalı insan öyle bir tat bırakmalı kendinde. Özellikle de sonbaharda güzel ekimmler yapmalı.
Zihne 2 zıt komutu aynı anda verirseniz -paradoks- zihin iptal olur. Zihin hükümsüz olunca sen o zaman gör şenliği. O şenlikler ki elzemdir.
-Sevgi ve aşk bana farkını de! dedim.
-Aslında yok! ama sen gene de isteyeceksin... O vakit; sevgi her şeye dönüşür her biçime girer, aşk dönüşmez ama dönüştürür! dedi.
*Sevebildiğinizde anlamış olacaksınız, anladığınızda yargılayamayacaksınız, yargılayamadığınızda açık olacaksınız, açık olabildiğinizde özgürleşecek ve sevebileceksiniz.
Ondan önce, sevgi bekleyecek, anlamayacak, yargılayacak, kapalı olacak ve bir köle olarak sevemeyeceksiniz.
*Duygu / düşünceyle özdeşleşmeden, mesafe alarak Aşk nasıl yaşanır?
O zaman Aşk olunur! ve Aşk olmadan, zaten Aşk yaşanmaz ki.
Tüm isimler surete büründü de birbirine zıt oldu, düşman oldu bir gün hepsini taşıyan gelip birleştirdi onları ya, insan onun aynasında gördü ya...
Söyleyen, söyleten ve söz bir olduğunda artık ondan sual olunmaz. Olmadığında sual olunur.
Endişeleriniz hakkında endişelenmeyi bırakın . Bırakın endişeleriniz sizin hakkınızda endişelensin

Aynı şey hayaller konusunda şöyle işliyor; hayallerinizi kovalamayı bırakın, öyle bir hayal edin ki onu yaşayın; hayaliniz size koşarak gelsin.
Zor mu bunlar şimdi? Yoo Çok kolay evet aynen böyle.
Çok basit karmaşaya gerek yok. Endişelendiğinizde, kafayı taktığınızda, öfkelendiğinizde, suçluluk duyduğunuda ya da herhangi bir negatif salınımda bağışıklığınız düşmeye başlar bunlar yeterli süre, belli şiddette tekrarlandığında belli hastalıklara sahip olursunuz sonra da bunlar için endişelenmeye başlarsınız. Endişelenmiycem hastalanmıycam derseniz gene aynı şey kapıdan kovarsınız bacadan girer bu kafa yapısı...:) İşte böyle cancağazım. Bu kimin işine gelir? Kimsenin. O zaman hiçbir şey hakkında endişelenmeyin. Herhangi bir negatif salınımı bastırın, görmezden gelin demek değil bu, o da aynı sonucu verir. Yol yordamdan ayrılmayın, kapılıp kayıp gitmeyin, muhattap olmayın bırak oynasınlar çocukla çocuk olunur mu gül, geç, eğlen, izle.:)
Zor mu? Değil. Elinde değil mi? Bir tek senin elinde, kendini kandırma, kaçak dövüşme. Zevk mi alıyorsun? Ha o zaman bol keyifler şikayet etmeyeceksin.
Öğrenci Üstadına biat ettiği,
Üstad Öğrenciyi kendinden öteye götürmeye gönül verdiği sürece ilerler...
Bundan önce bilginin korunmuş olması, kaynağı ve saflığı önemlidir, ondan sonra hakiki bir Üstad / Öğrenen olmak, her şeyden önce dilemek ve dileğine adanmak...
Şiir gibi yaşamalı insan öyle bir tat bırakmalı kendinde. Özellikle de sonbaharda güzel ekimmler yapmalı.
11 Ekim 2017 Çarşamba
DOĞRU SORU
*Sorduğunuz soruların cevabı çoğu zaman beklediğiniz şekilde beklediğiniz formatta gelmez ama mutlaka gelir; almak için açık olun, sessiz olun beklentisizce dinleyin! ve zihni kesinlikle rahat bırakın, görmek için bakın.
*Sorunuzu cevaplayan zihinse illa ki farkedin, ki genelde öyledir! Zihinle sorduğunuzda zihinle cevap almanız çok muhtemeldir, zihnin en sevdiği oyuncaklardandır bu ve sizi olmadık döngülere götürür. Öteki türlü soru bildiğimiz şekilde bir soru dahi değildir cevabı da bildiğimiz şekilde gelmez fakat şüphesiz ve nettir.
*Ancak doğru sorular doğru kapıyı açar.
*Sorularındır seni ele veren.
*Soru sormadığında sadece cevapların olduğunu farkedeceksin.
*Cevabı sende olmayan tek bir soru olmadığını farkedeceksin.
*O zaman sormaya gerek yok deme! Yolların durakları vardır, durakları es geçersen varamazsın. Her soran ulaşmaz ama sormaktır esas olan, sen yeter ki sor, cevaba odaklanma, sorundan korkma.
*Soru ve cevap bahanedir; şahane bir muhabbete. Muhabbet içindir tüm soru ve cevaplar.
*Cevapları deşifre karmaşık değildir, soruyu soran karmaşıktır, ne sorduğunu, ne aradığını bilmediği için geleni de net algılayamaz. Net algıladığının ise zaten artık sorusu, deşifresi olmaz.
*Algı kanalları parazitlerden arındırıldığında bilgi zaten alabileceğiniz ölçüde muntazam akar, hep akar.
*Soru da O'ndandır Cevap da... O'ndan O'nadır... Anda ve sendedir binbir açanla...
*Sorunuzu cevaplayan zihinse illa ki farkedin, ki genelde öyledir! Zihinle sorduğunuzda zihinle cevap almanız çok muhtemeldir, zihnin en sevdiği oyuncaklardandır bu ve sizi olmadık döngülere götürür. Öteki türlü soru bildiğimiz şekilde bir soru dahi değildir cevabı da bildiğimiz şekilde gelmez fakat şüphesiz ve nettir.
*Ancak doğru sorular doğru kapıyı açar.
*Sorularındır seni ele veren.
*Soru sormadığında sadece cevapların olduğunu farkedeceksin.
*Cevabı sende olmayan tek bir soru olmadığını farkedeceksin.
*O zaman sormaya gerek yok deme! Yolların durakları vardır, durakları es geçersen varamazsın. Her soran ulaşmaz ama sormaktır esas olan, sen yeter ki sor, cevaba odaklanma, sorundan korkma.
*Soru ve cevap bahanedir; şahane bir muhabbete. Muhabbet içindir tüm soru ve cevaplar.
*Cevapları deşifre karmaşık değildir, soruyu soran karmaşıktır, ne sorduğunu, ne aradığını bilmediği için geleni de net algılayamaz. Net algıladığının ise zaten artık sorusu, deşifresi olmaz.
*Algı kanalları parazitlerden arındırıldığında bilgi zaten alabileceğiniz ölçüde muntazam akar, hep akar.
*Soru da O'ndandır Cevap da... O'ndan O'nadır... Anda ve sendedir binbir açanla...
8 Ekim 2017 Pazar
DOLUNAYDAN ARTANLAR
Çıkması en zor kuyudur vicdan kuyusu. Hele ki bu ağırlıkta bir şey vardır bu ikisini çarpıştırırsanız bünyeyi iptal edersiniz. Bu durumda fabrika ayarlarınıza geri dönün çarpıştırmamayı, çarpıştırmadan seçim yapmayı ve üstlenmeyi öğrenin.
Bazı zehirler o kadar güzel paketlenir ki panzehir sanırsın.
Öyledir de her zehir panzehirini taşır ama bunun için bir dönüştürücüye ihtiyaç vardır.
Dönüştürücü kimdir nedir nasıldır bildin mi?
Panzehirden de geç... Bunun için dönüştürücüyü görene ihtiyaç vardır.
Göreni görene geldin mi ne kaldı?...
DENGE! "Dengeyi kaybetmemeliyiz" Bunu dediğin anda aklından geçip inandığın milisaniyede bir denge kaybı korkusu yaratacak ve illa ki kaybedeceksin belli ki önceden kodluymuş da sana... Kaybetme yanılsaması olmadan, denge ya da herhangi bir şey kaybedilmeden bulunan bir şey miydi?
* Dengeyi kaybedemezsin ki.
*Dengeyi kaybettiğini düşünüyorsan yapabileceğin en muazzam şey tadını çıkartmaktır.
* Sevgi pollyannacılık değildir, aptallık hiç değildir, mış gibi yapmak değildir, zorlamak hiç değildir. Hatta bazen epey keskin bir kılıç gerektirir. Bunlar sevmediğiniz vs. anlamına gelmez! Belli koşullar oluşmamışsa severek uzak durmanız gereken durumlar vardır (ancak severek uzak durabilirsiniz!) Herkesle aynı düzeyden iletişim kurmanız ne mümkün ne de gereklidir. Herkesin herkesi anlaması, her şeyin herkes için olması ne mümkün ne de gereklidir. Rahat olun.
Bazı zehirler o kadar güzel paketlenir ki panzehir sanırsın.
Öyledir de her zehir panzehirini taşır ama bunun için bir dönüştürücüye ihtiyaç vardır.
Dönüştürücü kimdir nedir nasıldır bildin mi?
Panzehirden de geç... Bunun için dönüştürücüyü görene ihtiyaç vardır.
Göreni görene geldin mi ne kaldı?...
DENGE! "Dengeyi kaybetmemeliyiz" Bunu dediğin anda aklından geçip inandığın milisaniyede bir denge kaybı korkusu yaratacak ve illa ki kaybedeceksin belli ki önceden kodluymuş da sana... Kaybetme yanılsaması olmadan, denge ya da herhangi bir şey kaybedilmeden bulunan bir şey miydi?
* Dengeyi kaybedemezsin ki.
*Dengeyi kaybettiğini düşünüyorsan yapabileceğin en muazzam şey tadını çıkartmaktır.
* Sevgi pollyannacılık değildir, aptallık hiç değildir, mış gibi yapmak değildir, zorlamak hiç değildir. Hatta bazen epey keskin bir kılıç gerektirir. Bunlar sevmediğiniz vs. anlamına gelmez! Belli koşullar oluşmamışsa severek uzak durmanız gereken durumlar vardır (ancak severek uzak durabilirsiniz!) Herkesle aynı düzeyden iletişim kurmanız ne mümkün ne de gereklidir. Herkesin herkesi anlaması, her şeyin herkes için olması ne mümkün ne de gereklidir. Rahat olun.
NASIL BÜYÜK YAŞANIR?
'Küçük Bir Gezegende Nasıl Büyük Yaşanır?'
*Masumiyetinizi, saflığınızı, basitliğinizi, aşkı kaybetmeden!...
Nedir bunlar?
Ruhunuza ihanet etmemeniz, satmamanızdır, pusulayı, merkezi kaybetmemeniz en azından dönebilmeniz, içeriğini gayet iyi bildiğiniz şeylerle; yanılsamalarla perdelememeniz, takas etmemenizdir.
Beklentiye girmemeniz, ne olursa olsun açık bir kalple olup, özellikle sevginin pazarlığını, ticaretini yapmamanız, içsel dürüstlüğü çiğnememeniz ve bunun getirilerini üstlenmenizdir. Böyle olduğunda ne iner ne çıkarsınız, karşınızda koca bir dünya da olsa sizi tutanın uydusudur ancak.
*Masumiyetinizi, saflığınızı, basitliğinizi, aşkı kaybetmeden!...
Nedir bunlar?
Ruhunuza ihanet etmemeniz, satmamanızdır, pusulayı, merkezi kaybetmemeniz en azından dönebilmeniz, içeriğini gayet iyi bildiğiniz şeylerle; yanılsamalarla perdelememeniz, takas etmemenizdir.
Beklentiye girmemeniz, ne olursa olsun açık bir kalple olup, özellikle sevginin pazarlığını, ticaretini yapmamanız, içsel dürüstlüğü çiğnememeniz ve bunun getirilerini üstlenmenizdir. Böyle olduğunda ne iner ne çıkarsınız, karşınızda koca bir dünya da olsa sizi tutanın uydusudur ancak.
3 Ekim 2017 Salı
NEDEN ÖTEKİ?
Reiki ile tanıştığım ilk zamanların cehenneminden boşanmış deli coşkusuyla, kolundan tuttuğuma, yakasına yapıştığıma Reiki vermeye, anlatmaya çalışıyordum. Herkes bunları yaşamalıydı. Harika bir kurtarıcı, mükemmel bir savunucuydum. Muhteşem deneyimler yaşadıklarımız da, benim bezdirip dersini almış olduklarım da vardır…
O zamanlar bulunduğum ortamda hiç hazetmediğim, öfkeyle, kınayarak, ayıplayarak yargıladığım bir çalışma arkadaşım vardı, bana göre ne evrensel, ne ahlaki, ne insani, ne de herhangi başka bir çerçeveye oturuyordu, hepimiz birlikte içten ya da dıştan hor hor horlardık onu... Kendini bilmez bir kabus, kıyametti bu zat, hem iter hem çekerdi, tuhaftı! Bir yandan çığırtkan Reiki deneyimleri yaşarken, bir yandan da “Bu kişi ya benden Reiki isterse ne olur, aman Allahım” diye düşünüyor, çaresizce düşüncemi kovmaya, kontrol etmeye çabalıyordum, kalbim sıkışıyordu, rezaletti, aman istemesin n'olurdu! Zerre gram vermek istemiyordum ve bu benim en doğal hakk'ımdı, anlamazdı ki, hak'etmezdi!
Kaçtığın şey peşine düşermiş, korktuğun şey başına gelirmiş, doğrudur, hazır tazecik el de almışım, yüzleşmek için buyur sana bulunmaz kaftan. Olan oldu ve istendi!
Gelene neden geliyorsun, gidene neden gidiyorsun demek olur muydu? Olmazdı! Ben kimdim ki, böyle bir lüksüm var mıydı? Ben vesileydim. Çok utanıyordum, küçülüyordum; değersizlik… Hemen sonra suçlu hissettiğim için kendime kızıyor, dik durmaya çalışıyordum. Ama uygun bir üslupla “Veremem” denirdi, denmeliydi! Çok hak'lıydım çünkü. “Uygun üslup” denen şey; peki samimi miydi bu? Yarım gönülle, yarım akılla, ama’larla Reiki olur muydu? Olmazdı bence, olur muydu yoksa? Bu zat, bir dakikada beni nasıl bir buhrana, arafa sürüklemişti, binbir türlü gelgit yaşamış, kendimi kaybetmiştim. Bir umut, tamamlanır, her halde bundan beteri olamaz derken, tuhaf bir dürtü ve kaotik halimle ona Reiki çalışmaya başladım ve Reiki aktıkça kendimi bırakabildim, bu süreçte manzara inanılmaz bir hızda değişmeye başladı...
Eş zamanda şifaya ihtiyacı olan benmişim, o kişi benim için de gelmiş, ben benden Reiki istemişim, ben bana Reiki vermişim... Öfkeyle kınayarak yargıladığım, anlamadığım neymiş, nedenmiş, kimmiş, çerçeveler, yakarışlar nedenmiş?
O açıldıkça beni açtı, ben açıldıkça onu...
Ben, sen karıştı Bir oldu, O'ndan O'na aktı...
Bana en uzak duran en yakın, en zor gelen en kolay, şer olan hayır, öfke olan şefkat, yargı olan anlayış, red olan kabul, küfür olan kutsama, utanç olan af, korku olan sevgi, şeytan olan melek, tabu olan olağan oluverdi, paradokslar, belki’ler, ama’lar, sorular, sorunlar çözüldü, simya, mucize oldu.
Evet, bu hikayenin sonunda düşmanım dostum oluverdi, canımın parçalarını topladım, can verdim, can aldım.
Başkalarına Reiki çalışmak, sadece başkalarına ya da başkalarıyla Reiki çalışmak değildir, Can parçalarınızla olmaktır. Başkalarına Reiki çalışmanın hangi düzeyde olursanız olun bir bütün hayrına çok boyutlu açılımları vardır.
Evet kendine ışık tutulmayan ne ışığı görebilir, ne bir şeye ışık tutabilir, bu da belli biçimlerde olur, fakat önce o ışığa açık olmalı ya da açık olmaya niyet etmeli, dilde değil gönülde dilemeli ve güvenmeli. Elçiye zeval olmaz, o ışık belki karanlık atfettiğinizden doğar ve şifanın kaynağı çoğu zaman da karanlıktan, yaradan, acıdan, dirençten ve kaostan açılır. Kendinizle çalışmanız mutlaka 1. dereceden muazzam önem teşkil eder, fakat başka alanlarla, farklı boyutlardaki çalışmaların size kazandıracağı o kadar çok ve farklı şey vardır ki! Bunları da kendinizle çalışarak ya da sadece aydınlık atfettiğinizle elde edemezsiniz; zira öyle olsaydı, tek başınıza, tek bir renkle, sadece tatlı bir meltemle tekamül ettirilirdiniz. Peki öyle mi? Değil! İnsan aynalara, gölgelere, fırtınalara, gökkuşağının her rengine güzel bakmalı, en azından açık olmalı! Bu, tüm yaradılışa, varlığa, ruha, kendinize olan yegane sorumluluk, anlam, araç ve amaçlarınızdandır. İmkanınız olduğu her farklı fırsatta zorlamayla değil, tat alarak kendiniz ve “ötekiniz” için elinizden geldiğince bırakarak, kendinize rağmen vermeye çalışın. Şüphesiz dileyin, sabredin, konfor alanınızdan çıkmaya razı olun.
Reiki’de Master Teacher dahi inisiyasyon yaparken kalp bağını ögrencisinin önünde eğilerek yapar, çünkü biz öğrettiklerimizden öğrenen, şükran duyan, onlarla hizalananlarız. Ayrı olmayan bir bütünün parçaları, açanlarıyız. O’ndan O’nayız. Reiki 3B seviyesi ve ötesi elbet kişisel bir seviye olmanın üzerinde, insanın aynalık işlevinin tamamlandığı seviyelerdir, fakat bununla beraber yolculuk sonsuzdur, inisiyasyon yaptıkça sizin de olgunlaşmanızın bir nedeni de budur. Sadece orada artık kişisel olan, bütünden ayrılmaz. Doğada hiçbir şey nasıl ki sadece kendi için yaşamaz, hiçbir organınız sadece kendi için çalışmazsa, Reiki’de de yaşamda da gelişim ve dönüşüm ayrı görüntü verebilir fakat daima birbirine bağlıdır. Verdikçe alır, yükselttikçe yükselir, sevebildikçe kavuşursunuz.
Yağmuru Güneşi Bir Ol'an Sevgiliyle, Aşk'ta kalın.
Ahu Birlik Alp
www.varolusdergi.com
ANSIZIN ANSIZIM
Hastayım, Sen hasta değilsin hasta olan beden!
Kırgınım, Sen kırgın değilsin kırgın olan duyguların!
Bu insan, şu şey kötü. Bu insan, şu şey kötü değil bunlar belli implantlar, bulutlar, parazitler; belli kalıplara, zihin yapılarına bağlanan!
Bunları farkedersen şifanın önü açılır ve hızlanır.
Kırgınım, Sen kırgın değilsin kırgın olan duyguların!
Bu insan, şu şey kötü. Bu insan, şu şey kötü değil bunlar belli implantlar, bulutlar, parazitler; belli kalıplara, zihin yapılarına bağlanan!
Bunları farkedersen şifanın önü açılır ve hızlanır.
***Nerde ne ektin ne biçiyorsun? Kaktüs ekip gül biçmeyi bekleyemezsin. Kaktüs ektin değiştirip hemen 1 günde yine gül biçemezsin. Kaktüs ektin mutlusun eyvallah. Kaktüs ekil"miş" bana diyorsan onun da hikmetini bilmelisin.
"En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır."
İnsan daima kazanabilir mi?
Evet ama bunun için savaş-barış, kazanmak-kazanmamak, kurban-mağdur, olan-yapan-yaptıran gibi sınırların ötesine geçmiş bambaşka bir boyuttan işlev görüyor ve bu boyutu maddi düzeyle birleyebiliyor olmanız gerekir. Gene de savaşıyor görünmeniz gerekenler olacaktır bu halde gönlün merkezindekini perdelemeyecek olmanız gerekir. Gönlün merkezindeki; zahiride düşmanınızdır. Düşmanınızın adını batınide bilirsiniz bunu zahiride savaşırken dahi söyleyebilirseniz ne ala.
İnsan daima kazanabilir mi?
Evet ama bunun için savaş-barış, kazanmak-kazanmamak, kurban-mağdur, olan-yapan-yaptıran gibi sınırların ötesine geçmiş bambaşka bir boyuttan işlev görüyor ve bu boyutu maddi düzeyle birleyebiliyor olmanız gerekir. Gene de savaşıyor görünmeniz gerekenler olacaktır bu halde gönlün merkezindekini perdelemeyecek olmanız gerekir. Gönlün merkezindeki; zahiride düşmanınızdır. Düşmanınızın adını batınide bilirsiniz bunu zahiride savaşırken dahi söyleyebilirseniz ne ala.
İlla sevecem diyeni
:) böğürtürler, git derler, sevmek çok sağlam bünye ister derler neden? Çünkü hırpalayacaklar seni, senden seni çıkartacak doldurup boşaltacaklar, usuldendir şaşırmayacak, şaşmayacak, farkında duracaksın, kendinden korunacaksın ve tadına varacaksın. Uzaklaş kork diye değil demem yakınlaş cesaretlen diye!
Koşulsuz, yargısız sevmeden, ol'andan gayrı düşerek, aşk makamını yürüyüp yanıp dirilmeden kendini, başkasını, O'nu sevmen hakikatiyle mümkün mü?
Seversin gene seversin sevilirsin de ama korkuyla, duyguyla, düşünceyle, sınırlarla ve bunun sonuçları vardır... Sevmek var sevmek var. Yanmak var yanmak var. Bilmek var bilmek var... Yaşamak var yaşamak var... Derdin hesabın dermanın cennetin cehennemin ötesi berisi kendinle... O'ndan O'na neylerse...

Koşulsuz, yargısız sevmeden, ol'andan gayrı düşerek, aşk makamını yürüyüp yanıp dirilmeden kendini, başkasını, O'nu sevmen hakikatiyle mümkün mü?
Seversin gene seversin sevilirsin de ama korkuyla, duyguyla, düşünceyle, sınırlarla ve bunun sonuçları vardır... Sevmek var sevmek var. Yanmak var yanmak var. Bilmek var bilmek var... Yaşamak var yaşamak var... Derdin hesabın dermanın cennetin cehennemin ötesi berisi kendinle... O'ndan O'na neylerse...
...Acı, korkunun üzerine çıkmadan yola giren kimseyi görmedik biz dedi!
O vakit korkunun hakikatini görürsün, korkun diner, yaran da acın da kapanır ve ondan; buruk tatlı bir meltem salınır, şefkatle merhem olur. Bu nedenle bunlar verilir, sevgiden hep sevgiden... Seni soğan kabuğu gibi soyarız, binbir tonla donatırız. Yoksa ne bileceksin?! dedi...
O vakit korkunun hakikatini görürsün, korkun diner, yaran da acın da kapanır ve ondan; buruk tatlı bir meltem salınır, şefkatle merhem olur. Bu nedenle bunlar verilir, sevgiden hep sevgiden... Seni soğan kabuğu gibi soyarız, binbir tonla donatırız. Yoksa ne bileceksin?! dedi...
Bir şeyin tadını çıkartmakla canını çıkartmak arasındaki eşik; kendinize zulmettiğiniz noktadır orda durun.
Varoluş sözlüğünde keşke gibi bir kelime olmadığından sen bunu kullandığında şunu yapmış oluyorsun bknz: kendini bilmezlik, kendini yakmak. Yapmayın.
İnanmadığın bir şeyi göremezsin.
Gördüğün bir şeye inanmayabilirsin.
Görmediğin bir şeye inanıyorsan bu en muazzamıdır.
Gördüğün bir şeye inanmayabilirsin.
Görmediğin bir şeye inanıyorsan bu en muazzamıdır.
Bilge sorun görmez çünkü ol'anı görür. ol'anda zaten sorun yoktur. Sorun yoksa çözüme de gerek kalmaz. Bilgede soru cevap yoktur. Senin sorunun, dolayısıyla sorun varsa ve şayet bir bilgeye gidersen uzun, meşakatli ama muhteşem bir yolu göze almalısın. Arif, alim, bilge, aşık... hepsinde farklı araçlarla farklı tatlarla, ama aynı amacı, kendini göze almalısın.
Düşünsene rüzgara içerleyen bir ağaç, ağaca zulmettiğini sanan bir rüzgar... Böyle bir şey olabilir mi?
:) Dalın, esnemediğin için kırıldı demeyeceğim. Doğrudur ama yeterli değildir. Dalın kırılacak sen eğilip bükülsen de dalın kırılacak elbet! Konu, belirleyici olan; dalının kırılıp kırılmaması değil! Dalın kırıldığında ne hissettiğin, bunu nasıl alıp devam ettiğin. Konu; dalının kırıldığı zannın, konu; bir dal olduğun rüyasına kaptırıp her şeyi sadece bunun üzerine inşa etmen!

Eksik gediklerimizden biri :
'Güçlü olan yaşamda kalır!' Gücü ne sandık, ne anladık, ne atfettik? Güce fazlasıyla eril bir yaklaşımımız var o nedenle güç bizde kuvvete tekabül ediyor, kuvvetse insanı mahfeden temel şeylerden. Hal böyle olunca güçlü olduğunu zanneden kuvvetli insanlar oluyoruz ve rüzgara kafa tutup eğilip bükülmüyoruz...
Uyumlu olan yaşamda kalır! Neden? Çünkü gücün ölçü birimi uyumdur.
Uyum nedir? Uyum direnç gösterdiğinize uyumlanabilme, anlama, kabul edebilme, onun rehberliğini alabilme ve sevebilme, akabilme yetinizdir ve her şeyi açar genişletir. Şunun için evrim bunun için evrim şu zamanda bu mekanda şartlara göre vs. evrim diye bir şey olabilir mi? Olamaz! Evrim evrenseldir, temel yasalar zaten bellidir ve çelişmez.
'Güçlü olan yaşamda kalır!' Gücü ne sandık, ne anladık, ne atfettik? Güce fazlasıyla eril bir yaklaşımımız var o nedenle güç bizde kuvvete tekabül ediyor, kuvvetse insanı mahfeden temel şeylerden. Hal böyle olunca güçlü olduğunu zanneden kuvvetli insanlar oluyoruz ve rüzgara kafa tutup eğilip bükülmüyoruz...
Uyumlu olan yaşamda kalır! Neden? Çünkü gücün ölçü birimi uyumdur.
Uyum nedir? Uyum direnç gösterdiğinize uyumlanabilme, anlama, kabul edebilme, onun rehberliğini alabilme ve sevebilme, akabilme yetinizdir ve her şeyi açar genişletir. Şunun için evrim bunun için evrim şu zamanda bu mekanda şartlara göre vs. evrim diye bir şey olabilir mi? Olamaz! Evrim evrenseldir, temel yasalar zaten bellidir ve çelişmez.
Sarsıcı dönüşümlerde kopmamanızı, uyumlanmanızı, rehberlik almanızı sağlayan ve yaşamınızın normal rutininde ne yazık ki çok değer biçmediğiniz öyle canlar, cevherler vardır ki aslolan... bunlarla hemdem olan insanın düşmesi, kayması, yitmesi, pusulayı şaşırması mümkün değildir: Mizah, hayal, iman, şarkı, şiir, dans, doğa ve Aşk! İtinayla kullanın lütfen. Her insan yaşamın üstadıdır. Üstadlara yakışanlardan ayrılmayın. 'Herkesi hayal kırıklığına uğratabilirsiniz' kendinizi uğratmayın, kendinize geldiğiniz sürece kimselere, hiçbir şeye bir şey olmaz zaten.
İzleyen olmak ve özdeşleşmemek... Yeterli midir? Hayır ama ilk maddedir. Konu bu değil, burda kalmaz. Bundan sonra illa ki eylemde bulunan ve benliğe girme gelecek gelmeli de. Konu şu; izleyen olma ve özdeşleşmeme ne kadar içselleşirse eylem ve benlik o denli akışla ol'ur.
Şipşak reçete olur mu olmaz
:) ama olur arayana;
Birbirini takip eden 21 gün aksatmadan sadece şunlara ya da tek bir tanesine tam eğilin yeter...

Birbirini takip eden 21 gün aksatmadan sadece şunlara ya da tek bir tanesine tam eğilin yeter...
*Herşeye ayırtetmeden saygı ve sevgi duyun sevgi verin ve alın!
*Gönülden şükran duyun, hayal edin, dua edin, konuşun, dinleyin!
*Kendinize evet kendinize! dürüst olun!
*Hiçbir şey hakkında korkuya ve endişeye kapılmayın güvenin ve kabul edin olanı!
*Farkında olun, anda kalın, izleyin!
*Sabredin! (Sabır kendinedir.)
*Gönülden şükran duyun, hayal edin, dua edin, konuşun, dinleyin!
*Kendinize evet kendinize! dürüst olun!
*Hiçbir şey hakkında korkuya ve endişeye kapılmayın güvenin ve kabul edin olanı!
*Farkında olun, anda kalın, izleyin!
*Sabredin! (Sabır kendinedir.)
Gönlünü bir tek gelip geçmeyene bağla ki her şeyi onunla bilebil, yaşayabil! Gerçeklik halısı; şekiller zamanlar mekanlar bedenler madde ayağının altından çekildiğinde ne olduğunu bilebil, puslanma, düşme! Nedir bu gelip geçmeyen? Senden gören, senden içeri ve dışarı izleyen, farkındalığı dahi farkeden, "sen" olmadığında dahi olan ve baki olandır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)