25 Mayıs 2017 Perşembe

DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA MASALLAR





Hap bilgi diyorsun olmaz -hap ve bilgi 2 sakıncalı bir arada- ama ol'sun alıcı hazırsa teşhis tek başına da yolu açar. Şu 3 'ünü halledebilirseniz devirdaim olur herşey. istisnasız buralarda debeleniyoruz.:
1. Korku
2. Suçluluk duymak-Suçlamak-Yargı
3. Utanç 
Sevgi, güven, kabul, değer, saygı üzerine eğilebilirsiniz. Hepsine birden bakmanıza gerek yok, zihin kafa karıştırıcıları, çokluğu vs. sever, az özdür, domino taşları, zincirler gibi düşünün birimiz hepimiz için sözü mükemmel iş görür burada, mesela sadece biriyle çalışın.


Yaşadığınız fiziksel-zihinsel-duygusal herhangi bir sıkıntıda kendinize sormanız gereken ilk soru; "dengem nereye kaydı?" Göklere mi yerlere mi, maddeye mi manaya mı, erile mi dişile mi, siyaha mı beyaza mı? DENGElemeyi öğrenin sorun kendiliğinden şıp diye çözülür :) Siz yapamazsanız sistem size her tür sinyali ve yardımcıyı verecektir, olmadı kendisi otomatik olarak dengeleyecektir. Bu çok kötü bir tat bırakır. SİZİN, BURADA öğrenmeniz en mühim olan!



Her deneyim öğrenmeye yol açmaz.

Nasıl ki her kalp kırılması kalbi açmıyorsa, her tohum meyve vermiyorsa...
Deneyim için dışa ihtiyaç var, öğrenmek içinse deneyimi idrak gerekir bu da farkındalık ve farkındalığın farkındalığını gerektirir ki ancak içe bakışla mümkündür. Farklı biliş türleri var bunların hepsi hakikati bir yönüyle kavrayabiliyor kendi gerçekliği içinde. Bu bilişlerden herhangi birini içe bakışla tamamlamazsanız herhalükarda tek kanatlı kuş uçmayacaktır.




İnsanlara haklı çıkmak, savunmak, açığını bulmak, eleştirmek, suçlamak, alçaltmak, yüceltmek vs. için baktığınızda şunlar olur.
1. Kendinizi iyi hissedersiniz. 
2. Öğrenemezsiniz. 
3. Bulduğunuz sadece kendinizde olan zannınız olur ve bu da sizi kudurtmak dışında bir işe yaramaz. .

4. Potansiyeliniz katiyetle açılmaz ve içe çöker. 

Ve bu, ne kadar ustalaşmış olursanız olun herkes aynı işleri çevirdiğinden 500 mil uzaktan tanınır, yazık etmeyin iyi hissetmenin ya da daha ötesinin çok daha kalıcı, samimi ve emin yolları var, tamam belki kestirme değil ama değmez mi?
Bir insan sizde bu tip şeyleri tetikliyorsa boşverin doğrudan o insana, duruma sarmayı, önce teşekkür edin sonra içtenlikle şunu sorun lütfen; gerçekten olup biten nedir, benim neyi öğrenmem gerekiyor ve diretiyorum, neden ve nasıl diretiyorum? Olup biten bellidir de önemli olan ona çalışıp çalışmayacağınızdır. Herkesin yarası var gocunuyoruz, önemli olan yaralarınız değil yaranızı sarıp iyileştirmeniz, yaralarınız nişan halini alıyor mu önemli olan bu! Zaten bir tık ötede bunlar da yok! İnsan genellikle en sevdikleriyle, düşmanlarıyla, otorite figürleriyle ve çerçevelerini ihlal edenlerle bunları seyreder. Eh bu güzellerin ve negatif kutbiyetin-izin kıymetini bilin derim o zaman, muradıyla kullanın.






 SAĞLAM BİR EGOSU OLMADAN EREN OLMAZ, OLMAMIŞTIR, OLAMAZ...

Biz düşük ve sağlam egoyu birbirine karıştırıyoruz ondandır :) Konuşurken 'sağlam ego yapmışsın' dediğimiz şey aslen düşük ego. Nefsini silenlerden değil, bilenlerden ol bunun içindir. Bu şuna benziyor; ilk 3 çakranızda düşüklük ya da yükseklik, haliyle dengesizlik varken -ki yolculukta istisnası yoktur bunun- diğer çakralarla herhangi bir yere erebileceğimizi zannetme!İnsan-ı kamil vs. diyorsunuz ya da her nasıl adlandırıyorsanız insan-ı kamil dediğiniz, aynı zamanda çok sağlam bir ego geliştirmiş olandır, aksi sapla samanı karıştırdığımız anlamına gelir ki hizza kayar. Evet en sağlam ego ondadır şaşırdıysanız bunun üzerine düşünün lütfen. Yüksek, düşük vs. ego değil sağlam bir ego olmazsa olmaz ilk muhattabınız olacaktır. Sağlam ego nasıl inşa edilir burdan başlamalı belki de, egoyu silip, egoyla savaşıp, egoyu yükseltip, alçaltıp bir yere varamazsınız fakat sağlam ego sizi olması gereken yere taşır. Bu konuyu lütfen hafife almayın, atlamayın, karışmayın... Güzel haftalar olsun.


Meyveyi veren tohum, tohumu veren meyvedir fakat her ağaç meyvesinden tanınır. Siz güzel meyveler yetiştirin, güzel meyveler nasıl yetiştirilir öğrenin uygulayın gerisini hiiiiiiiiç düşünmeyin.

Her şeyin dengesi, ortası, kararı olur makbuldür de! Ama güvenin olmaz! Nasıl ki gönülden düşenin parçası bulunmazmış, 'güvende dengedeyim' dersen gönülden düşersin. Güven tam olmalıdır.


Bin türlü şeyle uğraştığında belki sen yakınlaştım sanırsın öyle mi peki? Zıddı olmasın sakın? Bunu bir düşün. En sevdiğim sorudur. "Ne işime yarayacak?" İşe yarama kriterin nedir? Aradığına, muhattap aldığına ve muhattap olduğuna dikkat et, bunlar dönüştürücüdür.

Az özdür, ince eleyip sık dokuma iyidir.

Sevgi dediğimiz şey eksik, yetersiz, feykli gelmiş olacak ki buna bir de takı eklenmiş. Bknz: Koşulsuz Sevgi!
Sen gene sev de hobi olarak seversin ancak demişler sanki :D Eskiden böyle şeylere lüzum yoktu... Her şey yine eski de, siz yeniden keşfediyorsunuz, o zaman bedenen, zihnen, kalben mesai harcayın şu koşulsuz ekine.
Zira aşksız olanın, aşka meyletmeyenin basireti bağlanırmış, Basiret bağlanması nedir bildin mi???
Sevgi mesai ister mi ya hu diyenler var. Sevgi mesai ister! Ki zaten harcıyorsun, koşulsuz sevgi ise tüm varlığını ister! Şimdi böyle deyince kendini varlıktan gayrı sanan bünye korkar, türlü türlü sapıtır, ne bilsin yokluk nedir varlık nedir. Bunları ve ötesini bilen de olan da suretin değildir, muhabbetin kiminle???
Evet sevgi hem mesai ister hem istemez. Her denilen ve olan zıttıyla denmiş ve olmuştur. Sen zıddınla oldun mu ki??? Neredeysen oradan okuyacaksın. Nerede olduğunu, kim olduğunu nasıl bileceksin??? Peki bilmek yeter mi??? Bildiğinizi olana kadar hiçbir şeyi kendi haline bırakmayın! Aslı, sureti kalmayana dek hiçbirşeyi kendi haline bırakmayın! Her şey çok kolay ve çok zor neredeysen oradan... Zor olan zihnedir. Zihin zor diyorsa hiçbir şeyi kendi haline bırakmayın!
"Zorlaştırmayın kolaylaştırın" demiş bir zat-ı şahane e o zaman şöyle deyip toparlamalı;
Nasıl kolaylaşır? burdan başla.
Sıratı müstakim üzere cantanem...

Kalp kırılmasının tek telafisi O kalbin açılmasıdır. Kıran O, Kırılan O, Açan O, Açılan O, Gören O, Görünen O, Görünmeyen O... O'ndan Ona O'nun hepsi... 

Bulutlar ağlamasa yeşillikler gülmez ya,
ne yeşillik güldüğünden gocunur ne bulut ağladığından.
Dalını kırdı diye hiçbir ağacın rüzgara sitem ettiğini gördün mü, rüzgarın bundan geri durduğunu duydun mu? 
Arada doğaya çıkıp masal dinleyin sizde onlara bir iki masal anlatın sohbetleyin. 
Şehir efsaneleriyle, kafanızdaki masallarla bir süre sonra farkına varmadan çürürsünüz.



Paralel evrende Nefs terbiyesi pek moda, yükselen trendlerden, bestseller oldu. 

Bir şeyi bağlamından koparttın mı ertesi gün gazetelerde iyi-kötü manşet olursun. Saçmalamayın! 
Terbiye ettiğin şeyin aslını bilmeden neyi, nasıl terbiye ediyorsun? 
Ha illa saçmalarım ben diyorsam üstüruplu, hizzalı, edepli, orantılı saçmalamam lazım di mi sonra bastırılanın geri dönüşü türlü türlü dert açmasın başıma. 
Kendi haline bırakmak, akışa bırakmak, tevekkül bunlar kadar, zorla güzellik, çilekeş güzellik, acıyla tekamül bunları da eksik anladık.



Bir şeyin değerini para kriteri belirlemez canlar, eğer böyleyse ki genelde böyle, parayla kılıflanan kayıtları kontrol etmemiz gerekir. Mesela bir şey iyiyse parasızdır bu bir kayıttır. Bir şey iyiyse pahallıdır bu da bir kayıttır ve ikisi de sorunludur. Paraya nasıl enerjiler yüklüyorsunuz? Lütfen bunu ciddiye alın yolu çok tıkar. En az cinsellik kadar -paralellik çok manidar- yamulduğumuz noktalardan. Bunlar ve diğerleri... farklı enerjiler değil BİR. Açıl da nerden olursa...

Enfes bir hafta ol ve yaz olsun...

Bir Dost 






20 Mayıs 2017 Cumartesi

SIRNAME-KILIÇ


Ocak: İçinde ateş var öğreneceksin bunu bilerek gireceksin.
Demirci: Ustadır o. Dünya sol ayağının altında değersizdir. Sağ elinde çekiç, sol elinde kalkan, çırak olursan ondan öğreneceksin zanaatı, sırrı.
Ateş: Yanacaksın, pişeceksin… Üzerine sıçrayan kıvılcımları nimet bileceksin. Yaş yakmayacaksın, unutma sende yaşsın.
Çekiç: Madeni demir, sapı ağaç. Kendi cinsindendir dövdüğü, yaktığı, çekiç olmayı bileceksin.
Örs: Üzerinde ehil ederler madeni, şikayet etmez, kor ateş üstündeyken özdaşı çekicin darbelerine tahammülkâr, fedakardır. Çıkan ses toyudur. Gerektiğinde örs olmayı bileceksin.
Körük: Aldığın nefesi üfler ateşe, sana da üflendi ateşin korlansın diye ziyan etme sırrını bil.
Maden, Demir : Tengri armağanıdır Türk'e, ehilleştir diye verilmiştir. Ehilleştirirken ehilleş diye.
Sırlı su: Terindir o, emeğinin sırrıdır.
Cevher; Emeğinin sırrı ile çıkar meydana.
Çelik Yumurta : Ateşin korken, suyun gücü hayat verir sana. Yanmasaydın hiç olur muydun hiç en sağlam fıtratının sırrı çıkar meydana. Artık istesen de eğilmez, kırılırsın ancak.
Kartal : Kanı yükseklerde asil olur, kat döğdüğün kılıcının suyuna, yükseklerin sırrı parlasın kılıcında.
Kurt: Minnet yoktur rızkında sidiğini kat dövdüğün kılıcına.
Kalkan: Demirci kalkan yapmaz! Senin yüreğin, aklındır kalkan! Sırrını bil!
Kılıç: Ustalığın parlar onda. İçinde bir kılıç daha gizlidir, oda sensin! Hak etmeyenin elinde ziyan olur, hak eden bahadır. Herkesi keser, kendini asla.
Yılan: Zehrini kullanma kılıcında. Demircinin kılıcının zehre ihtiyacı yoktur. Kendi içindekinin zehri yeter.
Bileme taşı: Ocak dışındadır. Ocağın sırrını biler dışarıda hayvan için ayrı biler, insan için ayrı.
Dua : Ustan verirse sırrı duanı, verme ocağın sırrını kesseler başını.

AZ SEÇİLEN YOL

İnsanların, şartların ve hallerin sizi bir yere alçaltmasına ya da yükseltmesine izin verdikçe nasıl bileceksiniz?
Kim, nasıl ve nerede olduğunuzu bilince bunlarla ne artar ne eksilirsiniz yine de artmalar ve eksilmelerdir, haller ve şekillerdir bildiren!
Onurlandıramadığınıza bağımlı hale gelirsiniz!
Onurlandırın! ama varlığınızı bunlara bağlamayın! 
Bağımlılık ve bağlılık arasında alemler kadar fark vardır ve bağımlılık insanlığın en trajik hikayesidir; kendiniz ve tüm varolanla aranızda mesafeyi arttırır, yolunuzu uzatır, acıtır, kalbi mühürler, zihni köreltir, bilinci sakatlar. 


Eyvallah, maşallah, inşallah, kısmet, hayırlısı gibi lafları sarfederken iyice tartıp biçin, anlayın, bunları ne niyetle kullandığınıza, gizli güdülerinize dikkat edin.

Sizi zorlayana "sen de haklısın" diyin. Korkmayın haklılığınız yitip gitmeyecek güzel bir şey olacak.

Pek ciddiye alınacak şeyleri hiç ciddiye almıyoruz. Pek ciddiye alınmayacak şeyleri çok ciddiye alıyoruz ! Ağlanacak halimize gülüyoruz, gülünecek halimize ağlıyoruz. Ek olarak göklere çıkarma ve yerle yeksan etme arasında dengemiz de yok. Fabrika ayarları lütfen 

Acılarınıza, geçmişinize tutunmayın, görmezden de gelmeyin ama rehberliğini alın, neden kutsamanız gerektiğini, sizi nereye taşıdığını görün bunun dışındaki yollar çıkmaz sokak ve helali hoş olmuyor.
Herkesi hayal kırıklığına uğratabilirsiniz kendinizi uğratmayın. Pusulanızı şaşırmayın.
Güç yolu bilgelikten ayrı yürünürse, yalancı bahar için kıştan geçersiniz ve o baharlar olmaz.

Kalp ve kafa sesini ayırmanın en kolay yolu: 
Bir elma seçeneği var bir armut... Kararsızsınız. Yazı tura oynayın! Yazıya elma turaya armut deyin ya da tam tersi farketmez. Şimdi gelen seçenek her neyse, ilk anda içinizde genişleme mi büzüşme mi yaratıyor bu hisse bakın. Evet gerisi size kalmış.


Sevmek bir potansiyeldir, çağrıdır, ekimdir, sözdür.
Bununla beraber muaf olup iltimas geçilen ya da ötelenen bir durum ya da özne yoktur! Öyle düşünürseniz öyle olmadığını anlatan sinyalleri alırsınız ha görür ya da görmezsiniz gereğini yapar ya da yapmazsınız ne yapıyorsanız kendinize e tabii ki bana da :D Görenler kendilerini başlangıçta lanetlenmiş sanır oysa ki simyacı için lütuftur ve sonra tüm bunlara ihtiyaç da kalmaz.


Herkes tek bir şey için yaşar özünde: SEVMEK.
Sevilmek, mutluluk, huzur, acı, nefret, korku vs. diğer tonla güzel ya da çirkin olarak atfettiğimiz şey bunun yan ürünüdür. Sevmek özünden de olsa tekamüle tabiidir. Her tohum ağaç olacak diye bir kural var mı? Sen sevmene, sevmeye izin vermedikçe sevgiyle arandaki tüm duvarları kırmadıkça nasıl olacak? Dışardan kaçak beslenme, kaçak dövüşmeyle, zannetiğime şükür zannettiğime küfürle sevilir mi hiç? Ancak sanılır! Sonra nedenini niçinini sorma. Kendine sor ben neyim, nerden gelir nereye neden, nasıl giderim, ben seviyor muyum, sevebiliyor muyum, sevgiden ne anlıyorum, neden sevemiyorum odağın burası olsun ve nokta.

Herhangi bir şey olmak için olduğunuz şeyden vazgeçmeniz gerekiyorsa siz hiç olmamışsınızdır. :D :D :D Siz ne herhangi bir şey olma yolunda birisiniz, ne de olduğunuzu düşündüğünüz biri siz hepsi ve ötesisiniz bir seçim yapmanız gerekmiyor hepsiyle beraber yürüyebilirsiniz. Herhangi bir şey herhangi bir şeyi gerektirmez, olduğunuzu sevin aradığınız odur zaten bu seçim yapmayacaksınız anlamına da gelmiyor olanı severken seçim de yapabilirsiniz hatta bir tek o zaman yapabilirsiniz çünkü o zaman farkındalık vardır!
Kafanızdaki kalıplaşmış sterotip çöplüklerinden arınmadan, katil ve azizlerle, şeytan ve tanrılarla, rahibe ve fahişelerle, kucaklaşmadan 1lemeden şurdan şuraya bir adım atamazsınız. 1.Kural: ÖLDÜRMEYECEKSİN idi hani; YARGILAMAYIN! YARGILAMAYI DA YARGILAMAYIN ama farkedin! Diğer her şey bundan sonra gelir. Sevgi, huzur, mutluluk, bereket, güç, cesaret, erdem ve insan ismine yaraşır, uğruna yaşadığımız her ne diyorsanız tüm içerikler bundan sonra kendiliğinden gelir, yargı da anlayış yoktur, şartlanma vardır. Yargılamanız da bir işlev için görevli onu da yargılamayın ama muradedildiği biçimde sizi taşısın! Yoksa sadece zihinden ve implantlarınızdan ibaret kalıyorsunuz peki öyle misiniz? Bu her başınıza geldiğinde farkedin derin bir nefes alın ve hatırlayın: Öldürdüğünüz O'dur, kendinizdir, her şeydir çünkü ve belirleyicidir. Sizi yargılamaya mecbur bırakan nedir? Kusur görmenize, bahanelerinize sebep nedir? Ve öldürmeme seçimi yapın bırakın egonuz incinsin umulur ki inceldiği yerden kopar ve evrilir ! Ölmeden önce ölmek, öldürmeden ölmek ve yaşamak böyle mümkün.
Her ölen yaşamıyor, her yaşayan illa ki ölüyor. 


Her AZ SEÇİLEN YOL kalbin yolu değildir. Ama kalbin yolu illa ki az seçilir.
Çok nadir seçilmesinin sebebini biliyorsun belki ama bilmenin yetmediği de aşikar, 'bilmek başka, bulmak başka, olmak bambaşka' demiş 1 dedem. Başka başkalara yürüyecek ya da yürümeyecek olan gene de sensin, hepberaber ama 1 başına.

Arabacıya güvenmeyenin kendine ve yola güvendiğini hiç görmedim. Ehliyet liyakata, liyakat ehliyete... İnanmadığınız, gerçekten öncülleyerek istemediğiniz, şüpheye düştüğünüz, ilhamla bağlanmadığınız, ehli ve layık görmediğiniz, farkındalık ve çabaya mazhar olmayan hiçbir şey sizde vücutlanmaz, ilerlemez ve ilerletmez. Diğer her şey bundan sonra gelir.

Bir Dost




REİKİ İLE SEYİR VE ZORLANDIĞIMIZ ALANLAR


"Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu almaktır."
Rumi
Bir şifa enerjisine doğru bir biçimde inisiye olduğumuzda bu, enerji alanımızda, yaşamımızda, varlığımızın bütününde daha önce hiç deneyimlemediğimiz yepyeni bir başlangıç ve dönüşümler silsilesi demektir. Frekansımız, bilincimiz genişler, temizlenir, dengelenir ve bunun nihayetinde bir çok alan yeniden yapılanmaya başlar. Bu süreçte karşılaştığımız pek çok olgu var, bunları hem kendimizde hem de varsa birlikte çalıştığımız insanlarla birebir deneyimliyor, gözlemliyoruz. 
Reiki'nin bize açtığı yolda ilerlerken karşılaştığımız kafa karışıklıkları, soru işaretleri, açmazlar, şifayı bloke eden unsurlar, bizi zorlayan ve en çok tökezlediğimiz hususların gerçekten aydınlatılmaya ihtiyacı oluyor. Çünkü bu hususlar seyrin en can alıcı, ayırtedici ve belirleyici kısımları... Bu noktalar bir ummana açılıyor, fakat elimden geldiğince, kendimce aktarmaya çalışacağım umarım daha net, aydınlık, sürekli ve ferah bir seyir için hepimize faydası olur.

1. Bilinçaltı Sabotajları

İnisiye öncesi, süreci ya da sonrasında herhangi bir bilinçaltı çalışması ya da terapisi yapmamış, birlikte yürüdüğümüz şeylerin işleyişine yabancı ve bu konuda bilgi/deneyim eksikliği içinde isek bilinçaltı ve zihinden kaynaklanan sabotajlar yaşayabiliyoruz.
İnisiye olduğumuz enerjinin seviyesi bizde bir takım çözülmeleri içten ve kendiliğinden başlatır ve bu yaşamımızda güzel olarak atfettiğimiz bir takım açılımlara sebebiyet verirken kötü olarak atfettiğimiz bir takım açılımlara da sebebiyet verecektir. Bu kötü atfettiğimiz kısmın hakikatini görebilmemiz çok muhim! Süreçte, geçmişten gelen, tekrarlayan olumsuz bilinçaltı çekirdek kalıplar, korkular, negatif inanç, fikir ve düşünceler ve bunların işaret ettiği, vücutlandığı bir takım fiziksel/zihinsel zorlayıcı durumlar, süreçler, motifler ve insanların karşımıza daha da şiddetlenerek dikilmesi çok olası, doğal ve beklenir bir durumdur.
Çoğu insan bu durumu ne yazık ki şu şekilde değerlendiriyor: 'Reiki aldım hayatımda muhteşem şeyler olması gerekirdi ama daha da kötüye gidiyor' ya da 'bir şeyler değişti ama dönüşmedi, bozuk plak gibi içinden çıkamıyorum bir eksik var sanki' işte bu minvaldeki bu bakış açılarıyla ne yazık ki pek çoğumuz kendi kendine çelme takıyor, şifaya teğet geçiyor, ilerliyor gibi görünüyor ama bir ileri iki geri hallerden ibaret kalabiliyor ve sonuçta başka yollar aramaya girişebiliyor ve Reikiyi yaşamından tamamen çıkartabiliyor. Gördüğünüz gibi bu husus neden bazıları Reikiyle ilerlerken diğerleri ilerlemez sorusunun da bir cevabı!
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; hayır kötüye giden hiç bir şey yok, aksine sistemin sizde çalışır olduğuna dair işaretler bunlar. Şifalandırmanız, sorgulamanız, çalışmanız gereken alanlar bir bir önünüze geliyor bundan daha büyük bir nimet olabilir mi? Bu durumda özellikle başlangıç aşamalarındaysanız mutlaka bilinçaltı terapileri ile yardım almanızı öneririm ve hatta bunu Reiki'ye başlamadan yaparsanız ışığınız bu tip zorlayıcılarla çabucak kirlenmez. Bu husus süreklilik ve çok daha rahat, keyifli bir yolculuk için önemlidir. 
Fakat bilinçaltı terapisi almış olun ya da olmayın, muhakkak bu kötü atfettiğiniz ve sizi zorlayacak olanların doğasını hangi aşamada olursanız olun illa ki deneyimleyip, bilmeniz gerekecektir, lakin bilinç zorlanmadan açılmaz, hiçbir yaşam sadece güneşle yeşermez, lütfen bunları farkındalıkla tartın ve emin olun; kimseye kaldıramayacağı bir yük verilmez, emin olun; Reiki'nin farkındalığınızı arttırması ve sizde belli bir takım melekeleri geliştirmesi neticesinde hakim duruma gelirsiniz.  
Bu yolda hangi seviyede, ne olursa olsun;
*Sandığınızın ötesine bakmayı rutin hale getirin,
*günlük Reiki çalışmalarınızı bahanelemeyecek, ertelemeyecek, aksatmayacak, bırakmayacak zihin disiplinini -zihne rağmen- geliştirin, 
*kendi çalışmalarınızı aksatmadan başkalarıyla çalışmanızın size ve bütüne inanılmaz faydaları vardır, kalbinizi her fırsatta açıp vermeye çalışın, bunun bir çok yolu olduğunu unutmayın,
*beden/zihne kaptırmadan merkezlenebilmeyi, izleyebilmeyi, özellikle sürekli meditasyon çalışmalarını öğrenin ve devamlı hale getirin, 
*negatif atfettiğinizle ne anlatılmak isteniyor, neyi görmeniz, öğrenmeniz, dönüştürmeniz gerekiyor bunları sorun ve cevapları için dışa değil, içe bakmayı alışkanlık haline getirin,
*zihni hemdem tutacak motivasyonları, yaptığınız çalışmalarınızın her yönünden keyif alırken ciddiye alabilmeyi, bunları yaşamınızın tamamına yayabilmeyi, deneyim haricinde bilgi-ilim kısmını ihmal etmeyin, hafife almayın. Çalıştığınız konular hakkında en azından doğru ve temel bilgi sahibi olun, neyi, neden, nasıl yapıyor olduğunuzu gerçekten tam anlamıyla oturtun. Zira bilgiyi içselleştirecek deneyim ve deneyimi idrak edecek bilgiden yoksunsak tek kanatlı kuş misali kalıyoruz.   
Fakat en önemlisi; her fırtınada geminizi terketmeye meyletmeyin, vazgeçmeyin! Fırtınalar
iyi kaptanlar yaratmak içindir, şüphesiz güvenin, fırtınalar en hikmetli hocalardandır ve sizi özgürleştirmek için gelirler, buna talip olun, fırtına aramayın ama fırtınalarınızı kucaklamaya da hazır olun ki size açılsınlar, sizde açması gerekenleri açabilsinler. 
Aşk'la kalın.
Ahu Birlik Alp / Usui Reiki Master Teacher

www.varolus.com

1 Mayıs 2017 Pazartesi

AŞKA KARŞI MUHABBETLER



"GÖNÜL KİME SÖZ VERMİŞSE AŞK ONDA MUHTEŞEMDİR" Şems
Muhteşemliği de aşkı da onu da bunu da şunu da bulamadım diyorsun neden? Ne mana da ne madde de bulamadım diyorsun. Madde ve mana ayrı mıydı ki?
Demek ki gönlün kime ve ne söz verdiğini unutmuşsun.
Verilen söz, veren ve alan bunların hepsi aynıdır, tektir.
Birini hakkıyla bilsen...
Benim istidadım yok diyorsun öyle dersen hak'lısın da ne denir.
x,y,z var istidadım var ama... diyorsun işte o ama'dan ibaretsin. Hiçbir yere sığmayan gönlüne sığmış da orda burda arar tarumar edersin.
Ama... "Sen neye yanarsan yan" ben senden yanayım :) Vardır bir sebebi bilen bilir. Bilmeyen bile bilir de bildiğini ne bilsin. Sen sözün unutsan da söz seni unutmaz ama hatırlarsan yer yerinden oynar, odur muradedilen ya <3

Acı paylaştıkça küçülmez büyür. Paylaşılan her şey büyür! Acıya peşkeş çekmenizin sebebi neyse oraya odaklanın. Başkalarının acılarını da üstlenmeyin, ödünç almayın bencil derler size desinler bırakın egoları beslemeyin ne bilecekler. Herkesin kaderine saygı göstermeyi öğrenin istenirse yardım edin çizgileri ihlal etmeyin lütfen acıları paylaşmayın sapla samanı ayırın.

Birini, bir şeyi, herhangi bir durumu etiketlerken kullandığınız sıfat illa ki sizde var, olmasa etiketin kendisi olmaz, nerden bilicen. Etiket olmasa da yaşayabilirsiniz korkmayın, hatta ancak öyle yaşayabilirsiniz. Aynalar olacaktır kendinizi görmeniz için! Ne vakit kendinizi görürsünüz o zaman etikete gerek kalmaz.

Kafamızda belli şeylerin, ilişkilerin, durumların, insanların, dünyanın vs. nasıl olması gerektiğine, ne olduğuna ve ne olmadığına dair çok ciddi kalıplar ve beklentiler var. Karşılaştığımız bunlara uymadığında gizli ya da açık savaş açıyor, görmezden geliyor, tiye alıyor ya da olmadık daha başka işlere girişiyoruz. Bu şu anlama geliyor anlamak, öğrenmek, ilerlemek, dönüşmek, aşık olmak vs. gibi şeylerin hepsine teğet geçiyorsunuz. Bu konu kolektif bilinçaltıyla da alakalı olduğundan farkında dahi olmadığımız ciddi köklü klişeler, arketipler ve sterotip çöplükleriyle doluyuz. Bunlardan da özgürleşme gerekiyor. Herhangi bir şeyin herhangi bir şey olması gerekmiyor, olduğu haliyle var işte nokta, zihin bunu tanıdığınız belli bir çerçeveye oturtamazsa ölmeyeceksiniz, kaybolmayacaksınız korkmayın, güzel bir şey olacak :) ama önce çerçevelerinize tam tersinden bakmakla başlayın sonra çerçeveleri de atın geriye kalan yeterli (şu bile bir klişe öyle diyelim ama farkında olun) <3

Arif olana itikad falan sorarsanız sizden yana meyleder bu onun itikadsız olduğunu göstermez sapla samanı ayırın.

Sevmek bir sanat'mıdır? Eğer bir sanat ise, bu sanatı öğrenmek bilgi ve çaba gerektirir mi? 
Sevgi, tamamen rastlantıya bağlı, talihli kişilerin başına gelen bir durum - bir duygu'mudur?
Sevgili Erich Fromm sormuş, azcık cevaplayın azcık yorulun.

Yaşamımın %99.99'u zan. 
Yaşamının %100'ünü bu zanlar içinde ve bu zanları besleyerek geçiriyorum.
Geriye kalan kısmı hesap et! Alan aç diyorum... Neyi, nasıl, neden açacağım bilmiyorum :) Normaldir. Bilsem de ııhh :) Normaldir. 
Ama o geriye kalan kısımdadır tüm olan biten, açan, açılan dolan, boşalan. Sen çağrıyı cevaplamazsan çağrı sana nasıl ulaşsın? Davet vardır da icabet sendedir. Bir bilenin, o da yoksa sendeki bilenin yakasına yapış göz açtırma böyle böyle...


İçsel gelişim kişisel gelişim için öncüldür. İçsel gelişim olmadan kişisel gelişim zaten olmaz. Çünkü 2'si ayrı değildir. O yüzden kişisel gelişim ibaresi baştan sorunlu ve gereksiz.
Hal böyle olunca bizim bildiğimiz kişisel gelişimin ne kişisel gelişimle/ne içsel gelişimle alakası var, hatta hallaç pamuğuna dönmüş sabote ediyor, peki neyle alakası var, neyin gelişimi Allahaşkınıza :) Yapmayın etmeyin gülelim mi ağlayalım mı durumları. Fer söndürücü. Bu sadece bizim coğrafyamızla alakalı bir durum değil ne yazık ki ve aynı durum 'değişim' ve 'dönüşüm' için de birebir geçerli +yakinen alakalı. Dönüşüm olmadan değişim , kıyam olmadan dirilik olmaz. İçsel gelişim olmadan herhangi bir gelişim olmaz. Hatta içsel dönüşüm olmadan hiçbir gelişim de olmaz. O yüzden insanları kendinize bağlamanın, daha çok, daha hızlı, daha kolay kazanmanın 10 yolu tadında kişisel gelişimler hiç olmaz. Ama eğleniyoruz işte. Tek istisna ters köşe yapılmasıdır bu da zaten milyarda 1 bir lezzet.