30 Mart 2017 Perşembe

NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ!

Çoğu zaman edebiyattan ibaret ve hakikatten pek uzak bir külliyat olan şu cümleyi duyduğumda, beni hüzünlü bir gülme alır. 
Bazı dönemler açık ya da kapalı, naif ya da şiddetli sitem edilir... Dünyanın, memleketin, insanlığın haliyle, gündemle, siyasetle ilgilen miyor musun, paylaşmıyorsun ve bu minvalde türlü çeşitlemeler, bir şey denir onu da nerden tutarlarsa ordan anlarlar. Toplu gelsin de bitsin bu mevzu o vakit.
1 Güzel kardeşim nerden biliyorsun? ilgilendiğim her şeyi sizin gibi sunmak zorunda mıyım? Sizin gördüğünüz, duyumsadığınız, düşündüğünüz, davrandığınız biçimde mi olmalıyım? Hiçbir şeyle akdim yok benim, benim akdim kendimle. Ben herhangi bir şeyi kendimden ayrı görmüyorum onu da güzel görüyorum seni bilemem herkes kozasına göre...
2 İnan senin kadar, belki daha fazla ilgileniyorum, iyi bak! göreceksin! 7-24 ilgileniyorum, hayvan gibi çalışıyorum bu konuda :D
3. Ayrıca hayırdır, ayrıca sana ne, sen ilgilen, yap yapacağını ya hu bana da ne kulp takarsan tak da dikkat et o kulp önce seni sonra hepimizi vurmasın. 
Herhangi bir şeye çalışana kadar nefsinize çalışsaydınız ya nasıl olurdu bir hayal edin memleketin, dünyanın, onun bunun hali... Haydi selametle...

BAŞKA GÜNDEM 3



Kendine gelirsen kazanılan bir barış ya da kaybedilen bir savaş olmadığını görürsün... Olup biten bir şey yoktur ya, kendi çapımızda işte...

Bazen şu yolda mısın, burda mı, neyle ilerliyorsun, nasıl, ne zaman diye diretilir, son ütücülerimiz sever böyle şeyleri.
Ben sadece olabildiğince tadını çıkartıyorum nokta :)


Zehirli su da, arı su da aynı renktedir nerden bilirsin? Hemdem olman şartmış demek... İlm'el ve Ayn'el Yakının yeterli gelmediği olur bazen.

Mutsuzluğun en garantili en kestirme formülü: Mutluluğu arayın! 
Acının en garantili en kestirme formülü: Acıyı dindirmeye çalışın!
Çıtayı bu ikisinin üzerinde, ötesinde tutmakla başlayabilirsiniz belki, anda olanca buyurla 

Cinsel enerjiyi tanrıyla anmayanlarla, cinsel enerjiyi tanrılaştıranlar aynı güruhtandır.

SAMİMİYETSİZLİK, hesap kitap yaptığınız her an sizinledir ve cezası şudur: Ayrılık/yoksunluk! 
Öyle ötedünyada, berişekilde, aksakallı dedeler ve encümen heyeti tarafından falan kesilmez hesaplar, milisalisede burda, kendi kendinize kesilir.
Haydi selametle mukayyet ...

BANA NE ve SANA NE; yerli yerine oturtması ustalık isteyen ustasının elinde şahaneler yaratan 2 dev kelimecik.

İnsanlığın her daim türlü yöntemlerle peşinde olup helak olduğu bazı güçler vardır.
O güçler hasıl olmaz, kapı bekçileri vardır velhasıl!
Sular birbirine karışır görünür, renkleri aynıdır, lakin karışmaz!

Bazı şeyler HERKES İÇİN DEĞİLdir! Olması da gerekmez ve bu ayrımcılık ya da üstencilik hiç değildir! Aksine... 
Sapla samanı ayırın!

Ben şöyle yaptım, böyle yaptım, şunu kurtardım, bunu batırdım ıvırdı zıvırdı... Pardon da SEN KİMSİN? demezler mi :) 
Derler de... Duyan sorumludur herkes değil! 
Duyan, o sorumluluğun gereğini yerine getirince artık kim olduğunu bilir de böyle demez ve daha da bir şey duymaz.

Allahım bana güç ver , sabır ver diye dua ediyorsunuz ya güç ve sabır sahibi olan er kişi karşılığında ne vermiştir? Bunu da bir tartıp biçin ki hazırlıklı olasınız talep ettiğiniz herhangi bir şeyi karşılamaya. Ya da yaşamınıza şöyle bir bakın zaten hesap kitap ortadadır.

Küçük görünen her şey cesurdur da... deli cesareti sakattır, önce serin ve derin sularda bi yıkanmalı, bırakmalı, demlenmeli insan bolca konaklamalı, o delilik kısmı gitti mi ancak o zaman cesaret anlamını bulur çünkü.

Haddini bilmeyene ola ki haddini bildirirken, kalbinizi temiz tutun yoksa haddinizi bildirirler. Vesile kılındıysanız da bunun şekli şemali sizin sorumluluğunuzdadır!




HARA ÇAKRASI TIKALI TOPLUMLAR




CİNSEL enerjiyi dosdoğru kullanamayan toplumlar ve bireylerinde her zaman aşırılık ve kendini bilmezlik vardır. Ya aşırı celalli ya aşırı cemalli ve salınımda her zaman dengesiz ve tabii ki iktidarsız tabii ki kısır! Cinsel enerjiyi doğru ve dengeli kullanamazsanız size kdv siyle yol su elektrik olarak döner. Ps: Cinsel enerjiyi doğru kullanmak demek herkesle olmak ya da tam tersi demek değildir araçsallık ve showbusiness hiç değildir.Cinsel enerji anladığınız anlamda sadece "cinsellik"le de alakalı değildir. Toplumdan, ailesinden, kendinden ondan bundan yalıtılmamış olduğundan gidip bu enerjiyi hunharca kullananlar ya da zaptedenler var ve buna cinsel özgürlük ya da kutsallık diyorlar. İkisi de aynı madalyonun sapmış yüzü :)Cinsel enerjiyi tanrıyla anmayanlarla cinsel enerjiyi tanrılaştıranlar aynı güruhtandır. Sapla saman diye bir tabir var bildin mi :) bir de şöyle bir şey var; o enerji hara çakrasında tıkandı mı hiç bir şeyde akmaz.

EKSİK BİLGİ




Bir eksik daha: 'Manevi alanım yeterince güçlüyse maddi alan beni etkilemez.'
Yerler ve gökler birdir, aşşağısı nasılsa yukarısı da öyledir e ne oldu tüm bunlara çöpe mi attık :)
Kimseye iltimas geçilmez sadece bazı dereceler vardır, herkes -kendi ölçüsünde- maddi alana tabidir, etkiler ve etkilenir. Sadece manevi alan maddeye tezahür etmez, tersi akış da söz konusudur fakat bunu bahane olarak kullanmayın.
Yani; yaşadığınız yeri, yaptığınız şeyi, çevrenizdeki insanları, düşünce ve duygularınızı alışverişte olduğunuz her bir şeyi özenle seçin. Bazı şeyleri seçemezsiniz! Aile, cinsiyet, bedensel özellikler, doğum yeri, zamanı vs. Bunlar sebepsiz değildir ve en olması gerekendir, onların ancak hikmetini alabilirsiniz ama bilincinde olup seçtiklerinizi itinayla seçin, madde alanı manevi alana pek güzel sirayet eder ve herkes neyle muhattapsa sonunda ona dönüşür ve bundan sorumludur.

USTANIN VURDUĞU YERDE GÜL BİTER


Bir Usta kendi Ustasından beslendiğinden doğuştan sanatçıdır, sanat; yaşam ve yaratımdır, yaratım ve yaşam sadece güneşle olmaz dinamizmdir, yaratım fırtına gerektirir ve nihayetinde çiçeklendiğinde varolanı kabul, kucaklama, dönüşümü getirmesi beklenir ve işte bu şekilde tüm o sancıların içinden Sevgi doğurulur aksi takdirde insan kısır kalır, potansiyelini gerçekleştiremez.
Bir Usta; zehirden panzehir üretebilendir.
Ustaların istidadı daima şiddetli fırtınada test edilir. Fırtına Usta için bir ceza, bir küfür değil, bir nimettir, rahmet yağmurudur, sevildiğinin, el verildiğinin, gözetildiğinin işaretidir.
Bu çilekeşlik ve azap değildir aksine... Kömürü elmasa dönüştürmedeki sistem yazılımıdır. Ne kadar sık tökezleyip es geçiyoruz. Ve unutmayın ki ustanın vurduğu yerde gül biter, ustasına güvenmeyen kendine hiç güvenmez. Aşk kendiliğinden değildir emek ister, özen ister, gönül ister, nazar ister, dedem der ki her taştan parmaklara yüzük olmaz. 


SIR



'SIR neden sır'dır bilir misin dedi? 
Ulaşmaması gereken birilerinden gizlemek için herhalde dedim.
Ulaşmaması gereken zaten ulaştırılmaz! Mevzu bu değil!
SIR, ulaşması gereken içindir!
Bir saklayan, bir arayan olduğu içindir SIR!
Bu ikisi bir açık edilmez, değeri bundandır sırrın!
Sır bir kere sırlıktan çıkınca kıyametin kopar!
Ve sır, kıyametini kopartmak içindir, sır kıyameti gelenedir!
Sır verilmez, alınır, ötesi de denmez dedi.'


DENGE&İÇSELLEŞTİRME

Orantısız güce, 'kuvvet' diyoruz. Kuvvet merkezi; daima mutmain olmamış nefstir.
Orantının merkezi daima gönüldür. Nefse ayarı çeken ve kuvveti güce çeviren denge merkezi kalp olduğundan GÜÇ merkeziniz daima KALPle dengelenir. 
Ateş havayla harlanmadıkça ateş değildir. Güç sevgiden doğmadıkça yaralar, yaralanır, oyalar, oyalanır, kaybolur, kaybeder. 
Enerji şifa çalışmalarında yapılan edilenler, ritüeller, belli çalışmalar vs. sadece teknik, şekil, bilgi ya da kuraldan ibaret değildir üzerine tefekkür edip, kalp bağlantısını kurulası içselleştirilesidir. VE UNUTMAYIN Kİ KURALDAN, ŞEKİLDEN GEÇMEDEN ÖTESİNE YÜRÜYEN YALANDIR.

MİNİ EGO REHBERİ

Mini rehberler çok moda ya :)
EGO NASIL EĞİTİLİR / How to train your dragon (Ejderhanı nasıl eğitirsin) :)
Ego eğitilmez, egoyla savaşılmaz, ego ölmez! Ego dönüşür!
Sevgi eğitim işidir! Dönüştürücü odur. O gelmeden iş başlamaz, o yüzden;
1. Önce ihtiyacın ortaya çıkmış olması ve farkındalık şart. Sonra topyekün bir sorgulama.
2. Üzerine eğildiğiniz şeyin işleyişini avcunuzun içi kadar iyi bilmeniz gerekir.
3.Yakalayın! İzleme-gözleyin. Bilinçli şekilde, duygudan düşünceden, etiketlerden özgür olma halini tahsis edin.
4. Dalga geçin, muhattap olmayın. Bağışıklık kazandığında yöntem değiştirin, tüm bunlar ciddi bir süreklilik içinde ve fakat mümkünse eğlenceli olsun -herkesin bu konuda üslubu farklıdır yaratıcı olun, deneyin, arada sol gösterip sağ vurun-
5. Yargılarınızı ve beklentilerinizi gözden geçirin.
6. Bırakın incinsin, öfkelensin, üzerinize çullansın o acının, çullanmanın içinde kuş gibi rahat olun, bir saniye kımıldamayın, izin verin, acıyı sevin, katlanın, hoşgörün değil! SEVİN! Gerekiyorsa bırakın sizi tarumar etsin, susun ve 1 saniye dahi gözünüzü devirmeyin çoğu insan delirme noktasında bırakır ve bu nedenle başarısız olurlar. Olay boğulma noktasında başlıyor :)
7. Tüm bunların daha güçlü ve ince bir ego yaratabileceğinin farkında olun ve fakat sapla samanı ayırın.
8. Best seller'lara, hap bilgilere, kısacılara itibar etmeyin :D
Şimdi bunu ne derece ciddiye alıp bir yerinden tutarsınız bilmem ama o sizi epey ciddiye alıyor her an emin olun, hatta bunun için bir yaşam dizayn etmişler size, ya işte böyle artık nasıl uygun görürseniz... kendinize... :)

BAZILARI...




Bazıları sadece yaşlanır, bazıları büyür.
Çocukluktan çıkış önlenemez bir tuzaktır.
Tuzağı geçemeyenler yaşlanır, geçenler büyür.
Herkes ölür çok azı yaşar.


Herkes bakar çok azı görebilir.
Herkes sevilir ve çok azı sevebilir.

SİZE BAHAR GELDİ Mİ?



Her sene erkenden öbek öbek gelincikler açardı burda. Neden 1 tane bile yok acep? diye sordum.
Sonrasında nedense birden, minnoşh uğur böcekleri geldi aklıma; yüz senedir hiç bir yerde görmüyorum yahu, rüya gibi, ne oldu bunlara, buralar yaramaz mı onlara, nedir yani, ben mi göremiyorum acep? dedim.
İşte böyle apır sapır şeyleri merak ederken :) Sabah uyandığımda bunları düşündüğüm yerde şöyle bir manzarayla karşılaştım: 1'er adet kondurmuş :) Saygılar, sevgiler & pek alem ve dadlısın.



Romantikliği vıcık vıcık, yersiz, gereksiz ya da ona buna bağlı bulan arkadaşlar var, bence siz olayı ya yanlış anlamış, ya da hiç anlamamışsınız.
Yaratımda imalat hatası olmaz, ne biliyim epey bi bulutlara falan bakın, iyi gelir belki, fabrika ayarlarınıza dönersiniz.

Güneş tarlası çağırınca halleşmeye gidilir🐝 Masal demleyin geliyorum. 

22 Mart 2017 Çarşamba

BAŞKA GÜNDEM 2




İnsanın hayal gücü köreldiği an can sıkıntısı başlar ve ölümcüldür! Can sıkan insan oluvermeyin, kimsenin ve hiçbir şeyin canınızı sıkmasına da izin vermeyin, hayal gücünüzü itinayla sarmalarsanız o üstesinden gelecektir. Baktınız durum ciddi doğaya, çocuklara ya da masalcı bilgelere sığınıp hayal gücünün kaynağını bol ama çok bol izleyin.


Pazarlık kiminle ve neden yapılır? 
Pazarlığı kim yapar? 
Pazarlık karşılığı ne verilir, değiş tokuş edilir?
Pazarlık yaptığınız, koşulladığınız, beklentilediğiniz yani yargıladığınız her an kiminle neye karşı yürüdüğünüz açık seçik bellidir. 
Pazarlık yapmayın! Şakası olmaz.


Karanlıktan, güçsüzlükten, sevgisizlikten, anlamsızlıktan, amaçsızlıktan, değersizlikten, bitişlerden, ötekilerden korkmazsın... Olmayan şeyden korkamazsın! Işıktan korkar, güçten korkar, anlamdan, amaçtan, sevgiden, değerden, sonsuzluktan ve kendinden korkarsın, bu yüzden karanlığa, güçsüzlüğe, sevgisizliğe ve yarattığını sandığının diğerlerine sığınarak yaşamını bir kozada, yanılsamalarla geçirirsin. Olmayan bir şeye sığınırsan acı çekersin! Acı uyumlanman için hatırlatıcıdır! Acı, aptalca değil, bilgece kullanman içindir! Bilgece seçin!


Evrendeki her şeyi kendi filtrelerinize göre eğip bükersiniz yani varsayar, yorumlarsınız! Herhangi bir şeyi olduğu yani nötr halinden çıkarıp iyi-kötü vs. yargısını veren budur! Zihin yapınız!
Zihin yapınız duygularınızı, onlar da davranış ve nihayetinde bir döngü niteliğindeki kaderinizi oluşturur!
Bilinçsiz insanlar ya da zihin yapısı özgürleşmemiş insanlar ya da fazlaca bilinçdışı yük taşıyanlar diyelim otomatikleşmiş filtrelerle ilerler ve çoğumuz böyle kontrol edilir!
Bunlardan ari olanlar, farkındalıkla seçimler yapar ve hakim olurlar! Özgürleşmek ne doğuştan getirdiğiniz ne de ailenizden, toplumdan, okullardan, medyadan, çevrenizden öğrenebileceğiniz bir şeydir, bunlar sadece sizi bir eşiğe getirir ve uykuda tutmaya devam eder!
Bilinç içsel çalışmalarla, belli yollarla genişletilir ve oldukça fazla cesaret, sevgi, idrak, zahmet ister!
insanların çoğu bu nedenle konfor alanlarından çıkmayı reddeder, uyumayı, yargılamayı, kendi dışında her yere bakmayı, kurbanı oynamayı, mış gibi yapmayı, varsaymayı ve acı çekmeyi tercih ederler.
Her zaman seçim şansınız, fazlası ve başkası vardır önemli olan bunu gerçekten isteyip, hazır olup olmadığınız, farkında olup olmadığınız ve bu farkındalıkla ne yaptığınızdır, gerisi çok ama çok kolay.



GEÇMİŞ




Beklemek yerine anlamaya çalışsak... Almak yerine vermeye... Durmak yerine yürümeye... Direnç yerine kabule... Cevaplar yerine sorulara... Bilmek yerine olmaya çalışsak?
ANAM, BABAM, EŞİM, DOSTUM öğretmenim, o, bu, şu beni sevmedi, onaylamadı, güven, değer vermedi vs. ondan bu halim! Tamam kabul, peki olsa değişecek mi? Hayır! Olabilir miydi? Gene hayır! Başka bir soru... Peki sen onları gerçekten sevdin mi? Bir tane daha... Kendini gerçekten sevdin mi? :D
Onlar biliyormu ki bunları onlardan bekliyorsun? Nasıl böyle bir ithamla yükler yüklersin? Hem kendini hem onları değersizleştirmek, kaçış, kurban-saldırgan psikolojisi değil midir bu? Dışarda bir sihirli değnek aramak yerine kendine gelmek, kendinle yüzleşmek daha olgun ve hakiki bir var'oluş biçimi hatta tek varoluş biçimi değil midir?
Ne biliyorsun? Öyle öğrenmiş ve bunu binbir türlü sebeple aşamamış, kendinden ışıtamamış biri sana nasıl olmadığı bir şeyi verebilsin? Ve bunu nasıl yargılar, kendi dışındaki herhangi bir şeyden bunun beklentisi, görevi içine girersin? Onlara ancak şefkat duyabilirsin! Şefkat duymak, yüceltmek ya da acımak da değildir! Olanı olduğu haliyle anlayış ve kabuldür, kurtuluştur ve aşkın en yüce hali olarak tüm dönüşümün de anahtarıdır.
Hadi velev ki bunları birileri, bir şeyler verdi, sağladı, karşıladı diyelim sana, sen o zaman arayışa, tekamüle, bilincin zorlanmasıyla açılan idrağa, eksiklik yanılsamasının yarattığı zıtları bütünlemeye nasıl ulaşacaktın, kendini kendinden doğurmaya, ötelere nasıl ulaşacaktın, yaran ışığın sızdığı yer değil miydi ki ona küfrediyorsun, fırtınada test edilmez mi tüm ustalar fırtınaya küsüyorsun, kömürü elmas edeni şikayet ediyorsun?
Velev ki verdi diyelim bunları kendinden değil, ötekinden sağladığın için hep eksik-yarım-muhtaç-minnet altında vs. hissetmeyecek miydin, araçsallıktan nasıl çıkacaktın? Çünkü kendinden doğmayan her şey yanılsamadır, ancak sana aynalıkla işaret eder "kendine gel, ne arıyorsan kendinde" diye!
Velev ki verdi diyelim, peki vermeyi kestiği an ne olacak? O yanılsamalar, realite halısı, dışardan beklentilediğin her şey altından çekildiğinde neye tutunacaksın? Sen bir şeylerin gölgesi misin? Sevgini, güvenini, değerini nerden alıp nereye yansıtırsın?
Gelelim kendini bilen birine, kendini bilen için senin ışığını senin dışında herhangi birine, bir şeye bağlamak zaten düşünülemez, ve bu önce ona zarar verir. Kendini bilen bunu da bildiği için türlü fantastik saçmalıklarla zaten ilgilenmez ve sana da bunlarla gelmez! Varoluş-un yeterince fantastiktir ötesine gerek duyulmaz! :D
Her şey tüm sevgi ve sevgisizlik, güven ve güvensizlik, değer ve değersizlik, aydınlık ve karanlık seni sana açmak, zıtların hakikatini bilmen içindir ve oldukları haliyle en doğrusu ve mükemmelidir. Ve işte bundandır tüm olana saygı, şefkat, anlayış! Bu idrak, hem kabulü sağlar, hem şükranı, hem hikmeti... Ve bu idrak kendin ve tüm diğerleri için olabileceğin en yücesidir. Bunları kendi dışındaki herhangi bir şeyde arıyorsan boşuna dönüp durma, hiç arama çünkü senin dışında değiller hiç olmadı ve olmayacaklar! Sen öyle zannediyorsun ve bu zannına göre yaratıyorsun, 'kanunları kurallara göre eğip bükme!! Nice canlar yitip gitti bu uğurda sen yitip gitme! Bildiğini Var'ol! <3
Bir Dost

KAPI BEKÇİLERİ


Üzerine teffekkür edilesi ve her an farkında olunası...
 Yolunuzu şrrrak diye kesebilecek 7 ana kapı bekçisi;
1. Her fırtınada saf değiştirmeye, pes etmeye, durmaya, bırakmaya, şikayet etmeye meyletme
2. Dışarda arama, yanlış sorularla yanlış kapılarda dolanma 
3. Beklenti, cevaplara odaklanma
4. Disiplin eksikliği, daldan dala atlama, enerjiyi tüketme
5. Hemdem olduğu şeyin doğasının bilgisinden yoksun olma
6. Denge sorunu
7. Şüphe
Kapı bekçileri eziyet için değil bilakis yolunuzun açılması içindir, o nedenle elzemdir.

BAŞKA GÜNDEM 1


                                   

İnsanın zihin durumunu seçebilmesi gibi muhteşem bi lükse sahipseniz -evet emek ister- :) diğer her şeyi seçebilirsiniz.

Birini gerçekten sevdiğini düşünüyorsan ama sorun yaşıyorsan ondan değil kendinden başla işe! Kendin her şeyi halleder 

Bu gözlerimle görmediğime inanmam' dedim
'Olay senin şu gözlerinin gördüğü ya da inandığı değil ki bir daha düşün ya da en iyisi sen düşünmeyi, gözlerini, inancı, görmeyi bırak tekrar konuşalım !' dedi.


Asalet; kendini ve ötekini her şeyiyle sırtlanabilmektir. Asil olan ağırlıksızdır sadece ve sadece ışık saçar.

"...Yerini bilmediğin bir yere nasıl gideceksin?
Nefsi mutmain olan kişi kaybolmaz.
Yürümek yeterli, sadece yürümek... Devet edilenler yolu bulacaktır...
Herkez yolunu bulmak için en değerli hediyesini kullanır.
Herkesin yolu ayrıdır!
Bazıları denizi aşar gelir, bazıları dağları...
Canınla süpür cananının eşiğini ancak o zaman gerçek aşık olabilirsin..." Bab-Aziz


'Ruhum dinlendi'
Ne zaman, nasıl yoruldu ki dinlendi, nerde dinlendi, dinlenen ruhun mu ki??? Ruh yorulmaz ki dinlensin yorulan egondur dinlenen de o!


Hiçbir uyarıcı olmadan kendiyle kalmaya tahammülü olmayan birinin, 
başka herhangi bir şeyle olabileceği yanılsaması içinde çırpınması kadar doğal ve ağır bir şey yoktur. Bknz: Sarmak


:)

Neyi seçip seçmediğiniz ya da neyi seçip neyi seçemeyeceğiniz değil önemli olan! 
Seçtiğinizi ya da seçemediğinizi düşündüğünüz her şeyin içindeki hikmeti alabilmeniz ve bundan muhteşem bir dünya yaratabilmeniz... Evet önemli olan bu, farkı ve tüm dünyanızı yaratan da bu!


Herkesi, her şeyi sevmem lazım' hayır efendim!
Bunun altı nasıl oluyor da doluyor onu sormazlar mı? Sevgi kelebeği olmadan tırtıl oldun mu onu sorarlar! Önce o 'lazım'ı sarfedeni sorarlar, sonra herkesten, her şeyden nefret ettin mi onu sorarlar, daha sonra herkesi, her şeyi sevmenden azade, onları oldukları halde takdir ve kabul edip edemediğini, kalp bağını koparmadan seçim yapıp yapamadığını sorarlar. En son hala seviyorum dersen daha da bir şey sormazlar. O zaman seviyorsundur. Herkesi sevmeye, oldurmaya zorlama, bırak ve bu halinle kendini kabul et, izin ver, gerisi kendiliğinden çözülür.


Ne düşünüyorsan ona dönüşürsün ya da zaten onun içindesindir ki hakkındır. Buna kendi kendini doğrulayan kehanet diyoruz. Telkinlerin gücü adına :)