25 Nisan 2017 Salı

NERELERDE TÖKEZLİYORUZ




Ciddi tökezlediğimiz yasalardan -hatırlatma babında olsun- <3
Yaşamınızda gerçekleştirmek istediğiniz şeyi önce kalbinizde hissetmeli ve onun zaten önceden gerçekleşmiş olduğunu KALBİNİZLE ŞÜPHESİZ BİLmeli ve YAŞAmalısınız. DUYGULARINIZ DUADIR.
Gregg Braden

Üst kısım muhakkak ammavelakin...
*Bunun için önce zihni (düşünceyi) parazitlerden, gizli güdü ve korkulardan temizlemeyecek ciddi bir disiplin edinmelisiniz; enerjinin odağına hakim olmalısınız! Zihin bu şekilde kalple 1 (mutmain) olduğunda bilinç gelişir ve zor sandığınız kendiliğinden olur. İşte bu nedenlede önce izleme-farkındalık ve sonra, diğer edimler gelir. Olanlar duyguyu, duygular da düşünceyi takip eder. Aksi takdirde zihin, kalbi zaten sabote edecek, kalbin sizi eşikten almasına müsaade etmeyecektir. Bu kısmı atlamayın can alıcıdır.

İNCELMİŞ EGOLAR



Sofistike örnekler yukarda solda, alıcısına...
İyi huylu kısım; özellikle bazıları kıldan ince kılıçtan keskin sofistike, incelmiş ve sevgi kılıfı kullanan egolarımız, e haliyle faturası da o şekil gelir bunların. Güdünün, şirkin gizlisi açığı olmaz da... Soldan düşen daha ağır düşer belki. 
Boşuna "altını kaz", "sapla samanı ayır", "her sakallı deden değildir" denmez :) 
Bugün neye çalışayım dedin, her an sadece korkularına çalış, nefsine çalış başka bir şeye gerek kalmaz, öteye beriye sarmana gerek kalmaz.
Dedem ne güzel demiş hem;
"Senin işin aşkı aramak değil, onunla aranda yarattığın tüm engelleri arayıp bulmak ve kaldırmak." 
Rumi

DOĞUM GÜNÜ MUHABBETLERİ







24.Nisan.2017 Dün benim doğıum günümdü, 36 sene yaşamışım zahirde, her anına her yanına çok şükür. Beden ölür yaşlanır, nefs yorulur tekamül eder, peki ya ruh, ruh öyle mi o nasıl? Bu civarlarda gelen gideni dökeyim dedim gönülden gönüle :)

Bir insanın mutsuz, sevgisiz, öfkeli, üzgün vs. olması epey zor bir şey, çaba isteyen bir şey, hatta dünyanın en olanaksızı... Kendime neden bu eziyeti yapıyorumun altını itinayla kazın lütfen.



SENİ SENDEN BAŞKA KİM ÜZEBİLİR YA DA MUTLU EDEBİLİR?
.
Bu konuyu hallederseniz her şeyi halledersiniz. Evet her şeyi!
Bu kadar basit mi evet bu kadar basit! E o zaman?
Zorluk zihnedir, uyku, oyunlar, aynalar, gölgeler, kılıflar, vs. zihindedir. Ve siz zihin değilsiniz! Ne olduğunuzu bilmiyor olabilirsiniz, o zaman mutlaka ne olmadığınızı biliyorsunuzdur; zihninizin size söylediği şey olmadığınızdan emin olabilirsiniz. Ne olduğunuzu gerçekten biliyorsanız zihnin size söylediği şey olduğunuzdan emin olabilirsiniz çünkü o zaman zihin susar evrilir bir olur ve kalp bilir! :)

Güneşi arkasına alanın gölgesi büyük olur, güneşi tam tepene alacaksın.

Kötü kaptanları elemenin en iyi ve hızlı yolu fırtına çıkartmaktır. Nasıl bir kaptansınız ancak fırtınada belli olur. Sakin sular ustalar yaratmaz. Herhangi bir şeyin çabasız, inançsız, kendi halinde olacağını size düşündürten neyse bundan acilen vazgeçin ayağınızı kaydıracak olan o'dur.

Bilgiyi içselleştirecek deneyim ve deneyimi idrak edecek bilgiden yoksunsanız olmaz. Tek kanatlı kuş uçmaz.

Dediğinden sorumlusun! Dediğinin nasıl anlaşıldığından karşı taraf sorumlu!

Acı sadece bir duyumsamadır, histir, acı acıdır! Siz buna bir duygu ya da düşünce iliştirdiğinizde acı verici olan bu olur. Bir dahaki sefer acıyla karşılaştığınızda yüklememenin ya da yüklediklerinizi seçebileceğinizin elinizde olduğunu hatırlayın ve bu manzarayı tamamen değiştirecektir.


Acınız korkunuzun üstüne çıkmadan pek yol katedemezsiniz.
Korkunuzla yüzleşmenizi sağlayacak şey gene acınızdır, acı dayanılmayacak hale geldiğinde korkunun üzerine yürür ve böylelikle aydınlanma ihtimaliniz doğar. Korku hala varsa acı henüz doruk yapmamıştır acınızla eğlenebilir haldesinizdir. Korku acıyı yaratır, acı korkuyu boğar; aslında hiç olmayan bir şeyden nasıl da bir oluş yaratıldığını görüyor musunuz ve sonra ikisine de gerek kalmaz ama hikaye temelde şu şekilde: Boynuz kulağı geçmeli, istisnalar kaideyi bozmaz.

Zihin ancak kalple bilebilir. Kalp; bilen zihnin adıdır zaten ki buna bilinçli diyoruz (uyanık). O yüzden kalp ayrı kafa ayrıysa bilmiyordur! Buna da şuursuz (uykuda) diyoruz. Kafa ve kalp diye 2 ayrı şey yok, ayrı gören, ayrı olan, zanneden var her zaman olduğu gibi. Seni sana taşıyan sensin, kapıyı çalan da açan da sensin, mutlu olan da mutlu eden de sensin, yolu tıkanan ve yolu tıkayan da sensin açacak olan gene sensin...

Arşı da dolaşsan sendedir ya... Sen gene de hobi olarak dolaş :) Her dolaşan anlayacak diye de bir kural yok ama dolaşmadan buluşma olmaz diye bir kural var. Yolda olmak için önce yola çıkmak gerekir. Yol olmak için önce yolcu olmak gerekir sonra belki de... Ne yol kalır ne yolcu, ne arş kalır ne sen, ne dolaşma kalır ne ayrışma ne de buluşma. Sadece, zaten hep O'lan kalır.

Kendinizi iş üstünde yakaladığınızda bu kendiniz sus pus olabilir, sevimli havasına yatabilir, utanabilir... 'Ay canım kıyamam' tamam çok komik, çok şeker olabilir ama eğitim şart!
Paye vermeyin, elinizi verip kolunuzu kaptırmayın daha da önemlisi devamını getirin, süreklilik önemlidir bu konuda köpek eğitim tekniklerini çok faydalı buluyorum :) 
1. Köpeğinizi eğitemezseniz sahibiniz olur ve bu sahip için de köpek için de en berbatıdır. 
2. Köpeği eğitebilmeniz için önce sahibi eğitmeniz gerekir. Zira köpeğe akan sahibinin enerjisidir. Burda sahibi de gören göz devreye girer, yani kendini iş üstünde yakalayanı gören kimdir/nedir asıl muhattaplığınız, merkezlenmeniz onunla olacak çünkü.
-Köpeklerden öğrendiklerimiz vol 1-

"Yanmadan TUĞLA bile olamazsın" demiş dedeler. Bırak İNSANI...
Sen her yanacaksın dendiğinde ya isyandasın ya sevap peşinde! Nasıl olacak bu işler? :) 
'Yandım Allah' diyenin ne dediği değil, nasıl dediği önemli ki bu acı mı tatlı mı yandığını belirler, yoksa öyle de yanacak böyle de yanacaksın! Hamken talı tatlı güzellikle yanıp pişersen ağza gelirsin tek fark bu, lakin o farkta yabana atılmaz cinsten hatta tüm mevzu bahis bu. O yüzden yandım diyene edebileceğim tek laf mubarek olsun da kıyametin kopsundur <3



Varlıktan yokluğa, yokluktan varlığa, heplikten hiçliğe, hiçlikten hepliğe dönmeye, döne döne, soyula soyula, bildiğini olmaya hastalıkta sağlıkta, aydınlıkta karanlıkta, acıda sevinçte koşulsuzlukta sonsuzlukta söz vermiştin! Sözünü unutturulman şarttı! Kaybettiğini sandığının, sözünün peşine düş diye! Aşk şahit ister derler ondandır... Aşk ikilikte oynanan tek kişilik bir oyundur ondandır... Sözünü unutsan, hatta hiç hatırlayamayacak olsan da bu riske rağmen aşkla verdin, aşkla alındı bu söz senden. Hiçbir şey söz verdiğin hakikatini değiştirmez işte ondandır! Aşk tohumusun, Aşksın sen boşanmasız bir evrende O'ndandır!

"Kul köle olmak" ziyan bir betimleme daha... Kulluk ve kölelik bir arada anılmaz; kul özgürdür, köle esirdir. Köle nefse esirdir, kul nefsten özgürdür. O nedenle kulluğu bilen "övünür" bilmeyen gocunur. Kul küllerinden doğar, köle külleriyle ölür.

"Ben kulumun zannı üzerineyim" İlk duyduğumda aman bu ne şimdi be cinsinden bir şeyler demiştim belki daha öncede duymuştum ama oralar zaten silik, hiç iz yok, bir nevi algıda seçicilik :) Bir zaman geçti tekrar duydum DUYUYORUM AMA İŞİTEMİYORUM DEMEK Kİ DEDİM biraz dikkat kesildim... Sonra aman yarabbi akıl ve gönül uçuklatan cinsten, 7 düvel yeri göğü sarsıcı bir mevzu bu dedim. Şimdi başka bir şey diyorum. Kısmet. Her defasında hareket etmekte, halden hal beğen seviyoruz çoook.

Gerçek nedir? Gerçek sandıklarındır, zandır, kozandır. Hakikat öyle mi? Hakikat; sandıklarından, zanlardan, tüm gerçeklerden, sınırlardan, kimliklerden, ikilikten ayrı ve muhtemelen gerçek kabul ettiklerinin tam tersi ile başlıyor ammavelakin gerçeklikleri de içeriyor ve ne o ne bu aynı zamanda hem o hem öteki ve ötesi... İşte böyle bir şey dile gelmez, zihne, gönle, bedene sığmaz... Ruhundan üfürmüş ya ondandır bu haller... Sığmaz ama gidemez de. 

Doğana ölene Aşk, doğmayana ölmeyene selam olsun. 
Aydınlık ve karanlıklardan, vardan yokdan olağanüstü hediyeler aldım her an ve bugün de kelimeler yetersiz <3... Kendinize her şeye göz bebeğiniz gibi bakın, çok seviyor & seviliyorsunuz, evet iyi ki var-ız, teşekkürler...  





18 Nisan 2017 Salı

AYNI GÖKYÜZÜ ALTINDA HERKES KENDİ YILDIZINA BAKAR




Zamanında kendi yıldızını arayan, bulamamış bir çocuk tanımıştım üzgün, bıkkın, kırgın, kızgın ve kayıptı.

'Sen gökyüzünü izleyeceksin, bunun için gökyüzüne bakman da gerekmiyor, gökyüzünü kalbine koy, ordan tüm yıldızları ve kendini izleyebilirsin' dedim öyle de yaptı ve geceyi aydınlatan tüm yıldızlar gibi sonsuzca gülümsedi gökyüzüne.

İYİ GECELER ÖPÜCÜĞÜ

Geçinmek için ne yaptığın beni
ilgilendirmiyor. Özlediğin, arzuladığın
şeylerin hayalini kurmaya cesaret edip
edemediğini bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni
ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için,
yaşıyor olma serüveni için aptal gibi
görünme riskini göze alıp alamayacağını
bilmek istiyorum.
Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye
çalışmadan kederlerimizle yüzleşip
yüzleşemeyeceğini bilmek istiyorum.
Yüreğin doğanın ritmi ve yaşama
sevinciyle dolu bir sevdanın sınırlarına
vardığında, o sınırları feda edip
edemeyeceğini bilmek istiyorum.
Anlattığın hikâyenin doğru olup
olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi
ruhuna ihanet etmemek için bir başkasını
hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını
bilmek istiyorum. İhaneti göze aldığın
her seferinde, sonuçlarını ayakta
karşılayıp karşılayamayacağını bilmek
istiyorum.
“Güven” kelimesinin senin için ne
ifade ettiğini bilmek istiyorum. Bazen
sana karanlık gibi görünse bile, gelen
günün içindeki o büyülü ışığı görüp
göremeyeceğini bilmek istiyorum.
Hatalarımıza fırsat verip vermeyeceğini,
bir gölün kenarında durduğumuzda
gümüş ay’a benimle birlikte “Evet!”
diye bağırıp bağırmayacağını bilmek
istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da neye sahip
olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder
ve umutsuzlukla geçen bir gecenin
ardından, kırılmış, yorgun ve bitap, ayağa
kalkıp kalkamayacağını; “çocuklar”
için yapılması gerekenleri yapıp
yapamayacağını bilmek istiyorum.
Kim olduğun, buraya nereden ve nasıl
geldiğin beni ilgilendirmiyor. Birlikte
bir ateşin ortasına düştüğümüzde,
gerektiğinde yanmayı göze alıp
alamayacağını bilmek istiyorum.
Yalnız kalmaya katlanıp katlanamadığını
bilmek istiyorum. İçinde yüreğinden
başka tutunacak hiçbir şeyin
kalmadığında, o amansız varlığını
sevmeye devam edip edemeyeceğini
bilmek istiyorum.
Bugüne kadar ne öğrendiğin, ne
okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her
şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne
olduğunu bilmek istiyorum…
Oriah Mountain Dreamer

CAN SIKINTISI

CAN SIKINTISIndan, boşluktan, anlamsızlıktan; yani kaybolmaktan, yani ölümden, yani yokluktan kaçmak için her şeyi ama her şeyi yapıyoruz, çünkü ödümüz kopuyor, zihnin en çok korktukları listesinde başı çekiyor. 
Oysa onun nasıl muazzam bir amacı, bir anlamı vardı... 
Es geçtiniz o da size teğet geçti! Evet canınız o an sıkılmadı belki çünkü buna hiç izin vermediniz, anında ordan burdan edinip bulduğunuz şeylerle ikame edip yamadınız ve bu tüm yaşamınız haline geldi, o vakit başka şeyler sıkıldı, sıkıştı! İşte o yüzden halen en ufak şeylerde iç daralmasından kurtulamadınız, halen can sıkıntınız geçmedi, halen can sıkıntısının ne için olduğunu bilmiyorsunuz, halen can sıkıntısından kurtulmaya çalışmanın can sıkıntısı yaratacağını bilmiyorsunuz, halen can sıkıntısının nimetlerinden bihabersiniz. Can sıkıntınızı izleyerek başlayın delirme noktası eşiğini geçince kapılar açılır! Yoksa sanrılar, kozalar, ıvır zıvırlar....

NE OLACAK ÜLKEMİN HALİ EDEBİYATIMIZ

Kişisel cehalet ve dolandırıcılıklarınıza odaklanın ya da şikayet ettiğiniz neyse artık ötede beride, aradığınız neyse ötede beride bunlara odaklanın kendinizde! 
Ben de yok demeyin, saçma, ama , belki, keşke, acaba demeyin otomatik, kemikleşmiş tepkileri vermeyin, ertelemeyin, yansıtmayın, kaçınmayın, bahanelemeyin, öğrenin, sabredin, cesur olun, kabul edin, inanın, merak edin, altını kazın!
Ve yürümeye devam edin her ne olursa, her ne gördüğünüzü sanıyorsanız... Şenşakrak, ferah ve berrak, huzurda, güvende, aşkla yürümeye devam edin!
Zihne çok paye vermeyin, sevgi kılıfı altındakilere çok paye vermeyin. Başarabilirseniz... Ki bunun için donatıldınız donanımınızı kullanın, heba etmeyin... Verebileceğiniz en muazzam hediyedir bütüne ve kendinize, dilenmişse en muhteşem kutsamadır.

GÖKKUŞAKLARINA


                

"BEN KULUMUN ZANNI ÜZEREYİM." Ona ne şüphe, bir tek bunu anlasak her şey çözülmeyecek mi?!

Daima bardağın dolu tarafını seçin, madem zan üzerinesiniz :)

Kendinde olmayanı, dışarda ne tanımlayabilir, ne arayabilir, ne de bulabilirsin.

İstisnasız... Şaşmaz... Bilinç aynalarla, gölgelerle görüntü verir!

Her orjinal muhakkak marjinaldir de, her marjinalin illa ki orjinal olması gerekmez. Orjinallik en çabuk kaybedilen, yozlaşan değerlerden... Gördüğünüz yerde itinayla pamuklara sarınız.


Hizmetçiye padişah payesi verirseniz tepetaklak görmeye başlarsınız. Hizmetçiyi suçlamayın, hizmetçinin doğası, eğilimi bu ve öyle de gerekli! Eğilimin altını kazın! Şeyleri yerine doğru koyun ve sürücünün kim olduğunu bir an dahi unutmayın, unutturmayın! Hizmetçiyi anlamadan ve üzerinde hakimiyetiniz olmadan bunların hiçbiri gerçekleşmez. 

"Onlar yalanına bile sahip çıkarken biz doğrusuna sahip çıkamadık". Dev bir cümle!

5 yıl önce okuduğunuz, dinlediğiniz, baktığınız, yaptığınız herhangi bir şeyi aynı şekilde algılıyorsanız ilerlemiyorsunuz demektir. Nasıl algıladığınız ise bambaşka bir konu.
O kadar gitmeye gerek yok, zaman kısıtlı :)
"iki günü eşit olan zarardadır." demiş bir güzel.






Utandığınız, anlamadığınız, zor gelen, es geçtiğiniz, tiye aldığınız, ihtimal vermediğiniz, katakulliye getirdiğiniz tüm değerler elmas değerinde! Bu da kozmik mizaha ve sistemin sizi ciddiye almamasına sebebiyet veriyor, sonrasını zaten biliyorsunuz.

Gelişim ve diğer daha temel 'hayati' alanlar için ilk uzak kalmanız gerekenler HABERLER, MAGAZİN vs.dir. Yaratmak, üretmek zorunda olan bir profesyonelseniz ve bu konuda bir uzmanla çalışıyorsanız sizi bunlardan ve şartlanmalardan çok keskin biçimde yalıtmakla işe başlar. Amatörlerde de bu kural çok değişmez. Eğer yalıtılmanız gereken alan bizzat işiniz ise; o zaman başka esneme alanlarıyla dengelenmeniz gerekir yoksa siz farkına varmadan dönüşsüz çöküş başlar. Gelinen noktada ne yazık ki bu konuya hepimiz dahil oluyoruz dolayısıyla sorumluluk vardır hem kendinize hem diğerlerine karşı, aynı gemideyiz! ZİHNİNİZE, DUYGULARINIZA, BEDENİNİZE ALDIKLARINIZA, YAPTIKLARINIZA, EDİNİP BİRİKTİRDİKLERİNİZE, SUNDUKLARINIZA, ÇEVRENİZE İYİ BAKIN, YANGIN YERİNE, IVIR ZIVIRA, ÇERÇÖPE DÖNMESİNLER. Her şeyin belli bir enerjisi vardır size, ordan da çevreye sirayet ederler, olanları da temizleyin ki boş yer açılsın ve mümkünse o yeri boş tutun, her şeyi devletten beklemeyin :)


Şer sandığım da hayırdan. 'Hayırdır inşallah', 'hayırlısı olsun' dememin ne anlamı var hep hayırlısı olmuyor mu zaten. Bu şuna benziyor; neden dua ediyorum, niyet ediyorum, istiyorum ve bu şuna benziyor kader varsa neden çabalıyorum ya da bunun gibi sorular... 
Şundan;
Çabaladığını zanneden birileri var...
Dua ettiğini, dilediğini, niyetlendiğini zanneden birileri var
Muhabbetten...
Bunlar zahiri ve batıni... süreçler... ayna içinde aynalar... Sen sendeki gelip geçmeyene sor o bilir, ben bilmem! Hem bilsem de diyemem, denmez!


Akıllı insanların farkı; aptal olduklarını bilmeleri ve bununla hiçbir sorun yaşamazken yine de devinimi kaybetmemeleridir.

Bazı şeyler değişmez, değişemez, sessizce uzaklaşmak gerekir, parmak ucunda, patırtı yapmadan usulca.



'Rüyayı görenden bağımsız rüya karakterleri' at koşturduklarını sanırlar. 
'Rüyayı göreni görenden bağımsız rüya sahibi' uyanık ya da uykuda olduğunu sanır... :) Aç kapa düzelir :)


Bilim aşktan, kafa kalpten ayrı değildir de çok nadir muhabbet ederler ,o zaman da yer yerinden oynar zaten, nasipliysen, niyetliysen görürsün, artık görene yerler yer değildir.




ŞÜPHESİZ İSTE! AMA...

Ciddi tökezlediğimiz yasalardan -hatırlatma babında olsun- özellikle çekim yasası ve imgeleme çalışanlara ve ötesine...

Yaşamınızda gerçekleştirmek istediğiniz şeyi önce kalbinizde hissetmeli ve onun zaten önceden gerçekleşmiş olduğunu KALBİNİZLE ŞÜPHESİZ BİLmeli ve YAŞAmalısınız. DUYGULARINIZ DUADIR.
Gregg Braden
Üst kısım muhakkak ammavelakin... Bu kadar mı, neden olmuyor, nasıl olacak?
*Bunun için önce zihni (düşünceyi) parazitlerden, gizli güdü ve korkulardan temizlemeyecek ciddi bir disiplin edinmelisiniz; enerjinin odağına hakim olmalısınız! Zihin bu şekilde kalple 1 (mutmain) olduğunda bilinç gelişir ve zor sandığınız kendiliğinden olur. İşte bu nedenlede önce izleme-farkındalık ve sonra, diğer edimler gelir. Olanlar duyguyu, duygular da düşünceyi takip eder. Aksi takdirde zihin, kalbi zaten sabote edecek, kalbin sizi eşikten almasına müsaade etmeyecektir. Bu kısmı atlamayın lütfen can alıcıdır.

9 Nisan 2017 Pazar

O MU BU MU? HEM O HEM BU! NE O NE BU!

KURALLAR YIKILMAK İÇİNDİR DİYEN KİŞİ EMİN OLUN KURALLARI EN İYİ BİLEN KİŞİDİR.
Zihni kendi haline bırakmak kendine gelmek, özgürleşmek ne istersem yaparım demek değildir! Bıçak sırtı kadar keskin, pamuk ipliği kadar incedir bu çizgiler.
Zihnin ne halde olduğunu bilmesi için farkındalık yani izleyen, gören göz gerekiyor ve bunun için de her şeyden önce zihnin kesinlikle kendi haline bırakılmaması gerekiyor, buna bilinçli ÇABA diyoruz, isterseniz çilekeşlik deyin :) Burdan sonra tedrici olarak yerleşendir; ÇABASIZ ÇABA ve kendiliğindenlik. Farklı düzeylerden farklı bilgiler edinip bunları bulunduğumuz düzeye göre değerlendiriyoruz haliyle karışıyor ve paradoks gibi algılanıyor bir çok şey. Mesela sus! denmiş bir de konuş! denmiş. Halbuki ikisi de doğrudur çabala diyen ve çabalama diyen, sus ve haykır diyen. Fakat arada tedrici bir sürecin olgunlaştırması, ayırtetme, denge vardır . İlk aşamayı atlarsanız içi boş ve sahte kalır, bu da kısır bir döngüde dönmenize, muğlaklığa, içselleştirememeye, içinden çıkamamaya sebebiyet verir. İşte hem o hem o dedikleri hal; bu ikisinin doğru, dengeli, aşamalı bir biçimde yerleşmesi bir olmasıdır aynı zamanda. 'Bilgiler' sabote etmez birbirini, paradoks, çelişki yoktur, sabote eden bulunduğunuz yerden yorumlamanızdır. Büyük resmi, olmuş bitmiş hali için süreçler, araçlar yol yordam elzemdir. Ps: Belli bir noktaya kadar zihin kendi haline bırakılmamalıdır ordan sonra şeyler kendiliğinden olmaya başlar. Tıpkı biçimsizlik için biçimlerden geçmeniz gerektiği gibi...

GÖNÜLDEN GÖNÜLE YOL VAR DEDİLER GELDİK

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur! Bu atasözünü katledip kafanıza girip samanlığı bahane ettiler. 
İki gönül bir olunca samanlık seyran olmuyorsa ordaki gönüllere inanmayın! Lakin o gönüller bir görünür, değildir, o vakit saray bile seyran olmaz. Gönüller Bir'se sapın, çöpün, sarayın lafı olmaz.
Dileyene bahane, dileyene yol bulunur.


Canının ne istediğini gerçekten bilmen için önce canının ne istemediğini ve neden istemediğini gerçekten bilmen gerekiyor. Ne olduğunu bilmen için ne olmadığını bilmen gerekiyor bunun için de dirençlerle çalışırsın. Dirençlerle çalışman için canının istek ve istememeklerini, olup biteni, sanmaları bir kenara bırakman ya da eşit mesafeyi alman yani özgürleşmen gerekir. Bu noktadaysam seçemem ki her şey aynı, bir... gibi bir açmaz geliyor asıl o zaman gerçekten seçiyorsun bu da bir sonraki kulaç. Dereyi geçen denizde boğulmaz demişler hem.

"Mutmain bir nefs asla yolunu kaybetmez." Bab'Aziz
Demek ki mutmain olmayan nefs yolunu kaybediyor, burdan önce daima gidip, gelme, kayma vardır o nedenle mülhimeden mutmaine geçmek anahtardır, eşiktir ve bu nedenle pek meşakkatli gelir nefse.
Mutmain olan nefsin adıdır; gönül; kalp çakra bağlantısı çok anlamlı üzerine ayrıca teffekkür edilesi. Bazı kelimeler muazzam.


Kişisel ve kolektif tarihi, biçimleri, bilinçaltınızı bir kenera bırakıp bakmak zordur -zihne göre zordur- fakat bunu başaramadığınız sürece bilinçte hiç bir yenilik, dönüşüm, anlayış doğmaz yani gören ve farkındalık doğmaz.

İçselleşmeyen yani; Gönül rehberliğinden geçmeyen TECRÜBE, BİLGİ ve DENEYİMLERİNİZ sizi aptallaştırmaya hizmet eder ve bir noktadan sonra dönemezsiniz çünkü bulanıklık, merkezlenememe, uyku hali başlar. İşte o zaman kafa bilgisiyle- kalp bilgisi, nefs bilgisiyle-hakikat bilgisi çatışır görünür sana. Hiçbir şeyin birbiriyle çatıştığı yok halbuki.

Sorunlarınızı ciddiyet, koruma ve gerginlikle çözmeyi düşünüyorsanız şunu hatırlayın; sorunu yaratanla sorun çözülmez, ancak can sıkılır, mesafe araçları iyidir kullanın.

Varolan her şey, şu iki seçime tabidir: Biri SEVGİ öteki KORKU! Ortası da istisnası da yoktur ve korku seçimi çok sık sevgi kılıfını kullanır.

Tüm dünyanın saygı duyduğu bir lideri sevebilirsin, tüm dünyanın nefret ettiği bir lidere sevgi gönderebilecek bir neden bulabilir misin? Sana zararı dokunduğunu düşündüğün bir arkadaşını 'affedebilir' hatta teşekkür edebilirsin, peki ya bir tecavüzcü, bir katil ya da canına okumuş birini? Köpeğini, çiçeğini, renkli böceklerini sevebilirsin peki seni sokan, tiksindiren, korkutan, 'zararlı' bir canlıyı öldürmeden, eline batan dikene kızmadan durabilir misin? Şeytanlarının gözünün içine bakıp, gördüğünle oturabilir misin rahatça? Merak ettiklerimiz bunlar.



 Bazen dengeye gelmek için zorlama gerekir

Işıkla çalışan karanlığın doğasını bilmez mi?
Nedir karanlığın doğası; ışık! E derdiniz ne o hal :)


İNSAN NE İLE YAŞAR?

İnsan ne ile yaşar? Belli fiziksel emareleri göstermek midir yaşamak? Bu soruya verilen cevap ve bu cevapla ne yaptığınızdır belirleyici olan. İnsanların çoğu yaşadığını zanneder, insan ancak tek bir şeyle yaşar. HEPİMİZİN İLK AKLINA GELEN BİR KAÇ ŞEYDEN BİRİ; Para! Bana para demeyin, para her şey gibi bir araç, parayı ayırdığımızdan değil, haşa denge hem bolluk bereket dediğimizde sadece parayı anlıyorsak o da sorunlu ve fakat sorum o değil, parasız gerçekten yaşayanlar tanıyorum, parası olup yaşarken ölenler tanıyorum. Demek ki Şems'in dediği gibi; Aşkla döner bu cihan... Aşksız yürüyen beden diye ceset taşır, aşkla yürüyen dünyayı sırtında taşır da yük gelmez. Bolluk bereket ve aşk birbirinden ayrılmaz.


EN SEVDİKLERİMDEN...




KÜÇÜK BİR RUHUN HİKAYESİ
Günün birinde küçük ruh heyecan içinde Tanrıya gider ve ona “Ben kim olduğumu biliyorum” der.
Tanrı, peki sen kimsin? der.
Küçük ruh “Ben ışığım” der.
Ve Tanrı, “Doğru, sen ışıksın!” der.
Ruh bir an düşünür ve sonra “ama ben ışık OLMAK istiyorum.”der.
Tanrı, “Ama sen IŞIKSIN.”der.
Ruh,” Işık olduğumu biliyorum, ama ışık OLMAK istiyorum. Işık olmayı kendim deneyimlemek istiyorum. Kendi deneyimlerimle bilmek istiyorum.” der.
Tanrı, “Oh anladım, sen halihazırda olduğun şeyi deneyimlemek istiyorsun.” der.
Küçük Ruh, “evet, istediğim budur. Kendimi ışık olarak deneyimlemek istiyorum – sadece bilmek yetmiyor. Işık olmayı yaşamak istiyorum.” der.
Tanrı der ki, ” bunu anlayabiliyorum, ancak bu çok zor bir iş. Çünkü yarattığım ışıktan başka bir şey yok ortada. Ve senin ışığın güneşin içindeki bir mum gibi. Sen orda milyarlarca ve milyarlarca başka mumların arasındasın ve hepiniz birlikte güneşi oluşturuyorsunuz. Bu mumlardan bir tanesi dahi olmasa güneş de olmaz. Işıkların arasında ışığını farketmek istiyorsun ki bu oldukça karışık bir bilmece.”
“İyi ama sen Tanrısın, bir çözüm bulursun.” Der küçük Ruh. “Düşündüm ve buldum.” Der Tanrı. Kendini ışıkların içinde bir ışık olarak farketmen imkansız olduğuna göre seni, senin olmadığın bir şeyle kuşatacağız. Birlikte senin olmadığın bir şeyi hayal edip seni onunla saracağız ve bunun adını karanlık koyacağız. Seni bu karanlıkla saracağız. Seni senin tam zıddın olan bir şeyle sararak senin ne kadar parlak bir ışık olduğunu deneyimlemeni sağlayacağız.”
Küçük Ruh, “Tamam, ben karanlığı getirmeye razıyım, böylece ışık olabileceğim.” dedi.
Tanrı, “Bunu senin için istedim. Seni karanlıkla kuşatacağım ama kendini karanlıkla kuşatılmış bulduğun an yumruğunu kaldırıp, göklere küfretme, sadece karanlığı aydınlatan bir ışık ol ki gerçekten ışık olduğunu bilebilesin. Ve dokunduğun yaşamların hepsi de senin ne olduğunu bilebilsinler. İnsanların önünde parlamalısın ki onlar kendi ışıklarının yansımalarını sende görebilsinler. Bunu sahip olduğun ilahi veçhelerin herhangi biri ile yapabilirsin. Şimdi yaşam formu içinde iken “ruh amacı” olarak seçtiğin ve yaşamlar boyunca seçmeye devam edeceğin veçhelerimden herhangi birini dikkatlice seç. İyi ve akıllı bir seçim yap. Evet söyle bakalım önündeki yaşam için neyi seçiyorsun?” diye sordu.
Küçük ruh büyük bir heyecanla, “herhangi bir veçhen olabilirim.” dedi.
Tanrı, evet ama bu senin seçimin olmalı, hangisi, diye sordu.
Küçük ruh, yani önümüzdeki yaşam için, mutluluk, neşe, akıl, barış, sevgi ya da bir başka şey olabilir miyim, diye sordu.
Haklısın, dedi Tanrı.
Küçük ruh, seçtim diye bağırdı, seçtim. Ne olmak istediğimi , neyi deneyimleyeceğimi seçtim.
Tanrı, evet dedi, bu senin için büyük bir gün çünkü sen bağışlamayı seçtin, sen bağışlama olacaksın.
Evet, evet dedi küçük ruh, olmak istediğim bu. Kendimi bağışlama olarak deneyimlemek istiyorum.
Kulağa hoş geliyor dedi Tanrı. Yalnız bir sorun var. Ortada bağışlanacak kimse yok.!
Hiç kimse yok mu dedi küçük Ruh.
Tanrı yanıtladı. ” Etrafına bir bak. Senden daha az mükemmel, daha az parlak kimse görüyor musun?”
Küçük Ruh döndü evrenin dört bir yanından olan biteni seyretmeye gelen diğer ruhlara baktı. Tek görebildiği hepsinin de en az kendi kadar mükemmel, parlak ve bütün olduğu idi. Etrafındaki bu mükemmelliği gören küçük ruh, ” etrafımda mükemmellikten başka hiçbir şey göremiyorum. O zaman ben kimi bağışlayacağım? Benden daha az mükemmel olan tek bir varlık yoksa ortalıkta ben mükemmelliği nasıl deneyimleyeceğim?
Tam o sırada bir ruh dostça kalabalığın önüne çıktı. ” Üzülme, beni bağışlayabilirsin.” dedi.
Küçük Ruh, sen kimsin diye sordu.
Dost ruh, “Ben kalabalığın içinden herhangi biriyim, sadece bir adım öne çıkmayı seçtim. Sana önündeki yaşam süreci içinde bağışlanacak birisini temin edeceğim, sana öyle bir şey yapacağım ki sen de bağışlamayı deneyimleyebileceksin.”
“Ne, ne yapacaksın? Nasıl yapacaksın?” diye sordu küçük ruh.
“Bir şeyler düşünürüz,” diye yanıtladı dost ruh.
“Ama neden? Neden bunu yapacaksın, sen de en az benim olduğum gibi tam bir mükemmeliyetsin, bir güzelliksin, ışığın parlak kişiliğinin simgesi olarak parıldarken, niye böyle bir şey yapasın ki? Titreşimlerinin hızı sana öyle bir parlak kazandırıyor ki gözlerimi kamaştırıyorsun. Bu titreşim düzeyini yavaşlatmayı istemeni anlayamıyorum. Böyle korkunç bir şeyi yaparak kendini niye ağırlaştırasın ki?”
Çünkü, dedi dost ruh, Çok basit. Bunu yapacağım, çünkü seni seviyorum. Öyle şaşırmış bakma bana. Hatırlamıyor musun, sen de benim için aynısını yapmıştın. Bu kadar çabuk mu unuttun? Bu dansı seninle birlikte, ikimiz daha önce de yaptık. Hatırlasana seninle her şey olduk. Yukarısına da çıktık, aşağısına da indik, soluna, sağına, öncesine, sonrasına gittik. Her şeyin iyi ve kötü yanları olduk. Her ikimiz de bir diğerimiz için bir diğer yanı oluşturduk. Mutlaka hatırlarsın, sen benim katilim, ben de senin katilin olmadık mı? Hatırlasana.. Evet bir noktada haklısın. Titreşimi senin tanımladığın şekilde düşürmek hiç de kolay olmayacak. Kolay bir konu değil bu, ama olsun, ben de senden bir başka yaşam süreci için benzer bir şey isterim. …. yeter ki sen bağışlama olabil.
‘Ne istersen yaparım’ dedi küçük Ruh. Kendimin ne olduğunu öğrenmek için ne gerekirse yaparım. Söyle karşılığında ne istiyorsun?
Dost ruh şöyle dedi: Sana vursam da, yüzüne tükürsem de, sana olabilecek en büyük kötülüğü yapsam da, aynı anda benim gerçekte kim olduğumu anımsa. Eğer beni şimdi olduğu gibi unutursan, ben de kendimi hatırlayamam. Daha da kötüsü sen de kim olduğunu unutursun ve ikimizde unuttuğumuz zaman bize bunu hatırlatacak bir üçüncüye ihtiyaç duyarız…

kOŞULSUZ SEVGİ'DEN

UYGARLIKLAR YÜKSELİR VE ÇÖKERLER...






Hatırlatma babında***
Uygarlıklar yükselir ve çökerler.
Yıldızlar doğar ve ölürler.
Sevdiğimiz insanlar gelir ve giderler.
Mevsimler geçer.
Ve biz tüm bunlara dayanırız.
Biz çöker ve yükseliriz.
Yeniden sevmeye cüret ederiz. Ve yeniden...
Bir süre sonra yükseliş ve çöküş aynı birleşik devinim haline gelir.
Ne olursa olsun severiz.
Çünkü bu bizim kimliğimizdir.
Solara -Küçük Bir Gezegende Nasıl Büyük Yaşanır-

BUGÜN KENDİN VE DÜNYAN İÇİN NE YAPTIN?



Çalışmalarını yapıyor musun?
Aslında hayır bıraktım, yani arada sırada ihtiyaç hissettikçe...
O zaman herhangi bir şeyden şikayet etmeye hakkın var mı?
Hayırsa neden hayır? Bunun altını bir deş bak bakalım neler çıkacak :)
Bilmemne seviyesindeki üstad sizden daha mı az çalışıyor sanıyorsunuz? Mevlana, Mevlana oldu diye sizden farklı mı oldu?
Hayır hemdem oldular, en çok onlar çalışıyor, demek ki hiç bir şeyi kendi haline bırakamazsınız!
Bir yola çıkmanız, belirli yolları katetmeniz yapının bir parçası olan çakıl taşlarının, ayrık otların bittiği anlamına gelmiyor,
onlar yolun parçası, doğrusal düşünüp yanılgılara düşmeyin, evet en iyi ihtimalle belki egonuz incelecek, belli şeyler dönüşecek, eşikler geçilecek, yol cennete evrilecek ordan başka bir yere, yol da yolcuda kalmayacak sonra tekrar yola döndürüleceksiniz ve fakat sizin maddi bir varlığınız da var ve sanmayın ki bu maneviden ayrıdır bunlar denge içindedir dolayısıyla aura çakralarınız etkilemeye ve etkilenmeye anlık olarak devam eder.
Bu dediklerim belli kişilere özel bir lüks ya da sorumluluk olmasa da herkese de değil biliyorum ve fakat şimdi tekrar soruyorum varlığın ya da her ne diyorsan yaşamın, anlam, amaç, aşk, bütünlük zihin bugün başlanıp yarın bırakılacak bir hobi midir, sadece kötü hissettiğinde vs. sarılacağın bir can simidi midir
sadece belli şeylerle mi ilgilidir ya da senin dışında herhangi bir şeye mi bağlıdır böyle zannetmeye ve kapılmaya başladığınız anda göreceğiniz muamelede elbet ona göredir.
Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur her şey ve herhangi bir iltimas, bahane, zannetme, üste havale etme yoktur bu konuda.
Ps: Tevekkül-akışta olma-kendiliğindenlik ile çaba asla birbirini sabote etmezler sapla saman olmasın.

Bir dost

SEVME KAPASİTESİ

Tüm insanlar sevmek -vermek- için yaşar.
Bunun için de sevilmeyi -almayı- katalizör olarak kullanırlar.
Sevebilme kapasitesini geliştirmek için görünürde birbirine taban tabana zıt araçlar ve dış uyaranlar kullanabiliriz.
Aslolan şudur; gerçekten ne kadar sevildiğinizi
tüm araçlardan, ikiliklerden, zihinden ve tutunduklarınızdan yani ben dediğiniz yanıltıcı kimlikten bağımsız olarak
tüm varlığınızla, içten bilmeden önce sevme kapasiteniz artmaz! Bu olduğunda ise Aşk ol'ur!
Bir çiçeğin açması da aşktır, bir böcek tarafından yenmesi de...
Aşk; varlığın özü, her şeyi bir arada tutan, oluşturan ve sizde olan potansiyel tohumdur, anlam ve amaçtır.
Fakat sanmayın ki çabasızdır, o nedenle lütfen önce hiçbir şeyi kendi haline bırakmayın!
Bilmemek değil öğrenmemek evet çok yazıktır, yol yordam öğrenilir ve yol yordam sizi başka yerlere taşır, kimse anasının karnından yol yordamla doğmuyor ama çoğu ya yol yordama gömülerek ya da hiç yol yordam bilemeden ölüyor.
Boşuna denmemiştir; 'bu yolculuk burda tamamlanacak' ve tabii ki... 'kader çabaya bağlıdır.' Evet çabanız da, çabasızlığınız da O'ndandır ama bunu bahane etmek bambaşka bir olaydır.


SEVMEK size öylesine verilen, doğuştan, herkeste aynı kendiliğinden gelişen bir şey değildir! Bir kapasite, bir potansiyel, bir tohumdur, üzerine çalışılan, öğrenilen, gelişime açık, hakedilen, ustalaşılan bir sanattır fazlaca heves, cesaret, sabır ve disiplin gerektirir, bundandır ki gerçekten önemli ve değerli her şey gibi çerçöp ederiz! Etmesek böyle olur muydu hiç! Biz sevmeyi öğrenmenin peşinde değil başka şeylerin peşindeyiz çünkü... Anlaşılır fakat çok yazık...

SEVME KAPASİTENİZin artması için bilincin zorlanması şarttır. Ondandır ki; 'kalp kırılmadan açılmaz', 'yara olmadan ışık sızmaz' Peki, her kırılan kalp açılır mı; hayır! Her yara ışığı kullanabilir mi; hayır! Her talep arzı karşılayabilir mi; hayır! Her arayan bulabilir mi; hayır! Fakat ihtiyacın yaratılmış olması şarttır. Hastalık dermanına kavuşabilir kavuşmayabilir... Tevekkül ve hamd'dır bu da zaten artık Aşk'tır. Aşkta, tevekkül ve hamd, önkoşul cezbiyle buluşsun diye yapılmaz her an koşulsuz, sonsuz birdir.
Bir Dost

GÜN ORTASI MUHABBETLER

'Rüyayı görenden bağımsız rüya karakterleri' at koşturduklarını sanırlar. 
'Rüyayı göreni görenden bağımsız rüya sahibi' uyanık ya da uykuda olduğunu sanır... :) Aç kapa düzelir :)

Akıllı insanların farkı; aptal olduklarını bilmeleri ve bununla hiçbir sorun yaşamazken yine de devinimi kaybetmemeleridir.

Bazı şeyler değişmez, değişemez, sessizce uzaklaşmak gerekir, parmak ucunda, patırtı yapmadan usulca.

Bilim aşktan, kafa kalpten ayrı değildir de çok nadir muhabbet ederler ,o zaman da yer yerinden oynar zaten, nasipliysen, niyetliysen görürsün, artık görene yerler yer değildir.

Aşıklar ölmez, 
cennet cehennem, yaşam ölüm, ben sen, acı sevinç, zaman, mekan, beden ölenler içindir der, güzel eder, seyri alem dedeler.

Size dürüstlük olarak kodlananların neredeyse tamamı sahtekarlık ve samimiyetsizliktir. Bilip de devam ediyorsanız vayyy. Zihinde oluşan sızıyla, kalpte oluşan sızı birbirinden çok farklı niteliktedir ve farklı sonuçlar doğurur. Kalbinizi sızlatmayın.

Aşk savaşmaz diyenler var.
Aşkın kılıcı, ateşi neyedir?
Aşk deli gibi savaşır senin için, muradeder de sen bilmezsin belki.
Aşkın sıratı geçip kazandığında; ikilik olmaz. Bir tek Aşk olur gerisi yerle yeksan! Aşk sıratı geçemezse nefsindendir, nasip etmediğindendir, işte o vakit o kişi; yandım Allah der. Aşkın kazandığı, yandım demez, başka şey der ya da susar!


Her gün kendi müziğini dinle, dans et, kitabını oku, bedenine, duygularına, düşüncelerine iyi bak, doğayı içine çek, yepyeni gözlerle gör, yepyeni kulaklarla dinle yenidoğan, sıfır kilometre. HER GÜN YENİDEN AŞIK OLAMAYAN İNSANDAN BİR CACIK OLMAZ, OLSA OLSA ZİYAN OLUR ONDAN. Dünya yıkılsa bunlardan feragat etme, pazarlık yapma, satma, kopyalama!

Verip / alabileceğiniz en muazzam şeydir İLHAM. İlham almadığınız / vermediğiniz hiçbir şeye / kimseye çekilmezsiniz.

Boşluk yaratamıyorsanız illa ki aptallaşırsınız!
Siz 24 saatin 24 ününü de ümüğüne kadar doldurmuşken ve bunda diretirken nasıl olacak?


Akıl çıkarsa meczup, kalp çıkarsa yoz, kalp seni akıl kapısından devralırsa tadında kıvamında bir tarif olur, yenir ki o :)

Herhangi bir şeyi, birini, bir ilişkiyi belirleyen temel niteliktir ZERAFET.
İşte bundandır ki zerafet gitti mi her şey onu takip eder.
Zerafet (bknz: içine bir şey konulan zarf...) Bu içindeki noksan ya da tam olan, dolan ya da boşalan nedir ki zarif olsun ya da olmasın?!

Arapça çok güzel dil vesselam!

'Öyle bir şey bil ki her şeyi onunla bilebil' denmiş.
Böyle bir bilgide tutarsızlık olmaz!
Bilginiz herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir şeye uygulandığında çalışmıyorsa, sistemler arası arıza veriyorsa o bilgiyi rahatlıkla çöpe atabilirsiniz.
Çalışıp çalışmadığını da gene bu bilgiyle bileceksiniz. 
Şimdi tartıp biçelim bi bakalım :)

Romantikliği vıcık vıcık, yersiz, gereksiz ya da ona buna bağlı bulan arkadaşlar var, bence siz olayı ya yanlış anlamış, ya da hiç anlamamışsınız.
Yaratımda imalat hatası olmaz, ne biliyim epey bi bulutlara falan bakın, iyi gelir belki, fabrika ayarlarınıza dönersiniz.

Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek, dışarı çıkın bahara doyun, yaza hazırlanın, zihninizi, bedeninizi, duygularınızı, kalbinizi açın, masallar anlatın çiçeklere, doğadan ders alın, inceleyin, coşun, her nefesinizin kıymetini bilin, bir yeni doğan gibi yarına bırakmayın yarın olmayabilir. Dışarda yaşam var, ona buna kaptırmayın!


Bilgelik, gereksizi elemektir.

Gerçek olarak bildiğin şeylerin zıttında ve ötesinde başlar Mevzu...

Kabülsüz çaba, çabasız kabul olmaz.

Oyunun en çok tadını çıkartanlar; oyun olduğunu bilip oyunu ciddiye alanlardır.