26 Ekim 2016 Çarşamba

SONRASI?



'Kendini bilen Rabbini bilir' demişler mi evet! Rab; eşittir eğitici, terbiye edici, öğretici. Neyi terbiye eder; nefsini. Demek ki nefsin terbiyeye ve terbiye ediciye ihtiyacı var. Neden? Evrilmesi için, neye evrildiği belli, evrilme yolculuğu farklı! İhtiyaç, arzu doğurur mu evet, ihtiyaç tek arzu çeşit çeşit, yol tek araç çeşit çeşit. Hazine bilinmek, tanınmak istermiş' bu yolda, O'ndan ki, 'her nefs ölümü tadacakmış'....... Ölümde bir an sirenler öttü mü, başka yerde ötmezse orda öttürürler de :) Yok öyle yağma, o ayakkabıları bi çıkartacaksın, mümkünse ve en güzeli 'ölmeden önce öleceksin', pirince giderken bulgurdan olacaksın, 'yanacak, pişecek, olacak da olacaksın, pazarlık yapmayacaksın :) Amanınnn bu bir korku hikayesi mi? Hayır! Aksine; bir Aşk hikayesi ki içinde yok yok, yaratılmış en muazzam eser daha ne olsun be adam!... Ya da artık hangi alemdeysen ordan okursun hikayeni.
Bazıları şimdi diyor ki; 'benim derse de ihtiyacım da yok terbiyeye de ben zaten kendimi biliyorum vs. vs...' Aferin :) Peki senin yemin hazır değil midir, farkın nedir, kimlerdensin, nerden, nasıl biliyorsun? Kendini bilen derse ihtiyacı olup olmadığına nasıl hüküm verir? Kendini bilen kendimi biliyorum der mi? Terbiye olan terbiye edicisini, terbiye ettiğini ayrı tutar mı? 'Kişiyi yoldaş eden de yoldan eden de yolmuş', sen yolcusun, yürüyeceksin. Özetle; eğitim şartsa tadını çıkart ama adımına da bir bak! Nefs ölümü tadacaksa tadını çıkart ama bkunu çıkartma! Kulluk; haşa kölelik değildir, şerefli mertebedir, bilmeyen gocunur, bilen övünür, sonra da sonra da hiç olur daha ne olsun.

SEN NE YAPIYORSUN?



Ruhundan üfürüpte Aşk etmiş insanı ötesi var mı!!! Oysa sen ne yaptın? Senin yaptığın da O'ndandır ya, orda mı durmak gerek? O nefesi çekebildiğin kadar çekmek, verebildiğin kadar vermek gerekmez mi? Oysa sen ne yapıyorsun! Gücenmez mi, sormaz mı, uzaklaşmaz mı? O gücenmez, sormaz, uzaklaşmaz, kaybetmez! Seni kendine gücendirir, sordurur, kaybettirir, buldurur, seni sendeki kendine emanet eder ki yüzünü ancak öyle çevirebilesin, uzaklaştırır ki ancak öyle yakınlaşabilesin... Aşk bu olur mu olur! Kabın şeklince, ölçüsünce muhakkak.

6 Ekim 2016 Perşembe

NE DENDİYDİ DE?!



Aramakla bulunmaz ama arayanlar bulanlar olmuştur denmiş, ne aradığına dikkat et denmiş, ne aradığının önemi yok senin olan senindir olmayan olmamıştır denmiş, sükut altındır denmiş, susma sustukça sıra sana gelecek denmiş... Denmiş oğlu denmiş... Bunların hepsi geçerli, farklı düzeylerden, farklı durumlar için!... Biz ne yapıyoruz; hepsini aynı kefeye koyduk gitti, sonra kafam karışık, olmadı, tutmadı, etmedi, batırdım gemiyi... Sen ne diyorsun, neye göre, nereden, nerdesin önce bi ona etraflıca bakaydın daha iyi olmaz mıydı? Haydi rastgele!

AŞKKK




Aşktan ağzı yananımıza, aşktan kaçanımıza, aşk arayanımıza, inançsızımıza, hepimize gelsin...
İLHAM almadığınız hiç bir şeye, hiç bir kimseye AŞIK OLamazsınız. İLHAM ve AŞK gün ve gece, melek ve şeytan gibi bütündür. Aşkın içinden ilhamı çıkartırsanız o başka bir şey olur artık çeşitlenir. Tüm beşeri aşklar, içindeki ilham hüvesi nedeniyle üst versiyonuna; ilahi aşka potansiyeldir. Bu nedenle Aşk; yaşamdır, nefsine doğum, ötekine doğumdur, ayrışmadır, tekamüle tabii nefstir. İlahi Aşk; kıyam, erime ve ölümdür, kendine ölümdür, hakikattir, tekamüle ihtiyacı olmayan Ruhtur. Aşkta zahiri olarak kavuşamama, ikilik, mesafe ve dikenler şarttır, ilham nesnesi ötededir, kanatır. Peki her nehir okyanusa kavuşmaz, her doğan ölmez, her nefs hakikatini bilmez, her ilham onu esinleyende kaybolmaz, her aşk onu yaratanına dönmez mi? O'na ne şüphe ve O'nda dirilir! Ne yapıyorsanız yapın hayatta, ama önce İnşallah :)deliler gibi AŞIK OLun, aklınızı kaçırın AŞK OLun, KORKMAyın, an meselesi, o dikenler sizi taşıyacaktır mis kokan bahçelere ve ÖTESİNE... İnşallah buranın baharında. Aşktan nasiplenmemiş insanın basireti bağlıdır, Allah korusun!

SİYAH ve BEYAZIN ÖTESİNDE

Çalışma manzaram ♥

Dünya vatandaşı olman, evrensel ya da sonsuz, sınırsız ya da etiketsiz olman, bir bayrak, bir ülke, bir dil, bir kültür, bir din, bir sınır, bir son vs. taşımamanı gerektirmez!
Sen bedenli değil misin? Ya da sadece bedenden mi ibaretsin?
Bir şey olman başka bir şey olmamanı ya da başka bir şey olanı çiğnemeni gerektirmez! Hiçbir şey hiçbir şey gerektirmez, hiçbir şey, bir diğerine çelme takmanı gerektirmez. Varlığın öncülsüz, koşulsuzdur ve tüm öncülleri, koşullarıyla...
Ya hep ya hiç, ya beyaz ya siyah aşmak içindir, sapma sapan fikirler bırakman içindir, paradokslar çözülmek içindir. Ötesi güzeldir...
Yanımda sevgili Karya, üstümde Türk bayrağı, altımda kadim Toprak Anam, tepemde sonsuz Gökyüzüm, duvarımda bir Kanji ardından Mey sesi, ben ve benden içeri Ben olanlar, tüm ayrı gayrı ilan edilenler hepsi Bir güzel... Evet böyle her şey yerli yerinde, sevgi dolu, dengeli, huzurlu, mutlu mesut. 
Bırakın didişmeyi!

5 Ekim 2016 Çarşamba

RUHSAL MESELELER



Sanki Ruhsal olmayan mesel varmış gibi :)
Ruhun yozlaşması, ruh göçü, ruhun karanlık gecesi nedir yahu?
Kavram yamulması :)
Ruh yozlaşır mı, Ruh tekamül eder mi, Ruh karanlıkta kalır mı?
Ruh ne yozlaşır, ne tekamüle ihtiyacı vardır, ne de karanlık gece yaşar; perdesiz gördüğümüz Varlığın özü; Ruh! Nefs; perde. Peki Gören? O perde incelir incelmesine ne "güzel" di mi? Iııhhh ;)
Yozlaşan, tekamüle ihtiyacı olan, karanlık çöken nefstir.
Nefsine zulmettiğinde gerçekleşen şey; nefsin yozlaşmasıdır. Ruhun karanlık gecesi; ruhun nefs üzerine çullanmasıdır.
Göç eden, gelip giden nefstir.
Bu zulümle nefs hakikatini; Ruhu bilemez, ayrı gayrıda bilenir durur.
Nefsin hakikatinin ne olduğu açık! Peki bunu burda gerçekleştirmek ve çabaya tabii olması hakiki mi? Önemli mi? Eğer öyleyse neden? Belki de burdan devam edebilirsin artık...
Olmadıysa başa sar, izle, dinle, zaman var hatırlarsın belki, ola ki özenle seçilen sayısız hatırlatıcı nimete rağmen hatırlayamadın (?) makbulü şu an budur demek ki.
Sen boşver ruhu, nefsi, Göreni Gör önce. Meczupluk iyi değildir, ince ayarları tutturmak gerekir ve çok da şey etmemek, BOŞ ver... Haydi pek şükür .


Bir Dost :)